Halide Türkoğlu'ndan TJA’nın yürüyüşüne çağrı: Öcalan'ın özgürlüğü sağlanmalı 2025-09-27 11:13:24 AMED - DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, TJA’nın 1 Ekim’de Amed’den Ankara’ya yapacağı yürüyüşün en güçlü şekilde sahiplenilmesi gerektiğini belirterek, “Barışın kalıcılaşması için Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanmalıdır” dedi.                       Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, partisinin Amed İl Örgütü binasında gündemdeki gelişmelere dair açıklamalarda bulundu.   Halide Türkoğlu, “Rojin Kabaiş olayının üzerinden tam 1 yıl geçti ve bizler bir yıldır bu cinayetin aydınlatılmasını bekliyoruz. Rojin’in ailesi, arkadaşları ve kadınlar bir yıldır ‘Rojin Kabaiş’e ne oldu’ diye soruyor. Rojin’in cansız bedeni üzerinde iki erkeğe ait bulgular bulunmasına rağmen bu kişilerin kimler olduğu, Rojin’e ne yapıldığına dair yetkililerden tek bir açıklama yok. Dosyanın aydınlatılması için neredeyse her gün yeni bir delil çıkarken erkek yargı dosyaya gizlilik kararı getirerek bir kez daha bu cinayetin üstünü örtmek istediğini göstermiştir. Şüpheli kadın ölümü diye bir şey yoktur, aydınlatılmak istenmeyen, üstü örtülmek istenen kadın cinayetleri vardır. Rojin Kabaiş dosyasına getirilen gizlilik kararı kadına yönelik suç işleyen failleri gizleme kararıdır. Onları koruma kararıdır. Ben sizler aracılığıyla yetkililere soruyorum. Bu dosyada gizlemek istediğiniz nedir? Korumak istediğiniz kimlerdir? Rojin’in üzerinde bulunan bulgular kime aittir? İyi bilinsin ki, bizler bu soruları sormaktan vazgeçmeyeceğiz. Rojin için adalet demekten vazgeçmeyeceğiz. Ben bir kez daha buradan Rojin Kabaiş şahsında katledilen, kaybedilen her bir kadını saygıyla anıyor, kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı mücadele sözümüzü yineliyorum. Rojin Kabaiş cinayeti bu ülkede aynı zamanda genç kadınların, üniversiteli kadınların yaşamlarının nasıl tehlike altında olduğunun göstergesidir” dedi.     ‘GEREKLİ TEDBİRLER ALINMALI‘   Halide Türkoğlu, “Ülke genelinde özellikle üniversiteli genç kadınların yurtlarda yaşadıkları sorunlar bunun göstergesidir. Bir kez daha vurguluyoruz: Üniversiteli genç kadınların ücretsiz yurt, barınma, eğitim ve yemek talepleri, bizlerin de talepleridir. Çözülmesi gereken sorunlardır. Yurtlarda kız öğrencilerin yaşamlarının korunması için gerekli tedbirler derhal alınmalıdır. Aksi durumda yaşanan her türlü olumsuzluktan bu iktidar sorumludur” diye belirtti.    ‘ANADİLDE EĞİTİM MODELİNDE ISRAR EDECEĞİZ’   Eğitim alanında yaşanan sorunların daha fazla gün yüzüne çıkmaya başladığını kaydeden Halide Türkoğlu, “Çocuklarımızın eğitim masraflarını karşılayamıyoruz’ diyor. ‘Bir defter, bir kalem almamız gerekiyor ama kırtasiyenin önünden dahi geçemiyoruz’ diyor. Pilot bölgeler seçerek açtıkları sadece kız çocuklarının gideceği ortaokullarla övünüyor. Kadın eğitim emekçilerinin okullarda nasıl giyineceğine dair genelgeler gönderiyor. Uygulamalarında zerre kadar kız çocuklarının, üniversiteli genç kadınların sorunları ile ilgilenmek yok. Bizler bir kez daha söylüyoruz cinsiyetçi eğitim modeli ile sunulan müfredatı asla kabul etmeyecek, bunun karşısında fırsat eşitliğine dayalı bilimsel, anadilde bir eğitim modelinde ısrar edeceğiz” diye konuştu.    'SAĞLIK ALANINDA YAŞANANLAR'   Bu ülkede eğitimde, sağlıkta ve ekonomide yaşanan sorunların derin bir sistem sorunu olduğunu kaydeden Halide Türkoğlu, “Bakın sağlık alanında yaşanan son skandal, eğitim politikalarındaki sorunlardan bağımsız değildir. İstanbul’da bir hastanede kadınların izni olmadan ilaç kullanılarak, kadınlara erken doğum yaptırılıyor. Bu işlemi yapan ve sözde hekim olan kişi hakkında bir soruşturma başlatılıyor. Ancak bizler şunu çok iyi biliyoruz ki; dün yeni doğan bebeklerin ölümüne neden olan anlayışla bugün kadınların izni olmadan erken doğum yaptıran anlayış bozuk bir sağlık sisteminin ürünüdür. Bir yandan sağlığa erişimde yaşanan zorluklar, diğer yandan kadınların ve bebeklerin yaşamına tehdit eden uygulamalar, sağlık politikalarındaki sorunların bir sonucudur. Cinsiyetçi sağlık anlayışından kaynaklıdır. Kadınların kaç çocuk doğuracağından, nasıl doğum yapacağına kadar söz kurma hadsizliğini gösterenler dönüp bu yaşanılanları sorgulasınlar” ifadelerini kullandı.     ‘GÖRMEZDEN GELİNİYOR'   Tıpkı kadına yönelik şiddet ve katliamların önlenmesinde yeterli koruyucu ve kollayıcı tedbirlerin olmadığını ifade eden Halide Türkoğlu, “Ağustos ayında 28 kadın cinayetinin işlenmesi ve 25 kadının şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmesi bunun göstergesidir. Kadın katliamlarındaki bu artış siyasi iktidarı rahatsız etmiyor. Tam tersine bu cinayetlere sebep olan erkek egemen zihniyeti güçlendirecek politikalara daha fazla sarılıyorlar. Kadın katliamları cezasızlık politikaları ile normalleştirilmek isteniyor, kadına karşı işlenen suçlar meşrulaştırılmak isteniyor” şeklinde konuştu.    ‘SİLAHLANMANIN ÖNÜ ALINMALI’   Halide Türkoğlu, bireysel silahlanmanın önünün alınmamasının kadınların yaşamlarından çaldığına işaret ederek, “Kadın cinayetlerin çoğu ateşli silahlarla gerçekleştiriliyor. En son İzmir’in Urla ilçesinde Ramazan Ümit Görgülü, Selin Angu’yu ateşli silahla katletti. İki kişiyi yaraladı. Bu cinayette fail yalnızca tetiği çeken değildir; faile bu cesareti veren, yasaları uygulamayan ve cezasızlık politikalarıyla failleri ödüllendiren sistemdir. Bireysel silahlanmanın önüne geçecek tedbirlerin ve yasal düzenlemelerin olmayışı da bu tabloyu derinleştirmektedir. Dolayısıyla, bu sistemin yürütücüleri yaşanan cinayetlerin ve şiddetin asıl sorumlularıdır” dedi.    'SALDIRILARI DURDURACAĞIZ'   Halide Türkoğlu, “Bıkmadan, usanmadan söyleyecek bunun mücadelesini vermekten bir an olsun vazgeçmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz. 6284 sayılı yasanın her bir maddesinin uygulanması için mücadele etmekten geri adım atmayacağız. Kadınlara açılan bu savaş karşısında mücadeleyi büyütecek, şiddetsiz ve sömürüsüz bir yaşamın mücadelesini hep birlikte vereceğiz. Çok yönlü mücadele alanlarımızı büyüterek bu saldırıları durduracağız. Barış ve demokratik toplum sürecine öncülük ederek bu yaşamı inşa edeceğiz. Tüm bunlar bir kez daha şunu göstermiştir ki; nerede olursa olsun kadına yönelik işlenen suçlar her yerde karşımıza çıkmakta, bu suçları besleyen zihniyet ise her yerde varlığını sürdürmektedir” diye belirtti.    ÖZGÜR BASIN VURGUSU   Yaptıkları haberlerden dolayı kadın gazetecilere yönelik tehditleri hatırlatan Halide Türkoğlu, “Tacizcileri, tecavüzcüleri teşhir eden, gerçek haberleri toplumla ve kadınlarla buluşturan Özgür Basın emekçisi kadın gazeteciler ölümle tehdit ediliyor. Özgür Basın emekçilerine yönelik bu saldırılar erkek egemen zihniyetten, bu zihniyetin uyguladığı politikalardan bağımsız değildir. Kadın basın emekçilerinin susturulmasına ve sindirilmesine yönelik bu saldırılar karşısında bir kez daha şunu söylüyoruz; Özgür Basın emekçisi kadınların kalemini hiç kimse susturamaz” diye konuştu.    TUTSAKLARIN DURUMU   Cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluklara dikkat çeken Halide Türkoğlu, “Siyasi kadın tutsaklara yönelik saldırılar ve yaşam hakkının gasp edilmesinin bir adı varsa; o da Sincan Kadın Cezaevi, Bakırköy Kadın Cezaevidir. Sincan Kadın cezaevinde; Nedime Yaklav ve Sermin Demirdağ’ın tahliyeleri 6’ıncı kez, Nuriye Adet ve Gülşan Adet’in tahliyeleri 5’inci kez, Hicran Binici’nin tahliyesi 4’üncü kez, Zeliha Ustabaşı’nın tahliyesi 3’üncü kez, Elif Çetinbaş, Melike Göksu ve Esra Soyaktaş’ın tahliyeleri 2’nci kez ertelenmiştir. Koşullu salıverilme tarihleri gelmiş olmasına rağmen İdare ve Gözlem Kurullarının ‘iyi halli’ olmadıkları yönünde verdiği kararlar sebebiyle Fatma Aslan, Süheyla Taş ve Emine Abiş’in de tahliyeleri engellenmiştir. Bakırköy Kadın Cezaevinde; koşullu salıverilme tarihi gelen 28 tutsaktan 9’unun tahliyesi İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla tamamen keyfi bir şekilde engellenmiştir. Defalarca söyledik cezaevlerinde İdare ve Gözlem Kurulu adı altında kurulan birim, bu birimlerde yer alan kişiler tahliyeleri engelleyerek suç işliyor. Açık söylüyoruz, bu keyfi tutum tamamen insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Adalet Bakanı ve yetkili kurullar bu suça sessiz kalarak ortak olmaktadır. Bu uygulamalara derhal son verilmeli, tahliye edilmesi gereken siyasi tutsakların derhal özgürlüğüne kavuşmalıdır. Siyasi tutsaklara yaklaşım barış ve demokratik toplum sürecine yaklaşımdır” diye kaydetti.     UMUT HAKKI   Halide Türkoğlu, “Sayın Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum çağrısı tüm bu saldırıların durması, özgür ve eşit bir yaşamın mümkün olduğunun çağrısıdır. Bu çağrı etrafında yükselen her ses aynı zamanda biz kadınların da onurlu barış talebinin sesidir. 27 Şubat çağrısından bugüne, bugünden yarına bizler, üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekten bir an olsun geri durmadık, durmayacağız. Yine sürecin en sağlıklı şekilde ilerleyebilmesi için her kesimin üzerine düşen sorumluluğu da hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.    ‘TJA YÜRÜYÜŞÜNE ÇAĞRI’   TJA’nın 1 Ekim’de Amed’den Ankara’ya yapacağı “Umutla özgürlüğe yürüyüruz” şiarlı yürüyüşüne dair konuşan Halide Türkoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sürecin baş aktörü olan Sayın Öcalan’ın üzerinde ki tecridin kalkması ve fiziki özgürlüğünün sağlanarak özgür ve eşit koşullarda çalışmalarını sürdürmesi bizler için de olmazsa olmazdır. Yine Meclis çatısı altında kurulan komisyon ile görüşme sağlayabilmesinin koşulları derhal oluşturulmalıdır. ‘Umut hakkı’ derhal uygulanmalıdır. Bu hakkın uygulanması barış ve demokratik toplum sürecinin önünü açacaktır. Bu kapsamda; TJA’nın 1 Ekim tarihinde Amed’de başlayıp 7 Ekim tarihinde Ankara’da tamamlayacağı ‘Umutla Özgürlüğe Yürüyoruz’ şiarıyla gerçekleştirilecek yürüyüşten yükselecek her talep biz kadınlarında talebidir. Barışın kalıcılaşması için, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması, Sayın Öcalan’ın Komisyon ile görüşmesinin koşullarının oluşturulması, siyasi tutsakların özgürlüğünün sağlanması, kayyım rejiminin son bulması, anadil önündeki engellerin kalkması, erkek egemen, militarist politikalardan vazgeçilmesi talepleri ile gerçekleştirilecek yürüyüş bizler için de özgürlüğün, eşitliğin yürüyüşüdür.   Tüm kadınlara, gençlere, halklara çağrımızdır; 1 Ekim’de Amed’den başlayacak bu yürüyüşü en güçlü şekilde sahiplenmek, kadınların özgürlük ve eşitlik talebini yükseltmektir. Kadına yönelik şiddet ve katliamlara dur demektir. Savaşsız, sömürüsüz bir yaşamda buluşmak için gelin hep birlikte bu yürüyüşü sahiplenelim, özgür ve eşit yaşamı inşa edelim. Yaşasın kadın dayanışması Jin Jiyan Azadî!”