Rahşan Demirel’in annesi: Halkın Öcalan’a bağlılığı Newroz ateşini gürleştirecek 2025-03-19 09:14:56   MÊRDÎN - Bugünlere verilen bedellerle gelindiğini belirten Rahşan Demirel’in annesi Emine Demirel, “Bu Newroz, Özgürlük Newrozu olmalıdır. Halk başkana bağlıdır. Bu bağlılık ise Newroz ateşini gürleştirecek. Kürt halkı bir çığlık olarak başkanı canlı görmeyi haykırmalıdır” dedi.    Newroz ateşi, yasak ve katliamlara rağmen yüzyıllardır Kürtlerin özgürlük talebiyle harlanıyor. Özellikle 1990’lı yıllarda tavan yapan baskı, yasak ve katliamlara birçok kişi bedenini ateşe dönüştürerek yanıt oldu. Bunlardan biri de İzmir’in Kadifekale Mahallesi’nde yaşayan Rahşan Demirel idi. "Newroz yasak, lastik yakmak yasak" tehditleri savuran devletin, Kürdistan’da gerçekleştirdiği kanlı saldırılara karşı 17 yaşındaki Rahşan Demirel, 22 Mart 1992 tarihinde bedeniyle Newroz ateşini yakarak ölümsüzleşti.    Geride bıraktığı mesajında “Kendimi Newroz yapıyorum Kadifekale'de” diyen Rahşan Demirel, “İsmet Sezgin'e haber veriyorum Newroz kutlanacak… Lastikle olmazsa bile, canımızla kutlanacak” diyerek tarihe geçti. Rahşan Demirel’in yaktığı Newroz ateşi o günden bu güne hiç sönmedi. Kürdistan’ın dört bir yanında milyonlara ulaşan Newroz, İzmir’de de Kadifekale’den kentin meydanlarına kadar her yerde yanmaya devam ediyor. Kürt halkı, Newroz’u bu yıl ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı tarihi çağrıyla karşılıyor.    Rahşan Demirel’in annesi Emine Demirel, kızının eyleminin yıldönümü dolayısıyla ajansımıza konuştu.   RAHŞAN’I ANLATTI   Mêrdîn’in Nisêbîn ilçesinde 1975 yılında dünyaya gelen kızı henüz 2 yaşındayken İzmir’e göç ettiklerini belirten Emine Demirel, oldukça zorlu bir süreç geçirdiklerini söyledi. Bir taraftan çalışmak bir taraftan da çocuklarına sahip çıkmak zorunda kaldığını dile getiren Emine Demirel, yaşam mücadelesi içerisinde çocuklarının kültürleriyle büyümeleri için de çaba verildiklerini kaydetti. Rahşan'ın akıllı, merhametli ve sorgulayan bir çocuk olduğunu ifade eden Emine Demirel, “İmam Buhari’den bahsettiğimde gece yarısına kadar İmam Buhari’yi sorardı. İmam Buhari’yi okurken, o da bunları aklında sorgular, Peygamberin Kureyş kabilesini nasıl ikna ettiğini merak ederdi” diye belirtti.  Kızı 16-17 yaşlarına geldiğinde artık sorularına cevap veremedikleri bir kişi haline geldiğini söyleyen Emine Demirel, “Bu haliyle kendisinden korkuyordum. Kız kardeşleri de başkaları da ‘Gözlerin üzerinde olsun. Bu kız çok akıllı’ diyordu. Artık kendisine yetemiyorduk. Bilsin, tanısın diye kendimle iki defa memlekete getirdim. Döndüğümüzde sürekli bu halk için bir şey yapılması gerektiğini, sadece hareketin yapacaklarının yeterli olmayacağını söylüyordu. Rahşan bu haliyle kendisini yoğurmuş, yetiştirmişti” ifadelerini kullandı.   22 MART SABAHI VE SONRASI    Rahşan’ın eyleminden önce farklı bir ruh hali içerisinde olduğunu belirten Emine Demirel, bir şeyler yapacağının farkındaydık ancak en olacağını kestiremediklerini söyledi. Emine Demirel, 22 Mart sabahı yaşananları ise şöyle anlattı: “Evde odalara baktık göremedik. Bir kartonun üzerine ‘Kürt halkı için Türk devletine cevap vereceğim. Kendi canımla Cizîr, Silopîya ve Nisêbîn halkının Newroz’unu kutlayacağım’ yazmıştı. Büyük kardeşini kaleye gönderdim. Bir kızın kendisini yaktığını, kimsenin kaleye girmesine izin verilmediğini söyledi. Kız kardeşleriyle pankartımızı alarak yola koyulduk. Halk, sarı, kırmızı, yeşil renkleriyle önümüzden geçiyor, biz de Newroz için götürdüklerini sanıyorduk. Başta anlamadık. Kaleye gittik. Gözlerim çantaya kesildi. Komiserin yanına gidip ‘Bu çanta bizimdir. Kız da bizimdir’ dedim. Üzerine bir battaniye atmışlardı. Çocuklara onun sarı, kırmızı, yeşil battaniyesini getirmelerini söyledim. Battaniye gelene kadar halk da toplandı. Polis de savcı da vali de geldi. Direndik. Elimizden geleni yaptık. Vasiyetini gerçekleştirdik ve cenazesini eve getirdik. Türk devleti, Kadifekale’nin etrafını ablukaya aldı. Ablukadan önce Kadifekale’ye ulaşanlar 20 bin kişiydi. Savcı ne kadar ‘burada defnedin’ dediyse de vasiyetini yerine getirmek için direndik. Otobüsün önünü kestiler, Atilla binbaşı önce konuştu, sonra Veli Küçük burada herhangi bir yerde defnetmemizi söyledi. Kabul etmedik. Memlekete getirdik, asker ablukasında defnettik. Babası ve dayısı elleriyle toprak attılar üstüne. İzmir’e döndükten sonra bizden ne istemişti ise yerine getirdik. Zaten kararını neden verdiğini, nasıl verdiğini yazmıştı.”    Kızını bir “ışık huzmesi” olarak nitelendiren Emine Demirel, “Yıllar içinde düşündükçe her defasında yeni manalar yüklüyorum. İnsan bir yerde bir ışık görür, onun peşinden gider. Bir ışık yayılır, insan o ışığa uzaktır. O ışığa ulaşmak için yürür. Her şeyin bir zamanı vardır, o zaman gelince yapman gerekir. Mesela bugün Önderliğe (Abdullah Öcalan) baktığımızda bugün için lazım. Yarın için de lazım. Bugün bile yaşadıklarım benim için öğretici oluyor” dedi.   ‘KADINLAR ÖNCÜLÜK ETMELİ’   Kürt halkının artık uykudan uyandığını söyleyen Emine Demirel, “Nasıl ki güneş çıkınca gece kendisini geri çekiyor. Öyle bir hale geldi ki, toplum artık bir şeyin hazırlığı içine girecek bir hale geldi. Hareket de toplum da hazır olma dönemine girildi. Bu süreç toplumun omuzlarına büyük bir görev yüklüyor. Bu dönem Kürt halkından büyük beklentilerin olacağı bir dönem. Kürt halkı Önderliğin çağrısına, demokrasi, gelecek, yeni bir sayfa ve politik açılardan bakmalı. Özellikle de kadınlar. Çünkü kadın; yağmur, okyanus, toprak, doğadır yani dünyanın kendisidir. Kadın erkeği yaratmıştır. Bu nedenle hakikatin yoluna dönüp, özüne dönüş yapmalıdır. İlk annesine dönüş yapmalı. Önder Apo’nun felsefesiyle kendi toplumunu yaratmalı. Kendisiyle yüzleşmelidir. Çünkü özgürlük ve demokrasi ancak kadınla gelir. Bugün kadının kıvılcımı ortaya çıkmalı ve Önder Apo’ya cevap olmalı. Kadınlar, Önder Apo’nun istediği barışa cevap olabilmeli. Toplum ancak o şekilde hazırlanabilir. Sadece Kürt kadını değil, dünyanın tüm kadınlarına söylüyorum. Kadınlar güçlü olmalı, kendisini bir evreye taşıyabilmeli. Türk kadınları da. Çünkü acının rengi yoktur. Kan da tek renktir. Annelerin gözlerinden akan yaş da aynıdır. Biz barış isteyenleriz. Dünyanın tüm savaşları da barışla sonuçlanır. Peygamberler de böyle yapmıştır. Çünkü barış rahatlatır, huzur verir” ifadelerini kullandı.   ‘ÖCALAN SÜRECİ TERSİNE ÇEVİRDİ’   Kürtlerin her şeye rağmen özgürlükten vazgeçmediğinin altını çizen Emine Demirel, “Medlerden, Eyyübilerden, Aryenlere kadar böyle oldu. 20’nci yüzyıl Ortadoğu’ya çok ağır geldi. Acemlere, Araplara, Kafkaslardan Türklere kadar ağır geldi. Kürtler için de şunu diyebiliriz ki eskilerin bir sözü var. İnsan aç kalsa da yiğitliğinden, zenginliğinden ödün vermez. Kürtler dağlarda da olsa özgürlükten vazgeçmedi. Dostlarına güvendi, inandı. Parçalandıkları zamanda yeri geldi direndiler. Ancak ittifakımız yoktu. Bu zaafımız o günden bu yana bizi etkisi altına aldı. Yabancılar da bunu gördü ve bizleri birbirimize kırdırdı. Amacımıza ulaşmamızı engellediler. Ancak Abdullah Öcalan bu süreci tersine çevirdi. Bu nedenle diyebilirim ki; filozofluğu aştı. Bir anlamda Peygamberleşti. Yusuf ve Musa gibi oldu. Bir kavmi değiştirdi. Bizler de güç verirsek yeniden var olabiliriz. Türkleri de kendimizle beraber bu seviyeye getirebiliriz. Ortadoğu’yu bu felsefeyle yeniden nakış gibi işleyebiliriz” diye belirtti.    ‘ÖCALAN DA ÇAĞRISI DA HALKA ANLATILMALI’   Abdullah Öcalan’ın çağrısının özellikle de “silah bırakma” konusunun halka yeterince anlatılmadığı eleştirisinde bulunan Emine Demirel, şöyle devam etti: “Çağrıyı halka anlatmak legal siyasete, aydın ve gazetecilere düşüyor. Çocukları 23 Nisan’a hazırlayan bir öğretmen gibi olunmalı. Baktığımızda halk hazır. Öğreticiler ve öncüler, üzerlerine düşeni henüz yapmıyor. Kürt halkı cesurdur. O yüzden öncülere, siyasi temsilcilere diyoruz ki; gelsinler hep birlikte halkın içine girelim. Ortadoğu halkları, konfederalizmi, demokrasiyi, özgürlüğü, kurtuluşu henüz tatmadılar. Sen ne kadar cennet olduğunu söylesen de öyle görmüyorlar, ayak diretiyorlar. Çünkü sadece askeri baskıyı görmüşler. Yakıp, yıkmayı görmüşler. Bu nedenle halkın içine girmeliyiz. Önderliği anlatmalı, halkı hazırlamalıyız. Hatta acil bir şekilde hazır edilmelidir.   ‘SERHİLDAN ZAMANIDIR’   Kürt halkı bugünlerde rolünü oynamalı. Bugün serhildan zamanıdır. Kutlu bir gündür. Çünkü kutlu gelişmeler yaşanmaktadır. Kürtlerin varlık ve yokluk zamanıdır. Hesap yapılacak zaman değil. İyi okunması gereken bir zaman. Bu Newroz, özgürlük Newrozu’dur. Bugüne kadar zorluk ve zulüm içinde geçti. Kan ve ateş arasında bugüne kadar gelindi. Bunun kıymetinin bilinmesi gerekir. Gecemizi gündüz edip, birbirimize anlatmamız lazım bu çağrıyı. Gerçekten özgürlük Newrozu olması gerekiyor. Bu Newroz Ortadoğu’nun tamamına demokrasi getirmenin Newrozu olmalı. Çünkü Newroz Ortadoğu’nun, ezilenlerin bayramı. Halk başkana bağlıdır. Halkın bağlılığı var. Bu bağlılık ise Newroz ateşini gürleştirecek. Kürt halkı bir çığlık olarak başkanı canlı görmeyi haykırmalıdır. Kürt halkının gücü buna yetiyor.”   MA / Ahmet Kanbal