Abdullah Öcalan: Arabayı atın önüne koymayın, önce ‘Demokratik Türkiye’ olmalı 2025-01-24 09:06:45   HABER MERKEZİ - AKP iktidarının “tasfiye” dayatmalarına yıllar önce yanıt veren PKK Lideri Abdullah Öcalan, silahlı çatışmaya son vermenin sıkı sıkıya yasal demokratik mücadeleye sarılmayla mümkün olduğunun altını çizerek, “Arabayı atın önüne koymayın diyorum. Önce demokratik Türkiye olmalı” dedi.    Küresel Özgürlük Hamlesi’nin İmralı’nın 43 ay boyunca kapalı olan kapılarında gedik açmasıyla, 23 Ekim 2024’te aile görüşmesi, ardından 28 Aralık 2024’te DEM Partili Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın yer aldığı İmralı Heyeti ile bir görüşme gerçekleşti. İmralı Heyeti, Abdullah Öcalan’ın önerisi üzerine Meclis’te temsiliyeti bulunan siyasi partileri ziyaretlerin ardından 22 Ocak’ta İmralı Adası’nda ikinci görüşmeyi gerçekleştirdi.    İmralı’daki gerçekleşen ikinci görüşmeden AKP iktidarının beklentisi “tasfiye” yönündeki çağrıydı, demokratik çözümden yana olan kesimlerin de atılacak adımlara dair “Yol Haritası” idi. Ancak 22 Ocak tarihli toplantının ardından İmralı Heyeti’nden böylesi bir açıklama gelmedi. "Sayın Öcalan’ın sürece ilişkin çalışmaları devam etmektedir. Bu konudaki hazırlıkları tamamlandıktan sonra kamuoyuna gerekli açıklamalar yapılacaktır" ifadelerine yer verildi.     AKP’NİN ‘TASFİYE’ BEKLENTİSİ!    Ancak Abdullah Öcalan, AKP’nin “tasfiye” yönündeki beklentilerine dair yıllar önce kapsamlı değerlendirmeler ve ciddi uyarılar yapmıştı. 3 Ocak 2013 tarihinde İmralı Heyeti ile yaptığı ilk görüşmede, “KCK operasyonu ve bombardıman devam ederken, bir mektup yazmam söz konusu olmaz” diyen Abdullah Öcalan, “silahların bırakılması” tartışmalarına da şu sözlerle yanıt verdi: “İlkede silahlı mücadeleye son vermeye karşı değilim. Ama yerine ne koyacağız? Parlamento rol almayacaksa, yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmayacaksa, nasıl barış koşulları yaratılabilir?”    ANAYASAL İFADENİN ÖNEMİ    Aynı görüşmede Türk-Kürt barışının önemine vurgu yapan Abdullah Öcalan, “Bu iki toplumun ilişkilerini dinamitlemişler, zehirlemişler. Bunu nasıl aşabiliriz, bunun üzerinde çalışacağız. Bir halkın ulusal onuru ile oynanacak, halk buna tepkisiz kalacak! Öfkeliyim. Ulus-devletçi değilim. Katliamların temel nedeni budur. Ulus-devlet özgürlük değil, kölelik demektir. Biz Kürtleri demokratik bir ünite haline getirmek istiyoruz. Türkiye Anayasası’nda ve yasalarda bu olmadan barış olmaz. AKP ‘buna gerek yok’ diyor. Peki, biz nasıl yaşayacağız? 20 milyon insanın yasal ve anayasal ifadesi olmadan biz nasıl yaşayacağız?” diye sordu.   YASAL SÜRECİN EYLEM PLANI    Anayasal ve yasal sürecin “Eylem Planı”nı ortaya koyan Abdullah Öcalan, “Kürt Reform Tasarısı güncelleştirilmeli. Vatandaşlık tanımı için şöyle öneriyorum: Anayasamız bütün tarihsel kültürleri Türkiye’nin bir zenginliği olarak kabul eder, kendisini geliştirme, özgürce ifade etme ve örgütleme hakkını tanır. İspanya Anayasası’nda da böyledir. Bu tanım vatandaşlık sorununu da diğer birtakım sorunları da çözer. Benim sunduğum gibi bir tanım birçok sorunu da çözer. Dil eğitimini tartışmıyorum bile. Yasama hakkı, ekonomik özerkliği olacak. Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekinceler kaldırılacak” önerilerinde bulundu.    EYLEM PLANI: ÜÇ KELİME YETER    Abdullah Öcalan, Kürt varlığını inkar etmenin Türk varlığını da inkar etmek olduğuna işaret ederek, sunduğu Eylem Planı’nın normalleşme sürecine dair Anayasa’da düzenlemenin olması gerektiğinin altını çizdi ve “Üç kelime yeter: Yurttaşlık, devlet bağıdır” dedi.    İMRALI HEYETİ’NİN ROLÜ    PKK Lideri, İmralı Heyeti’nin bu süreçteki rolünün önemine vurgu yaptığı 18 Mart 2013 tarihli görüşmede, “Bütün bu anayasal-yasal boyut, yani parlamento boyutu sizin işinizdir. AKP’nin de CHP’nin de bütün bunları kendi içinde tartışması lazım. Sizin de onlarla görüşüp tartışmanız gerekir. Bu iş öncelikle parlamentonun bir karar almasıyla başlar. Bu bir tezkere mi olur, karar mı olur, onu bilemem artık. Komisyonların kurulması gerekecek. Bunlardan birincisi parlamenterlerden oluşan bir komisyondur, diğeri ise toplum adına Akil İnsanlardan oluşur. Parlamento karar almadan nasıl olacak?” diye sordu.    ÇATIŞMAYA SON VERMENİN ŞARTLARI!    Abdullah Öcalan, silahlı çatışmaya son vermenin sıkı sıkıya yasal demokratik mücadeleye sarılmayla mümkün olduğunun altını çizerek, 3 Nisan 2013 tarihli görüşmede şunları söyledi: “Bu yasa çıktı çıkmadı tartışması da mesele değil. Bunların hepsi sadece demokratik siyaset aşamasının birer parçasıdır. Anayasal çoğunluk (330) ile Meclis bir çağrı yapabilir sanırım. (Biraz kızarak) Beni şaşırtmayın. Tarihi çatışma sürecini sona erdirdik dediysem, barış oldu demiyorum, legal siyasete evrensel bağlılıktan ve mücadeleden söz ediyorum. Hiçbir şeyden vazgeçmedim. Ben sadece Demokratik Türkiye olmadan bunların hiçbiri olmaz, zamanı da değil, arabayı atın önüne koymayın diyorum. Önce demokratik Türkiye olmalı.”   İKTİDARIN YAKLAŞIMI: FELAKET GETİRİR   PKK Lideri, 2013 ile 2015 yılları arasında da iktidarın ve medyasının bugün olduğu gibi “silahların gömülmesi” söylemlerine dair 24 Haziran 2013 tarihli görüşmede şu değerlendirmede bulundu: “İşte bu yaklaşım felaket getirir. Bizim milyonlarca sempatizanımız var sınırların içinde. Çekilme son kişi kalıncaya kadar devam eder dersen, kendini kandırırsın sadece.”    YÜZYILLIK SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ   Abdullah Öcalan, aynı görüşmede “Yüz yıllık sorunu çözmek kolay mı?” diyerek, yasal düzenlemelerin önemi üzerinde durdu ve şu uyarılarda bulundu: “Gerekirse 50 yasa çıkaracaklar. Yasallık niye yanlış olsun. Bilmem PKK yasadan yararlanıp meşrulaşır deniliyor; evet, tabii ki öyle olacak. Amacımız bu yasadışılığı bitirmek değil midir? Bizi herhalde çocuk yerine koyuyorlar. Böyle yürümez, kör dövüş devam eder, yazık olur. Anlamıyorlar bunlar. Özal ve Erbakan bana ‘Her türlü yasal tedbire hazırız’ dediler. Bu AKP niye bu kadar diretiyor. Siz de geçmişi AKP’ye anlatın biraz. Geçmişten beri devlet bize yasallık için söz veriyordu. Ama yasa olmaz diyorlarsa, aldatmaca vardır.”    ‘KÜRTLER EN GÜÇLÜ DÖNEMİNİ YAŞIYOR’   PKK Lideri Abdullah Öcalan, 17 Ağustos 2013 tarihli görüşmede AKP iktidarının “paralel devletin tasfiye önerilerine” kandığını ve Kürtlerin çaresiz olduğuna inandığını, ancak Kürtlerin en güçlü dönemini yaşadığını belirtti. Abdullah Öcalan, “Kendimizi asla tasfiye etmeyeceğiz” vurgusu yaparak, “Ya stratejik çözeceğiz ya da oyalamayı bırakacağız. Her çatışmanın bir barışı vardır. İstiklal Savaşı iki yıl sürdü, şahadetleri de bundan azdır. Aşiret kavgası değil bu. Kaldı ki onda bile bir ‘barış antlaşması’ olur. Biz buna ‘İmralı barışı’ ya da ‘tarihi Kürt-Türk ittifakı’ diyelim. Mesele PKK meselesi değil, yüz yıllık çatışmayı sonlandırıyoruz. Tek çatı altında çözüm bulup bitiriyoruz. ‘Apo-PKK meşrulaşacak’ diye bundan kaçarsanız, devlete de en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Paralel devlet devreye girip bozuyor. Devleti mahvedip savaş potansiyelini ortaya çıkarıyor. PKK içeride ve dışarıda tarihin en büyük savaş potansiyeline sahiptir. Bu bir tehdit değil, işin doğası gereğidir. Anlamlı barış yasal ve anayasal (Bu konuda acele etmiyorum) değişimle olur. Ama basit bir seçim barajına, eğitim meselesine bile kapı aralanmıyorsa, tasfiye peşindedir. Karakollar, HES’ler, korucular gibi basit şeylerin peşindeysen niyetin karanlıktır” uyarılarında bulundu.   YASAL HAZIRLIK, SİYASİ ZEMİN YOK!   Meşruiyetin yasa olmadan olmayacağının altını çizen Abdullah Öcalan, 14 Ekim 2013 tarihli görüşmede ise şu değerlendirmede bulundu: “Silah bırakılması için projelendirme gerekir. Diyelim ki bir PKK birliği geldi. (Yetkiliye dönerek) Var mı bunun bir hazırlığı? (Heyete dönerek) Birlik geldi, karakola gidemez, vururlar. Mahkemeye gidemez, tutuklarlar. Öcalan bu durumda ne yapsın? Hangi karakol, hangi mahkeme, hangi yasa? Müebbet hapis, cezaevine atma! Tek bir PKK’liyi buna ikna edebilir miyim? Yani yasal hazırlık yok, siyasi zemin yok. PKK’yi tümüyle silahsızlandırmak istesek bile bunun için hazırlık var mı? Hükümetin sorumluluğu fazladır.”    ANTİ-KÜRT İTTİFAKI’NIN SONUÇLARI   PKK Lideri, “Anti-Kürt İttifakı”nın sürdürülmesi durumunda savaşın kaçınılmaz olacağı uyarısı yaptığı 9 Kasım 2013 tarihli görüşmede, “Suriye’de Kürtler olmazsa süper faşist güç oluşur. Bunlar Esat’ı tanımıyor. Ben 20 yıl uğraştım. Aslan sırtında siyaset yaptım. Bunlar Türkiye’yi 50 yıl uğraştırırlar. PYD’yi destekleyerek bunu önleyebilirsiniz. Amerika’yı, İsrail’i, Esat’ı dengelemek budur. Biz büyük bir fedakârlık yapıyoruz. Gladio’nun gölgesi Türkiye’nin üzerinde sallanıyor. Çözümün yasal zemini sağlam döşenmeden ortam komplocu güçlere açıktır. Bunun için yasal zemin olmalıdır. Bunda HDP’nin rolü büyüktür” diye belirtti.    Abdullah Öcalan, aynı görüşmede dönemin Başbakanı Erdoğan’ın Finlandiya ziyareti sırasında “Heyet burada görüşürken parlamentoda yasalar çıkaracağız” sözlerini üzerinden çözümün yasal zeminine işaret ederek, “Yasal zemine oturmadan hiç kimse güvende olamaz. Süreç güvende olamaz. Çözümün yasal zemini sağlam döşenmeden ortam komplocu güçlere açıktır. Bu yüzden yasal zemin olmalıdır. Yasa çıkarmazsan olmaz. Karakola gitsinler, ebedi mahkûmiyeti mi yesinler? Savcı karşılayamaz, suç işler; hakim yargılayamaz, suç işler. Asker vurur, vurmazsa suç işler. İşte bunlar burada komplo düşündüler. Bu komployu devlet de görmedi. Komployu ben gördüm ve müdahale ettim” şeklinde konuştu.   MA / Özgür Paksoy