Onlarca yasa değişikliği: Afet mi, denetimsizlik mi? 2025-01-23 09:24:54   İZMİR - İktidarın hayata geçirdiği yangın yönetmeliği, yapı denetim yönetmeliği, imar yasası değişiklikleri, imar afları, dere yataklarının daraltılması yangın, deprem, selleri her seferinde felakete dönüştürürken, denetimsizlik ve rant binlerce can aldı.    Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde bulunan Grand Kartal Otel'de 21 Ocak gecesi çıkan yangında resmi açıklamalara göre 79 yaşamını yitirdi, 51 kişi de yaralandı. Dışı ahşap kaplama olan 12 katlı otelin yemekhane bölümünde çıkan yangın kısa sürede tüm binayı sardı ve itfaiye ekiplerinin de 40 kilometre uzaklıkta olması nedeniyle yangın söndürülemedi. Yangından kurtulabilen tanıkların aktardığına göre, binanın yangın merdiveni ve uyarı sistemi bulunmazken, insanların camlardan sarkıttıkları çarşaflarla binadan kaçmaya çalıştıkları görüldü. Olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında ise otel sahibiyle birlikte 9 kişi gözaltına alındı.   Olay sonrasında belediye ile bakanlık arasında denetimle ilgili tartışmalar yaşanırken, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özkan, otele 1997 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ruhsat verildiğini, bölgenin Milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne ait olduğu için denetleme yetkilerinin olmadığını söyledi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ise otelin iki yangın merdiveninin olduğunu, 2021 ve 2024 yıllarında denetimlerinin yapıldığını ve yangın yeterlilik ruhsatlarının mevcut olduğunu söyledi.   2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında, Turizm İşletme Belgesi olan tesislerin denetimleri Kültür ve Turizm Bakanlığı müfettişleri tarafından yürütülüyor, gerektiğinde yerel yönetimlerle iş birliği yapılıyor. Kanun kapsamında bir veya iki yılda bir denetim yapılması gerekiyor. Yine Turizm, Yatırım, İşletme ve Kuruluşlarının Denetimi Hakkında Yönetmelik 5'inci maddesinde, "Turizm yatırım ve işletmelerinin denetimi, Bakanlık kontrolörleri veya Bakan tarafından görev verilmesi halinde Bakanlık müfettişlerince yapılır." ifadeleriyle yetkili yetkili kurum belirtiliyor.   İTFAİYE DEVREDEN ÇIKARILDI   Yangın sonrası tartışılan bir diğer konu ise itfaiyenin bina denetim yetkisinin alınması oldu. 2007 yılında yayınlanan "Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik" için 5 Nisan 2012'de Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile değişiklikler yapıldı. Yönetmeliğin 6'ncı Maddesi'nin 4'üncü Fıkrası "Projeler; ilgili belediye itfaiye birimlerinin uygun görüşü alındıktan sonra, ruhsat vermeye yetkili merciler tarafından onaylanarak uygulanır" iken, "Projeler; ruhsat vermeye yetkili merciler tarafından onaylanarak uygulanır" olarak değiştirildi. Böylece ruhsat verilirken yapının denetiminde itfaiyenin görüşü alınmamaya başlandı.   3 Nisan 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren, Şehircilik ve Çevre Bakanlığı tarafından "Yapı kullanma izinlerinde başvuru sahibinden bilgi ve belge istenmesine ilişkin esaslar" başlığı altında da değişiklikler yapıldı. Buna göre yapı kullanma izni vermeye yetkili idarenin, başvuru sahibinden kullanılan malzemenin irsaliye ve faturası, doğalgaz uygunluk belgesi, yangın güvenlik (itfaiye) raporu, sığınak raporu ve benzeri birçok belgenin istenmeyeceği kanunlaştı.   DENETİMSİZLİK HEP CAN ALDI   Yaşanan bu felaket Türkiye'de denetimsizlik ile birlikte yasa ve yönetmeliklerde yapılan değişikliklerin nasıl felaketlere yol açtığını gösterdi. Bunun en büyük sonuçları ise deprem kuşağı olmasından kaynaklı depremlerde yaşandı. Son olarak 6 Şubat 2023'de Mereş ve Hatay merkezli olan depremlerde resmi açıklamalara göre 53 bin 537 kişi ölürken, 107 bin 204 kişi de yaralanmıştı. Cumhurbaşkanlığının 6 Mart 2023 tarihli raporuna göre, 1 milyon 712 bin 182 binada yapılan hasar tespit çalışmaları sonucunda 35 bin 355 binanın yıkıldığı, 17 bin 491 binanın da acil olarak yıkılması gerektiği ve 179 bin 786 binanın ağır, 40 bin 228 binanın orta ve 431 bin 421 binanın az hasarlı olduğu tespit edildi.   6 Şubat depremlerinin yanı sıra 23 Ekim 2011'de Wan'da yaşanan depremde 604 kişi öldü, 4 bin 152 kişi yaralandı, 2 bin 262 bina yıkıldı, 24 Ocak 2020'de Xarpêt'te yaşanan depremde 41 kişi öldü, bin 466 kişi yaralandı, 30 Ekim 2020'de İzmir'in Seferihisar ilçesi açıklarında Ege Denizi'nde yaşanan depremde 119 kişi öldü, bin 53 kişi yaralandı. TMMOB DEVRE DIŞI BIRAKILDI   Depremler sonrasında da uzmanlar denetimsizliğe işaret ederken, 6 Şubat depremi sonrası yapılan yargılamalarda Mereş'de 69 kişinin hayatını kaybettiği bir binanın denetçisi olarak yargılanan mühendis "Adli kontrolle bırakılınca araştırdım ve diplomamı verdiğim yapı denetim firmasının kâğıt üzerinde beni denetçi gösterdiğini anladım. Bu binayla herhangi bir ilgim yoktu, o şantiyede hiçbir zaman denetim yapmadım" ifadesini verdi. Mimar ve mühendis odaları ise yaşanan durumun Türk Mimar ve Mühendisler Birliği (TMMOB)'un yetkilerinin elinden alınmasına bağlıyor.   2001'e kadar TMMOB'un yaptığı çalışmalar kayıt altına alınır ve bunlarla ilgili denetleme süreci işletilirdi. Fakat AKP iktidarı döneminde 6235 Sayılı ‘Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu’, 4708 Sayılı ‘Yapı Denetimi Hakkında Kanun’ ve 3194 Sayılı İmar Yasası, orman arazileri ile ilgili 2B Yasası, “Bütün Şehir Yasası” gibi önemli mevzuatlarda yapılan birçok değişiklikle mesleki denetim uygulaması değiştirildi. 2013’te 3194 Sayılı İmar Yasası’nda yapılan düzenlemeyle, TMMOB'un denetim uygulaması ortadan kaldırıldı. Buna göre İmar Yasası’nın 8. Maddesi’ne (ı) bendi olarak eklenen düzenleme de “Harita, plan, etüt ve projeler; idare ve ilgili kanunlarında açıkça belirtilen yetkili kuruluşlar dışında meslek odaları dahil başka bir kurum veya kuruluşun vize veya onayına tabi tutulamaz, tutulması istenemez..." ifadeleri yer aldı. Yine hem yapı denetim kanununa hem yapı denetimle ilgili yönetmeliklere hem de afet bölgelerinde yapılacaklara ilişkin kanun ve yönetmeliklere "Mühendisler, mimarlar ve şehir planlamacıları tarafından yapılan proje, tasarım vb. TMMOB tarafından ayrıca bir mesleki denetime tabi tutulamaz" maddeleri konuldu.   DEPREM İÇİN ÇIKARILDI, RANT İÇİN KULLANILDI   Deprem tedbiri adı altında yapılan yasal düzenlemeler ise müteahhitlerin rant anlayışına hizmet etti. 16 Mayıs 2012'de yürürlüğe giren "6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun" ile riskli alan ve riskli bina gibi yeni yasal statüler oluşturuldu. Yeni yasa riskli yapı olarak tespit edilen binaların yıkılıp yenilenmesini yasal zorunluluk haline getirdi. Ancak yürürlüğe giren yasa riskli alanlardan önce piyasa değeri yüksek bölgelerde uygulamaya konuldu, yer seçiminde acil yenilenmesi gereken alanlara değil, emlak değerleri açısından yüksek değerdeki yerlere öncelik verildi. TMMOB Şehir Planlamacıları Odası'nın 2023 yılında yayınladığı rapora göre, yasanın uygulama sürecinde sağladığı avantajlar, “kentsel dönüşüm” adı altında geliştirilen emlak projeleri için kullanışlı bir araç haline geldi. Riskli alan sınırlarında uygulanacak olan inşaat projeleri için elverişli bir biçimde hazırlanan imar planı değişiklikleri, yerleşim bölgelerinde plan bütünlüğünü ortadan kaldırdı. Yine aynı raporda Afet yasası ile riskli alanlara paralel olarak tarif edilen rezerv yapı alanı statüsüyle ile de henüz yapılaşmamış alanlara, dolayısıyla afet riski bulunmayan alanlara da kentsel dönüşüm söylemiyle imar meşruiyeti kazandırıldı.   İMAR AFLARI FELAKETİ GETİRDİ   Depremlerde bu derece büyük yıkım olmasında en büyük etken ise kaçak yapıların yasal haline getirilmesi için bilinen adıyla çıkarılan "imar barışı" düzenlemeleri oldu. “İmar affı” ya da “imar barışı” kavramı Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde 1984 yılında çıkarılan yasayla birlikte kullanılmaya başlandı. Fakat en çok AKP döneminde uygulandı. 1978’den 1999’a kadar geçen 21 yıllık süreçte 5 kez imar affı çıkarılırken, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana ise imar affı kapsamında 11 kanun çıkarıldı. Son imar affı ise 18 Mayıs 2018'de Resmî Gazete’de yayımlanan 7143 sayılı “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen Geçici 16. Madde ile yürürlüğe girdi. Cumhurbaşkanlığı seçiminden birkaç ay önce Torba Kanun’la yasalaştırılan imar affıyla, milyonlarca kaçak yapı “yasallığa” kavuşturuldu. Bu kapsamda Türkiye genelinde toplam 7 milyon 85 bin 969 adet Yapı Kayıt Belgesi verildi, bunların 5 milyon 848 bin 927’sini konutların oluşturdu. Mereş merkezli depremlerin etkilediği 10 ilde imar affı kapsamında verilen yapı kayıt belgesi sayısı ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 294 bin 166 olduğu açıklandı. Yine 6 Şubat depremlerinden sonra Bakanlık tarafından yapılan açıklamalarda, yıkılan binaların yüzde 98’inin yapı denetim ve mühendislik hizmeti almadığı ifade edildi.   DERELERE MÜDAHALE SELİ, SEL CAN KAYBINI GETİRDİ   Depremlerin yanı sıra en çok ölüm ve yıkıma neden olan bir diğer "doğal afet" ise seller oldu. Özellikle Karadeniz bölgesinde her yaz ayında yaşanan sel felaketlerinde dere kenarlarında yapılaşma, dere yataklarının daraltılması ve ormansızlaştırma nedeniyle yurttaşlar yaşamını yitiriyor. 9 Eylül 2009'da İstanbul ve Tekirdağ'da yaşanan sellerd 31 kişi öldü, 9 kişi kayboldu, 22 Ağustos 2015'de Hopa'da 8 kişi öldü, 11 Ağustos 2020'de Giresun Dereli ilçesinde hidroelektrik enerji santrali deposunun patlaması sonucu oluşan selde, 11 kişi öldü, 3 kişi kayboldu, 11 Ağustos 2021'de Batı Karadeniz'de yaşanan sellerde toplam 97 kişi öldü, 15 Mart 2023'de ise Semsûr ve Riha'da yaşanan sellerde 21 kişi öldü.   Bunlar sadece toplu ölümlerin yaşandığı seller olurken, her yaz ayında Karadeniz'de Rize, Artvin, Trabzon, Ordu, Giresun ve Samsun gibi kentleri başta olmak üzere onlarca sel yaşanıyor ve ölümler meydana geliyor. Bu sellere ilişkin yapılan uzman görüşlerinde ise dereler üzerinde yapılan müdahalelerin buna neden olduğunu gösteriyor. 2021'de yaşanan selde 72 kişinin yaşamını yitirdiği Kastamonu Bozkurt ilçesinin ortasından geçen Ezine Çayı, doğal hâli ile geniş bir nehir yatağına sahipken dere yatağı 2000'li yıllardan sonra daraltıldı. Öncesinde S çizerek Karadeniz'e dökülen çay, daha sonra oluşturulan yapay kanaldan düz bir hattan denize inmek zorunda bırakıldı, doldurulan dere yatağına ise konutlar inşa edildi. Yaşanan sel de ise bu binalar yıkılırken, burada yaşayan yurttaşlar ise yaşamını yitirdi.   Yine başta TMMOB olmak üzere birçok çevreden tepki alan Karadeniz'de "boydan boya yapılan" Karadeniz Sahil Yolu'nun da aşırı yağmurlarda suların denize ulaşmasını engellediği vurgulanıyor. 2015 Artvin Hopa'da, 2006 ve 2009'da Giresun'da yaşanan sel felaketlerinde Sahil Yolu suların önünde bir baraj görevi görerek, denize akmasını engellemişti.     MA / Tolga Güney