'Barışın yolunu açmak' konferansı: Süreç için idari ve yasal önlemler alınmalı 2025-06-22 17:50:57   İSTANBUL - "Barışın yolunu açmak" konferansında “Kadını, Kürt’ün taleplerini karşılayan bir Anayasa'ya ihtiyaç var”  denilerek süreç için idari, yasal ve anayasal önlemlerin alınması gerektiği vurgulandı.    Barış İçin Toplumsal Girişim, İstanbul Eyüpsultan ilçesinde "Barışın yolunu açmak" başlıklı konferans düzenledi. Konferansa çeşitli kesimlerden çok sayıda siyasetçi, aydın ve sanatçı katıldı. Konferansın üçüncü oturumunda, “Barışı Kazanmak İçin Hangi Acil Adımlar Atılmalı, Hukuki Düzenlemeler Yapılmalı?” başlığında sunumlar yapıldı. 3’ncü oturumun moderatörlüğünü Profesör Dr. Fatma Gök gerçekleştirdi. Oturumda Profesör Dr. Levent Köker, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, Profesör Dr. Sevtap Yokuş konuşmacı olarak yer aldı.   İlk olarak söz alan Levent Köker, “Cumhurbaşkanı artık yeni sistemde yürütme gücüdür. Yine eskiden Bakanlar Kurulu Meclis’ten onay alarak, Cumhurbaşkanı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarabiliyordu. Ancak şu an her şey aslında Cumhurbaşkanı makamında birleşti. Cumhurbaşkanı herhangi bir süreç beklemeden talimat vererek, barış sürecini ilerletebilir ya da geriletebilir. Bugün ABD, İran’ı vurdu. ABD mensup demokratlardan birisi ABD Başkanının kongreye onay almadan bu uygulamayı devreye koyması sonucunda ABD Başkanının azledilmesi gerektiği açıklamasında bulunuyor. Yürütme organı ve idare bölgeleri habis ortamlara çekebiliyor. Demokrasiden iyice uzaklaşmış bir noktada eğer barış konusunda sahih ve iyi niyetlere sahip bir iktidarla karşı karşıyaysak o zaman yürütme organı yani cumhurbaşkanının kararlarıyla çok iyi şeyler yapılabilir. Bunlar acil olarak yapılabilir. Buna yasa izin vermiyor diyemeyiz” diye belirtti.   'BİR ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR’   Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığını ifade eden HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, “İmralı’da ağır bir tecrit var. Biz, yıllardır tecridin kaldırılması ve muhatabın İmralı olduğunu söyledik. Diyalog başladı ancak halen Sayın Öcalan’ın özgür çalışma koşulları yok. Bugün halen heyetlerimiz Adalet Bakanlığı izniyle gidiyor. Neden basın bize sorsun ki gidip Sayın Öcalan’a sorsunlar.  Mandela, ‘Ben dört duvar arasındayken, bu sorunu çözemem’ demişti. İkincisi Meclis’i hep işaret etmiştik. Meclis’te komisyon kurulmalıdır ve asgari düzeyde anlaşma olmalıdır. Bu siyasi bir çekişmeye de dönüşmemeli. Yapıcı, genelin görüşü alınan bir Meclis komisyonu olunmalı. 2016’dan sonra çöktürme planı devam etti. Ve çöktürme planı çöktü. Bu sürede hiçbir kuralın tanınmadığını söylemek mümkün. Geldiğimiz aşamada hukuk devleti vasfı silindi. Bu Adalet Bakanı ‘kaç defa Türkiye hukuk devletidir’ dedi. Artık bunu söylemekten vazgeçsinler. Hukuku uygulasınlar. Günde 1 milyon kez söylenseniz de karşılığı yok. Öncelikle Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler var. Çocuk sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) gibi sözleşmelere uygun davranmalı. Anadilinde eğitimden Kürtler yararlanmasın diye Çocuk Hakları Sözleşmesindeki çekincelerin kaldırılması lazım. Anayasa 90’ıncı maddesi değil, hiçbir madde uygulanmıyor. Kesinleşmiş, bağlayıcı kararlar var ama uygulanmıyor. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala halen içeride, kararlar uygulanmıyor. Kadını, Kürt’ü, LGBT’lilerin taleplerini karşılayan bir Anayasa’ya ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.   ‘İKİLİ YASA VAR’   Meral Danış Beştaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir de ikili yasa var. Örneğin Saraçhane eylemlerinde halen 20’si tutuklu, yüzlercesi 2911’den bırakıldı. Bir de bizim HDK’li gençler var. Onlara ‘örgüt üyeliğinden’ dava açtılar. Gençler Kürt’tü çünkü. Böyle ikili bir hukuk var işte. Elbette hiçbir genç tutuklanmasın ama burada Kürtlere ve muhaliflere yönelik hukuksuzluğun meşrulaştığı bir dönemde yaşıyoruz. 15 Şubat’ı protesto ettikleri için algı yapılarak, meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Türkiye’de yargının taraflı olduğu biliniyor. Muhalifseniz her an yargılanabiliyorsunuz. Peki, bunu nasıl düzelteceğiz? Fatih Altay’lı da tutuklandı. Burada HSK’nin yapısı değişmeli, baştan sona. İktidarın tutumu değişmeli. İktidar yargılamalarda muhalif olanları sürdü. Böyle bir sistemde yargı özgür kalınamaz. ‘Tutuklamazsam tutuklanacağım’ diyen hakimler oldu bize. Bu yüzden yargı erkine güven olamaz. Kimliğe, cinsiyete göre bir yargı karar silsilesi var. Yasaların değişmesi, kararların uygulanması ve zihniyetin değişmesi lazım. Bugün onur yürüyüşü yasaklandı, kadınlar 25 Kasım’da yürüyemiyor. Neden, çünkü iktidar istemiyor.”   İDARİ, YASAL, ANAYASAL AÇIDAN YAPILMASI GEREKENLER   Sevtap Yokuş ise PKK’nin silah bıraktığını ve artık iktidarın bunu kullanmayacağından kaynaklı silah bırakma kararının “olumlu” olduğunu söyledi. Sevtap Yokuş, “Bu süreçte idari, yasal, Anayasal önlemler alınmalı. İdari pratiklerle çok şey yapılabilir. Yasalar da Anayasalardan daha kolay yapılabilir. O halde bir yol temizliği yapılabilir. İyi bir Anayasa’dan önce yasal temizliğe ihtiyaç var. Sürecin önünde engel teşkil eden yasalar değiştirilebilir. Muhalefet ‘kandırılıyor’ diyeceğini burada öncülük etsin, yasaları koymada. Yine barışa dönük çalışmalar güvence altına alınabilir, yasal çerçevede. İnfaz kanunun tekrar Ekim ayında gelecek düzenlemeler yapılmalıdır. Yasal önlemler süreci hızla götürür. Afla ilgili hukuki bir düzenlemeye ihtiyaç var. Terörle Mücadele Kanunu (TMK) hemen elden geçirilmeli. Avrupa Konseyi Yerel Özerklik şartının ciddi şekilde uygulamaya konulması lazım. Anayasal temelde ise Anayasa çalışmaları bence biraz ötelenmeli. Çünkü kutuplaşmış bir toplum var. Yine de başlangıcın yeniden kaleme alınması, anadilde eğitim, anayasal yurttaşlık kısmı etnik kökenden temizlenmeli, yerel demokrasi için 127 madde gözden geçirilebilir. Bu 4 başlığın gündeme getirilmesi gerekiyor. Muhalefet getirsin bu öneriyi. Bakalım ne diyecekler. Eğer muhalefet, sivil toplum uzaktan bakarsa süreç bir yere varır ama biz uzaktan izleriz” ifadelerini kullandı.