Ercan İpekçi: Gazetecilerin tutuklanmasıyla toplum cezalandırılıyor 2025-02-07 09:12:46 ANKARA - İHD Ankara Şubesi Basına Yönelik Hak İhlallerini İzleme Komisyonu kurucu üyesi Ercan İpekçi, “Bir gazeteciyi cezaevine koyduğunuzda, bir toplumu hapsetmiş olursunuz” diyerek buna karşı ortak mücadele çağrısı yaptı.  İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, Basına Yönelik Hak İhlallerini İzleme Komisyonu kurucu üyesi Ercan İpekçi, komisyonun işleyişi, basına yönelik baskıları ve Kürt sorununun demokratik çözümüne dair yürütülen tartışmalara ilişkin konuştu.    Komisyon kurulma amaçlarının gazeteciliğin faaliyet alanlarında yaşanan hak ihlallerini takip etmek olduğunu söyleyen İpekçi, “2024 yılından itibaren bir çalışma başlattık. Gazetecilik faaliyetleri, gözaltılar, soruşturmalar, erişim engelleri, haber sitelerinin kapatılması ve kısıtlanması, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından uygulanan cezalar veya Türkiye'yi yönetenler tarafından gazetecilere ayar verme çalışmaları gibi ihlalleri kayıt altına alacağız" dedi. İpekçi, Türkiye'de gazetecilere yönelik baskıların kimi zaman artarak, kimi zaman da belli bir durağanlık içerisinde devam ettiğini belirterek, “Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in katledilmesini protesto eden 7 gazeteci arkadaşımız tutuklandı. Türkiye’de birçok gazeteci hakkında 'örgüt üyeliği ve örgüt propagandası’ suçlamasıyla davalar açıldı. Her türlü gazetecilik faaliyeti, ‘terör’le ilişkilendirilebilir hale geldi. Herkesin dünya görüşüne uygun bir şekilde bir örgütle ilişkilendirilip faaliyetleri örgüt faaliyeti sayılıyor. Bunun amacı da şudur; gözaltına almak, tutuklamak ve susturmaktır” dedi.     İTHAMLAR   Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “Gazetecilikten tutuklamıyoruz” sözlerine de dikkat çeken İpekçi, “Adalet Bakanı ‘Gazetecilikten gözaltına almıyoruz örgüt üyeliğinden veya örgüt propagandasından dolayı hapishanedeler' diyor. Bu ifade zaten zorlama bir suç isnadıdır. Arkadaşlarımız hapisten çıktıktan sonra da yine gazetelerine dönüyorlar ve yine mesleklerini icra etmeye devam ediyorlar. Öncesinde de yaptıkları budur. Onların görevi gerçekleri halka ulaştırmaktır. Görevlerini yerine getiriyorlar. Onun dışında terör örgütü faaliyeti şeklinde nitelendirilebilecek, Yargıtay içtihatları çerçevesinde değerlendirilebilecek herhangi bir delil yoktur. Dosyada sadece haberleriyle ilgili olarak suçlanıyorlar. O zaman siz buna gazetecilik faaliyeti değil diyemezsiniz" diye belirtti.    'GAZETECİYİ DEĞİL TOPLUMU HAPSEDİYORSUNUZ'   Yapılanlarla sadece Kürt basınının değil, aynı zamanda merkez medya ve muhalif medyanın da susturulduğunu belirten İpekçi, iktidarın Türkiye'deki herkesi belli konularda haber yapmaktan alıkoyduğunu söyledi. İktidarın yapılanlara “caydırıcı etki” dediğini belirten İpekçi, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında da bu şekilde ifade ediliyor. Bir gazeteciyi hapse koyduğunuz zaman sadece o gazeteciyi değil, siz bütün bir toplumu hapishaneye koymuş oluyorsunuz. Şu anda 50 gazeteci cezaevinde ise siz 50 milyon yurttaşı hapsetmiş durumdasınız. Dolayısıyla, gazeteciyi hapsetmenin ve susturmanın böyle bir sonucu vardır. Bu şekilde de baskıcı yönetim, sadece gazeteciyi susturmak hedefiyle değil, bütün toplumu susturmak ve sindirmek amacıyla hareket ediyor” diye konuştu.     'OCAK AYINDAN İTİBAREN 9 GAZETECİ TUTUKLANDI’   İpekçi, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'nin (DFG) verilerine değinerek, "2024 toplam 26 gazeteci, 2023 yılında 36 gazeteci, 2022 yılında 39 gazeteci, 2021 (Pandemi nedeniyle sokağa kimse çıkamadığı için herhalde) 6 gazeteci tutuklandı. 2020 yılında da 24 gazeteci tutuklanmış. Bu yıl ise ocak ayından itibaren 9 gazetecinin tutuklandığına tanık olduk" dedi.    ‘ÖZGÜR BİR TARTIŞMA ORTAMI OLMALIDIR’   Sêrt Belediye Eşbaşkanı Sofya Alağaş’ın daha önceki yıllarda yaptığı gazetecilik faaliyetlerinden kaynaklı ceza aldığını aktaran İpekçi "Gazetecilik faaliyetlerinin hukuk dışı kayyım atamalarında da kullanıldığına tanık oluyoruz. Gazetecilerin gözaltına alınmasına, tutuklanmasına, toplumun sindirilmesine, susturulmasına ve gerçekleri öğrenme hakkının engellenmesine net bir şekilde tanık oluyoruz. Toplumu tek taraflı bilgilendirmeyle ‘benim dediğim olacak, benim istediğim olacak’ dayatmasıyla barış ortamı yaratılamaz. Bir çözüm süreci başlayacak ise önce bunu tartışılabilecek bir ortamın yaratılması lazım. Herkesin, düşüncelerini özgürce ifade edebileceği bir ortamın yaratılması gerekir ki; siz ondan sonra sürecin önünü açabilesiniz. Başka türlü insanlar konuşamazlar, edemezler taleplerini dile getiremezler” diye kaydetti.    ‘KÜRTLERİN TALEBİ HERKESİN TALEBİDİR’   Kürtlerin talebinin kendisini ifade edebilecekleri bir ortamın yaratılması olduğuna dikkat çeken İpekçi, “Bu talebin mücadelesi bütün halklarla birlikte verilmelidir. Onun için hiç kimse ‘Kürtler anlaştılar, anayasa da destek verecekler’ gibi bir yaklaşıma girmemelidir. Herkes elini taşın altına koymalıdır. Türk kökenli biri olarak söyleyeyim; elimizi taşın altına koyacağız. Biz de özgürlük istiyoruz. Biz de bu özgürlüklerin sağlanmasını istiyoruz. Gelin, güç birliği ve dayanışma içerisinde olalım ve birlikte yeni bir toplum düzenini inşa edelim” dedi.    ‘MÜCADELE ETMELİ'   İpekçi, bütün gazetecilerin ihlallere karşı ortak mücadele etmesi gerektiğine vurgu yaparak, meslek örgütlerinin de ön plana çıkarmaları gerektiğini belirtti. Özellikle de cezaevindeki gazeteciler için adımların atılması gerektiğinin altını çizen İpekçi, "En ağır ihlaller hapishanelerde başladı. Gerekli yasal düzenlemeler cezaevinde olan gazetecilerden başlayarak yapılmalı" diye belirtti.     MA / Ömer Güngör