‘Cemevlerine saldırı devletin yaratmak istediği algının sonucudur’ 2023-03-24 10:26:50   ANKARA - Alevi kurumlarına dönük saldırıların münferit bir olay olmadığını, nefret suçu içerdiğini belirten avukat Ebru Akkal, söz konusu durumun devletin yaratmak istediği algının bir sonucu olduğunu söyledi.    Ankara’da bulunan Alevi kurumlarına dönük 2022 yılının Temmuz ayında gerçekleştirilen saldırılara dair tek tutuklu sanığın olduğu davanın 3’üncü duruşması, 22 Mart’ta Ankara 63’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. “İbadethanelere zarar verme” suçundan açılan davanın tek tutuklu sanığı Ozan Karaca’nın avukatının 2’nci duruşmada, cemevlerinin hukuki olarak ibadethane olmadığını savunarak, müvekkilinin “mala zarar vermekten” yargılanmasını istedi. Davanın 3’üncü duruşmasında da cemevlerinin ibadethane statüsünde olduğuna vurgu yapan Alevi kurumlarının avukatları, soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulundu.    Dava katılanı Demokratik Alevi Dernekleri’nin (DAD) avukatı Ebru Akkal, davanın seyrini değerlendirerek, cemevlerinin ibadethane üzerinden tartışılmasının mümkün olmadığını söyledi.    DEVLETİN YARATMAK İSTEDİĞİ ALGI    Saldırı davasında sanık avukatının cemevlerinin “hukuki olarak ibadethane sayılmadığı” değerlendirmesinin hukuki bir dayanak içermediğini belirten Akkal, “Cemevlerinin ibadethane statüsünde olduğuna dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) defalarca ayrıntılı değerlendirmeler yaptı, kararları var. Bu kararlar bağlamında; bu kararların iç hukuk hükmünde olduğu da gözetildiğinde, cemevlerinin bir ibadethane olduğu konusunda herhangi bir tartışma mümkün değildir. Yapılan bu değerlendirmenin aslında devlet tarafından Türkiye toplumunda yürütülen, kamuoyuna yansıtılmaya çalışılan Aleviliğin ve cemevlerinin bir statüsü olmadığına dair algıyla ilgilidir” diye konuştu.   ‘CEMEVLERİ İBADETHANEDİR’   Yasal düzenlemelerin cami, kilise ve sinagogları ibadethane saymasına karşın Aleviliğin bir inanç sistemi olduğunu, ibadetlerini de cemevlerinde gerçekleştiklerinin altını çizen Akkal, “Cemevlerinin de bir ibadethane statüsünde olduğu, artık yürütülen bütün çalışmalar doğrultusunda da toplumsal çağrılar, talepler doğrultusunda da hukuki anlamda da ortaya konmuş durumda. Dolayısıyla tamamen eşit yurttaşlık ilkesiyle anayasal laik devlet anlayışıyla ilgili bir değerlendirme. AİHM kararları doğrultusunda da genel olarak Alevi toplumunun yürüttüğü mücadelelerde de devamlı olarak dile getirildiği gibi cemevleri bir ibadethanedir” dedi.   ‘EŞİT YURTTAŞLIK GÖZETİLMİYOR’   Alevilere yönelik geçmişte yaşanan saldırı ve katliamları hatırlatan Akkal, “Mesela küçük cezalarla kurtulmaları ya da cezasız bırakılmaları, bizim şu anki devam eden cemevi saldırılarına ilişkin dosyada ibadethanelere zarar verme, din ve inanç hürriyetini engelleme gibi suçlar var. Ancak suçların alt sınırına üst sınırına baktığımızda, her ne kadar olayın sonucu itibariyle çok ciddi bir sonuç, zarar olmasa bile, burada söz konusu olan Alevi toplumunun Türkiye içerisinde eşit yurttaşlık kapsamında kendilerini güvende hissetmeleri, inançlarını güvenli bir şekilde herhangi bir tereddüt duymadan yaşamaları burada aslında korunan değer. Ancak genel olarak eşit yurttaşlık kanun önünde eşitlik Türkiye mevzuatında yasalar içerisinde çok fazla gözetilmediği için, kamu vicdanını tatmin edilmediği, adalet duygusunun hissedilmediği sonuçlar ortaya çıkıyor” diye kaydetti.   ‘NEFRET SUÇU İŞLENDİ’   Bariz bir şekilde nefret suçunun işlendiğini kaydeden Akkal, “Cezasızlık politikası sadece cezalandırmaktan kaçınma değil. Cezalandırma ile beraber görünürde bir ceza verme anlamını da içeriyor. Yapılan saldırıların tek başına, 2 arkadaşı ile işlendiğini düşünmüyoruz. Dosyadaki boşluklar bize bunun başka türlü bir organizasyon olduğunu düşündürtüyor. Ne yazık ki benzer çok sayıda dosyada gördüğümüz önceki süreçlere dair benzerlikler var. Mahkeme bu konularda bizim araştırma taleplerimiz ile ilgili ara kararı kurmayı erteledi. Ara karar kurmaktan kaçındı, bu durumda bizim için bu talepleri kabul edip etmeyeceği bir cezasızlık politikasının göstergesi olacak” şeklinde konuştu.   DAVANIN SAHİPLENİLMESİ ÇAĞRISI   Davanın münferit bir olay olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayan Akkal, “Aleviler bu toplumda uzun yıllar boyunca çok sayıda katliama maruz kaldılar. Defalarca öldürüldüler, saklanmak zorunda kaldılar, göç ettirdiler. Bu tür olayların artık Alevi toplumu nezdinde tahammül edilebilir bir yanı kalmadı. Hem Alevi toplumu açısından hem de demokratik tüm kurumlar açısından cemevi saldırılarına ilişkin demokratik bir tepkinin gösterilmesi gerekiyor, davanın sahiplenilmesi gerekiyor” dedi.   MA / Enes Beyaz