HABER MERKEZİ - İktidarı demokratik siyaseti esas almaya çağıran Cemil Bayık, “Eğer silahlı mücadeleyi ortaya çıkaran altyapıyı ortadan kaldırmazsanız, PKK silah bırakır ama yarın başkası silahlanır” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın "Barış ve Demokratik Toplum Süreci" kapsamında 26 yıl sonra tarihi bir görüntülü çağrı yapması ve çağrı üzerine 11 Temmuz'da Federe Kürdistan Bölgesi'nin Süleymaniye kentinde bulunan Şikefta Casenê'de gerçekleştirilen silahları imha töreninin yankıları sürüyor. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık da Stêrk TV’de yayınlanan Özel Program’a katılarak sürece dair gelişmeleri değerlendirdi.
Abdullah Öcalan’ın yayınlanan görüntülü mesajına dair değerlendirmede bulunan Cemil Bayık, “Rêber Apo sadece bizim için, hareketimiz için, Kürt halkı için değil insanlık için de tarihi bir rol oynuyor. Bu yüzden yaptığı çağrı da tarihi bir çağrıdır. Rêber Apo sorumlulukla hareket ediyor. Belirttiğim gibi, sadece Hareketimiz ve halkımız için değil tüm insanlık için bu sorumluluğu alıyor. Yayınlanan görüntüler tüm arkadaşları etkilemiştir ama esas olarak halk için, insanlık için büyük bir etki yarattı. Rêber Apo ne demişti? ‘Savunmalarım neredeyse ben de oradayım’ demişti. Bu Rêber Apo’nun hakikatidir, bizim de hakikatimizdir.
Bizim için Rêber Apo’nun görüntülerinin yayınlanması, yayınlanmamasından ziyade geliştirdiği felsefe, fikir, sistem esastır. Bizler bunu ne kadar derinlemesine anlarsak Rêber Apo ile bağlılığımız daha da güçlenir. Bizim için esas olan budur. Tabii ki görüntülerin yayınlanmasının bizde, arkadaşlarımızda, halkımızda, dostlarımızda yarattığı etki aynı değil.
‘RÊBER APO’NUN BİR HAKİKATİ VAR’
Halkımız üzerinde çok iyi bir etki yarattı; çünkü Rêber Apo üzerinde uzun yıllardır bir tecrit vardı. Bu tecrit öyle normal bir tecrit değildi. Belki de dünyada kimsenin üzerinde böyle bir tecrit olmamıştır ve bu tecrit uzun yıllar devam etti. Önderliğin Hareket'le, halkla, insanlıkla ilişkisini tamamen kesmeyi esas aldılar. Tecridi bu şekilde sürdürdükleri vakit Önder Apo üzerinde büyük bir etki yaratacaklarını, fikirsel olarak zayıflatacaklarını hesapladılar. Fakat daha sonra yürüttükleri tecridin, yaptıkları baskının hiçbir sonuca varmadığını gördüler. Hatta tam tersi, Rêber Apo, o tecritte felsefi ve düşünsel olarak daha fazla derinleşme geliştirdi. Tarihte de bazı tecritler var; o tecridi yaşayanlar, bir derinleşme içerisine giriyorlar. Fakat onların yaşadığı tecrit Rêber Apo’nun yaşadığına benzemiyor. Rêber Apo yıllardır bunu yaşıyor. Yıllarca bir insanın dünyadan, hareketten koparılıp, yalnız bırakılması zor bir durum. Böyle yaşanması hatta yeni fikirler geliştirmesi zor fakat Rêber Apo’nun bir hakikati var; Rêber Apo hangi koşullarda yaşarsa, yaşasın her zaman hedeflerine kilitlenir ve bu temelde yürür. Bu yüzden Rêber Apo’ya yönelik tecrit ters bir sonuç yarattı.
Rêber Apo’nun yaptığı çağrının içeriğini çok iyi araştırırsak, Kürt halkının ihtiyaçları için gerekli olan nedir, Ortadoğu halkları, Türkiye halkları, insanlık için gerekli olan nedir, ne yapmak istiyor; bunu çok iyi görebiliriz.
Dediğim gibi Rêber Apo insanlık, Ortadoğu ve Kürt halkına karşı tarihi bir sorumluluk yaşıyor. Bu sorumluluğu nasıl yerine getirebileceğini esas alıyor. Kürt sorununu, halkların sorununu ve insanlık sorununu çözmek için mücadele ediyor. Bu, Rêber Apo’nun hakikatidir.
Rêber Apo dağılmış bir ailedendir. Yani hiçbir umudu olmayan, sorunlarla yaşayan bir aileden çıktı. Dağılan, her şeyini kaybeden, umutsuz olan Kürt toplumundan çıktı. Neyi esas aldı? Bu dağılmayı nasıl ortadan kaldırabilir, onları nasıl toparlayabilir, canlandırabilir, ayağa kaldırabilir; bunu esas aldı. Sadece Kürt toplumunu ayağa kaldırmayı değil, Kürt kadınlarını nasıl ayağa kaldırabileceğini de esas aldı. Burada da tarihi bir çalışma yaptı. Dağılan, umutsuz ve herkesin üzerine hesap yaptığı bir topluma müdahale etti ve toplumu yaşadığı durumdan kurtardı, ayağa kaldırdı hatta insanlık için örnek haline getirdi. Bu öyle kolay bir şey değil. Dünyada kimse kolay kolay bunu yapamaz. İşte Rêber Apo bunu başardı.
Rêber Apo, düşen, dağılan, umutsuz olan bir toplumu, o toplumun kadınlarını nasıl ayağa kaldırdıysa, reel sosyalizmin dağılmasıyla dağılan sosyalist hareketleri ayağa kaldırmayı, canlandırmayı ve insanlığı umudu haline getirmeyi esas aldı. Hem de komplo koşullarında bunu esas aldı. Son çağrısı da bu temeldeydi.Kürt sorununu savaş zemininden çıkarmadığı sürece yürütülen mücadele hem fazla sonuç almaz, hem de birçok kesim Kürdistan’daki bu savaş üzerinden kendisini yaşatmaya devam edecektir. Kürt halkı da daima savaş ve katliamlarla karşı karşıya kalacaktır.
BU MÜCADELEDEN SONUÇ ALDI
Rêber Apo’nun attığı tüm adımlar, geliştirdiği mücadele; bu halkı dağılmaktan nasıl kurtarabilirim, canlandırabilirim, umutlandırabilirim, demokrasi ve özgürlüğe kavuşturabilirim, temelindedir. Bunun için mücadele etti. Bu mücadeleden de sonuç aldı. Kürt inkarını ortadan kaldırdı, Kürt'ün bir kez daha umutsuzluğa kapılması mümkün değil. Çünkü bu halkı yeniden canlandırdı, herkes için bir umut ve büyük bir güç haline getirdi. Kimsenin artık Kürtleri ortadan kaldıramayacağını ispat etti. Rêber Apo bunu gerçekleştirdi. Attığı adımlarla da Kürt sorununu demokrasi, özgürlük amacı temelinde çözmek istiyor, demokratik bir toplum geliştirmek istiyor. Rêber Apo’nun çağrısı bu temeldedir” dedi.
İmralı koşullarının değişmediğini vurgulayan Cemil Bayık, şunları belirtti: “Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünden bahsedildi, Bahçeli’nin çağrıları vardı ama hala avukatlar, ailesi ve DEM Parti heyeti de istedikleri zaman İmralı’ya gidemiyor. Sizce bir yumuşama var mı yoksa tecrit devam ediyor mu? Rêber Apo’ya yönelik tecritte son birkaç aydır bir yumuşama var fakat tecrit ortadan kalkmış değil. Türk devleti tecridin ortadan kalktığını göstermeye çalışıyor ama bu doğru değil. Türk devleti neden buna ihtiyaç duyuyor? Çünkü Avrupa Konseyi, Rêber Apo’nun koşullarında değişiklik olması için Türk devletine Eylül’e kadar zaman verdi. Bu vakit de yaklaşıyor. Türk devleti bu noktada sıkışıyor.
Bir diğeri ise, Rêber Apo kendi inisiyatifiyle birçok tarihi adım geliştirdi. PKK’nin feshedilmesi, silahlı mücadelenin sonlandırılmasını istedi, Hareketimiz de buna cevap oldu, Önderliğimizin taleplerini yerine getirdi. Hareketimiz ateşkes ilan etti, Önderliğin ‘silah bırakın’ talebine olumlu cevap verdi. Bütün bunlar Rêber Apo tarafından tek taraflı olarak geliştirildi. Hareket de Önderliğin geliştirdiği adımları güçlendirdi, tamamladı. Çünkü bazı kesimler Rêber Apo bu adımları atarsa Hareket'te, halkta sorunlar çıkar, parçalanmalar yaşanır, o zaman rahat sonuç alacaklardı. Fakat Rêber Apo ile hareket arasında, Rêber Apo ile halk arasında güçlü bir bağ olduğunu gördüler. Bunu herkes gördü. Harekette, halkta parçalanmanın, sorunlar yaşanmasının mümkün olmadığını gördüler.
TECRİT ALTINDA ÇALIŞMA YÜRÜTÜYOR
Rêber Apo’nun konumunun öyle zayıf olmadığını çok güçlü olduğunu gördüler. Hem Hareket, hem halk üzerinde gün geçtikçe uluslararası alanda da bunun geliştiğini gördüler. Bu yüzden sıkıştılar ve tecrit kalkmış gibi gösterdiler. Böyle bir algı yaratıp düştükleri sıkıntılı durumdan kendilerini kurtarmak istediler. Herkesi bu şekilde kandırmayı amaçlıyorlar fakat herkes Rêber Apo’nun koşullarının değişmediğini görüyor. Bazı yumuşamalar olmuş o kadar. Sadece bazen heyet gidiyor. Ne Rêber Apo’nun yerinde bir değişiklik oldu, ne siyasiler, ne gazeteciler gidip geliyor. Türk devleti hala buna izin vermiyor. Rêber Apo, hala tecrit altında çalışmalarını yürütüyor. Bunu herkes görüyor.
Rêber Apo tek taraflı hamle geliştirdikten sonra kendi açısından üzerine düşeni yerine getirdi. Yine Hareket üzerine düşeni yerine getirdi. Artık burada Rêber Apo’nun koşullarının değişmesi lazım. Yerinin değişmesi lazım, halkla, hareketle, aydınlarla, siyasetçilerle, akademisyenlerle iletişiminin olması lazım.
Yasakların artık kalkması lazım. Rêber Apo ile görüşmek isteyen, röportaj yapmak isteyenlerin İmralı’ya gitmesi gerekir. Türk devletinin bu konuda bir sıkıntı çıkarmaması, bir engel yaratmaması gerekir.
TECRİT SİSTEMİ KALKMALI
İmralı sistemi tecrit sistemidir. Bu sistemin ortadan kalkması lazım. Talebimiz bu temeldedir. Sadece bizim değil halkın da, uluslararası alanda süreci takip edenlerin de talebidir. Uluslararası alanda Rêber Apo’nun adım attığını, buna karşılık Türk devletinin de adım atması gerektiğini, bu koşullarda rolünü oynayabilmesinin mümkün olmadığını söylüyorlar. Bu doğrudur. Eğer Türk devleti gerçekten sorunları çözmek istiyorsa, bunun yolu Önderlikten geçiyor. Önderlik özgür bir şekilde çalışırsa amaçlara ulaşılır. Tecrit koşullarında Rêber Apo’nun sorunu çözmesini istiyorlarsa bu mümkün değil.
Kendileri de söyledi; tek kanatla uçulmaz. Önderliği bir havuza koymuşlar, içinde su falan yok; hadi "hareket et" diyorlar. Bu mümkün değil. Bunu herkes görüyor. Rêber Apo yapabileceği her şeyi yaptı. Kimse ondan artık bir şey isteyemez.”
'RÊBER APO’NUN ÇAĞRISI ÜZERİNE BİR TÖREN YAPILDI'
Öcalan’ın çağrısı üzerine KCK Eşbaşkanı Bêse Hozat’ın öncülüğünde yapılan silah bırakma törenini de değerlendiren Cemil Bayık şunları ifade etti: “Rêber Apo’nun çağrısı üzerine öyle bir tören yapıldı. Çünkü bizim için Rêber Apo esastır. Ancak Rêber Apo tarafından çağrı yapılırsa gerilla, hareket, hareketin üyeleri bunu yapabilir. Rêber Apo dışında kimin ne söylediğine kulak asılmıyor. Herkesin bunu bilmesi lazım. Çünkü bu Hareket'e katılanlar Rêber Apo’ya katılıyor. Bugün bu Hareket'te çalışma yürüten yemin etmiştir, aldığı silahı Rêber Apo’nun amaçları, çizgisi, fiziki özgürlüğü temelinde almıştır. Bu temelde mücadele yürütüyor. Bu yüzden Rêber Apo dışında kimse onlardan silah bırakmalarını talep edemez. Ki talep etseler de kabul etmezler. Biz de bıraktıramayız dedik.
Çünkü Hareket'e katılanların hepsi Rêber Apo gerçekliği ile bu silahı kullanıyor. Rêber Apo’nun çağrısı üzerine gerilla o adımı attı. Atılan adım, tarihi bir adımdı. Ve tarihi bir yerde atıldı bu adım. Yapılan konuşmalar da Rêber Apo’nun çağrısı üzerineydi. O arkadaşlar da bunu belirtti. Yani neden silah bıraktılar, amaçları ne, ne yapmak istiyorlar her şeyi açıkladılar. Silahlar da yakıldı. O silahlar neden yakıldı? Çünkü bugün dünyada NATO silahları geliştiriyor. Yani var olan silahları daha da arttırıyor. Dünyayı silahlanmaya, savaşa sürüklüyor.
HUKUKİ ZEMİN
Yine Ortadoğu’da büyük bir savaş yaşanıyor. Büyük değişim-dönüşümler oluyor. Silah yakma da buna cevap oluyor. Bir diğer manası ise biz bir kez daha savaşmak, silah kullanmak istemiyoruz. Bu yüzden Türk devletinin hukuki zemin geliştirmesi lazım. Eğer bunu geliştirirse, bizler bir kez daha silah kullanmak istemiyoruz.
Kürtlerin tarihinde bir kültür var, ateş aydınlığı, yeniliği, yeni atılımları temsil ediyor. Silahların yakılmasının bir sebebi de budur. Açıklama yapan arkadaşlar da açıkça söylediler: ‘Rêber Apo’nun talebi üzerine sembolik bir adım atıyoruz. Türk devletinin, Türkiye kamuoyunun hatta dünyanın, herkesin görmesi gerekir. Biz sorunu siyasi, hukuki temelde çözmek istiyoruz. Savaşmak istemiyoruz. Bu yüzden silahları yakıp tekrar yerlerimize gidiyoruz’ dediler. Neden? Çünkü Türkiye’ye gitmelerinin koşulları yok, kanunları yok. Giderlerse zindana giderler, mahkemelere düşerler. Hatta ağır cezalar da alırlar. Çünkü onların kanunlarına göre, silah alanlar düşmanlarıdır. Bunun cezası da çok ağırdır.
Kanunlar değişmedikçe, yasal zemin hazırlanmadıkça arkadaşlar nasıl Türkiye’ye gitsin? Bu yüzden gitmediler. Bunun zemini yok. Bundan dolayı tekrar yerlerine geldiler. Yıllarca dağlarda silahlı bir şekilde yaşayan, kendisini savunan bir insan nasıl silah bırakıp ortada kalır? Türkiye’de gidebileceği bir yer yok, bir zemin yok, orada da yaşayamazlar. Mecburen tekrar yerlerine döneceklerdir. Bu yüzden geri yerlerine döndüler.
Eğer Türkiye, Rêber Apo’nun koşullarında değişiklik yaparsa, tecridi ortadan kaldırırsa, Rêber Apo özgür bir şekilde çalışma yürütürse, herkesle iletişim kurabilirse, özgürlük yasaları geliştirilirse, demokratik entegre yasaları geliştirilirse o zaman zemin yaratılır ve biz de silahları bırakabiliriz. Böyle olmadığı sürece kimse bizden silah bırakmamızı isteyemez.
Basında bazı tartışmalar yürütülüyor; yok ‘Duhok’ta silah bırakacaklar’, yok ‘Hewlêr’de bırakacaklar.’ Bunlar tamamen boş konuşmalardır. Kimse bize bu şekilde baskı da yapamaz, böyle bir algı da yaratamaz. Belki bazıları bize böyle adımlar attırmak istiyor ama bahsettiğim koşullar yaratılmadığı sürece yeni bir grup yollayamayız. Bu mümkün değil.
Anladığımız kadarıyla süreç yeni başladı biten bir şey yok. Türkiye’de de bir komisyon kurulmasından bahsediliyor. Bu komisyona ilişkin ne kadar bilgi sahibisiniz? Kurulacak olan komisyon ne yapabilir, bu konuda önerileriniz nelerdir, bu konuda bir görüş alışverişi oldu mu?
Rêber Apo da birkaç kez Türkiye Meclisi’nde komisyon kurulması talebinde bulundu. Bu komisyonların da yasal olarak oluşması gerekir, dedi. Biz de birkaç kez komisyonun resmi ve yasal olarak oluşması gerektiğini belirttik. Çünkü yasal olarak kurulmadığı sürece istedikleri zaman o komisyonu ortadan kaldırabilirler.
Geçmişte de komisyonlar kuruldu. O komisyonlar bir şey yapamadı. Komisyonlar bilgi toplayıp Recep Tayyip Erdoğan’a veriyorlardı. O dönem başbakandı; o bilgileri ona veriyorlardı. O komisyon sorunu çözmedi. Şu anda kurulacak komisyon böyle olursa sorunları çözemezler.
KOMİSYONUN AMACI SADECE SİLAH BIRAKTIRMAKTIR
Anladığımız kadarıyla kurmak istedikleri komisyon, sadece PKK’nin silah bırakması için kuruluyor. Dağlarda yıllarca kalanlar ne yapmış, buna göre cezaları nedir? Bunları tespit edip buna göre bazı adımlar atmak istiyorlar. Bu komisyonun amacı sadece silah bıraktırmadır.Mesele sadece silah bırakma değil. Silah bırakma meselenin bir kısmı; tamamı değil. Fakat Türk devleti, meseleyi sadece silah bırakma üzerinden geliştirmek istiyor. Böyle olursa onlara göre tüm sorunlar çözülmüş olur. Böyle değil.”
SİLAHLI MÜCADELEDEN ÖNCE DE KÜRT SORUNU VARDI
Silahlı mücadele öncesinde de Kürt sorununun olduğuna işaret eden Cemil Bayık, “Eğer silahlı mücadele gelişmişse bunun sebebi var. Kürtler kabul edilmiyordu, inkar ediliyordu, Kürtleri ortadan kaldırmak istiyordular. Kürt, Kürdistan adına ne varsa tasfiye etmek istiyorlardı. Kürtler de iradeleriyle, kimlikleriyle, değerleriyle, kültürleriyle özgür bir şekilde yaşamak istiyorlardı. Bu imkanlar yoktu. Bu yüzden silahlı mücadele gelişti ki Hareket kendini ve halkını savunsun. Bir savunma hareketidir. Hareket'in hedefi buydu. Bu yüzden silahlı mücadelenin ortaya çıkmasının bir alt yapısı var. Eğer bu alt yapıyı ortadan kaldırmazsanız, PKK silah bırakır ama yarın başkası silahlanır.
PKK silahlandıysa, silah kullanmak istediğinden değil, Türk devleti siyasetiyle, uygulamalarıyla buna mecbur bıraktı. Bu yüzden silahlı hareket gelişti. Eğer silahlı hareketin olmasını istemiyorlarsa siyasetlerini değiştirmeleri lazım. İşte o zaman sorun çözülür. Sadece silah meselesiyle sorun çözülmez. Kürt sorunu farklıdır. Kürt sorununun çözülmesi lazım; bu yüzden de kanunlarında, siyasetlerinde, zihniyetlerinde değişim yaratmaları lazım. Şimdiye kadar zihniyetlerinde bir değişim olmadığını görüyoruz. Bu yüzden kanunlarında da değişiklik yapmıyorlar. Hala ‘terör’ kanunlarını uyguluyorlar. Komisyon eğer bunları değiştirmezse, Kürt sorununu çözmeyi esas almazsa, özgürlük yasalarını geliştirmezse, demokratik entegre yasalarını geliştirmezse, sorun çözülmez. Bu yüzden komisyonun bu temelde çalışma yürütmesi lazım. Kuracakları komisyon fazla güven vermiyor. Neden? Çünkü Türkiye siyasetinin tamamının komisyonda yer alması lazım.
Bir taraftan ‘komisyon kuracağız’ diyorlar, diğer taraftan CHP’ye yönelik operasyonlar yapıyorlar, tutuklamalar gerçekleştiriyorlar. Bu yüzden CHP-Özgür Özel, ‘komisyona katılmayı şu an durduruyoruz’ dedi.
CHP durdurursa, katılmazsa o komisyon sorunları nasıl çözecek? Hangi sorunları çözecek? Eğer gerçekten komisyon kurulup Kürt sorunu, demokrasi sorunu çözülecekse o zaman siyasette olan her hareket bu komisyona katılmalı. Sorun o zaman toplumun desteğiyle çözülür. Ama büyük bir kısmını dışarıda bırakıyorsunuz. Sadece dışarıda bırakmıyorsunuz, tutukluyorsunuz da. Böyle bir durumda kim bu komisyonun Türkiye’de sorunları çözeceğine inanır? Bu durum şüphe yaratıyor. Komisyon kurup sorunu çözeceğini belirtiyorsunuz ama bu komisyon Kürt sorununu şu şekilde çözecektir, demiyorsunuz. Hala Kürtçe konuşma sorununun, Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir şey yok. Ne diyorlar? ‘Terörsüz Türkiye’ bunu konuşuyorlar. Bu da nedir? ‘PKK’ye silah bıraktıracağız’. Bunu ifade ediyorlar. Adını koymuyorlar. Halbuki adı Kürt sorunudur, Kürt sorununun çözümüdür. Bu birincisi.
CHP’YE YÖNELİK BASKILARIN ZAMANLAMASI
İkincisi ise; ‘sorunu çözeceğiz’ diyorlar ama diğer taraftan da sorunun çözülmemesi için adımlar atıyorlar. Belediye başkanlarının tutuklanması, CHP’ye yönelik baskılar, yapılan konuşmalar tam da komisyonun kurulacağı zaman gerçekleşiyor. Amacı sorunu çözmek olan biri nasıl böyle adımlar atar? Bu adımların atılması sorunun çözülmemesini ifade ediyor. Bu yüzden şüpheler yaratıyor” diye ifade etti.”
ERDOĞAN’IN AÇIKLAMASI
Silah bırakma töreni ardından Erdoğan’ın yaptığı açıklamayı da değerlendiren Cemil Bayık, şunları dile getirdi: “Grubumuzun tarihi adım atmasının ardından Erdoğan bir konuşma yaptı. Doğrudur, bazıları yapılan konuşmanın iyi olduğunu, bazıları da içeriğinde fazla bir şey olmadığını söylüyor. Erdoğan 2009 yılında da bir konuşma yapmıştı, aynen bu çerçevedeydi. Belki şu an biraz daha açık bir şekilde dile getirdi ama aynı çerçevede bir konuşmaydı. Çok farklı değil. Mesela AKP sözcüleri, o konuşmadan önce bazı açıklamalar yaptılar, beklentiler yarattılar, ‘Recep Erdoğan tarihi bir konuşma yapacak’ dediler. Yani yeni bir şey, daha tarihi, daha büyük bir açıklama yapacakmış gibi bir beklenti yarattılar. Yapılan açıklama tamam iyidir ama çok eksiktir.
Konuşmasında, Kürt sorununu çözeceğiz, bunun için komisyon kuruyoruz, demedi. ‘AKP-MHP-DEM olarak sorunu çözeceğiz’ dedi ve diğer herkesi dışarıda bıraktı. Kürt, Arap, Türk ittifakından bahsetti; tamam bu toplumların Ortadoğu’da bir etkisi var, önemli bir yeri var ama bu toplumların yanı sıra Ortadoğu’da başka toplumlar da var. Bazılarını katıp, bazılarını dışarıda bırakmak da şüpheler yaratıyor. Bundan dolayı birçok tartışma yapılıyor. Birçok eleştiri de yapıldı.
Tamam, belki kısmen iyi görebiliriz konuşmayı. Herkes şunu umut ediyordu ama bu çıktı demiyoruz ama daha güçlü bir konuşma olmalıydı. Kürt sorununu çözmek istiyoruz, herkesle birlikte bunu yapacağız, demeliydi. Sadece bizim sorunumuz, bizim sorumluluğumuz değil, herkesin sorumluluğu bu yüzden birlikte çözeceğiz, demeliydi. O zaman herkes kurulacak komisyonun, yapılacak konuşmaların sorunu çözeceğine inanırdı. Fakat yapılan açıklama bazı şüpheler yarattı, eleştirilere neden oldu. Daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan bunu telafi etmek için bazı açıklamalar yaptı. ‘Sadece bizim sorunumuz değil hep birlikte çözeceğiz’ dedi. Bu iyi oldu. En başta bu konuşma olmalıydı.”
Cemil Bayık, “Erdoğan’ın da olduğu devleti yetkilileri sürecin hazırladıkları plana göre kademe kademe ilerlediğini belirtiyor. Sizin açınızdan da durum böyle mi?” sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “Türk devleti, özellikle de AKP yetkilileri, her şeyin onların planladıkları gibi yürütüldüğünü gösteriyor. Toplumda böyle bir algı yaratıyorlar. Hatta dışarıda da böyle bir algı yaratmak istiyorlar. Fakat bizim açımızdan durum böyle değil. Sorun onların söylediği gibi çözülmez, onların söylediği gibi adım atılmaz.Neden bunu yapıyorlar? Bu da şüphe yaratıyor. Kürt sorununu çözmeyi esas almıyorlar. Sadece Hareket'in silah bırakmasını amaçlıyorlar. Hareket'i zayıflatmak, etkisiz kılmak istiyorlar ki amaçlarına ulaşabilsinler. İşte ‘her şey bizim kontrolümüz altında, her şey bizim taleplerimize göre gelişiyor’ algısını hem içeride hem de dışarıda yaratmak istiyorlar. Bu şekilde yaparak konumlarını, iktidarlarını güçlendirmek istiyorlar.Fakat böyle bir algı yaratıp ne kadar sonuç alıyorlar, tam olarak bilmiyoruz. Biz öyle hesaplamıyoruz, öyle anlamıyoruz.
Her şey onlara göre olmuyor, bugüne kadar atılan adımları Rêber Apo kendi inisiyatifi ile geliştirdi.
Öyle pazarlık yapılarak adım atılmadı. Sadece Bahçeli bir konuşma yaptı, o kadar. Bunun dışında ne devlet ne de AKP söyledikleri gibi bir adım atmadı. Onlara göre adım atılmaz.
Rêber Apo, Bahçeli’nin Türkiye’nin, Ortadoğu’nun tehlikede olduğunu fark ettiğini gördü. Türkiye’yi bu tehlikeli durumdan çıkarabilmeleri için Kürtlere ihtiyaçları olduğunu gördüler. Bu yüzden Bahçeli o konuşmayı yaptı. Rêber Apo da Bahçeli’nin konuşmasına cevap verdi. "Eğer gerçekten Türkiye halklarını, Türkiye’yi tehlikeden çıkarmak istiyorsanız; bunun yolu Kürtlere yönelik siyasetini değiştirmeniz" dedi. ‘Eğer değiştirmek istiyorsanız ben hazırım, üzerime düşeni teorik, pratik olarak yerine getirebilirim’ dedi. Rêber Apo bu temelde adım attı.
Öyle Türkiye’nin PKK’yi tasfiye etme isteği üzerine feshetme kararı almadık. Rêber Apo bunu istedi. Türk devleti silahlı mücadeleyi durdurun demedi, Rêber Apo dedi. Yani bugüne kadar atılan adımlar Rêber Apo tarafından tek taraflı olarak atıldı. Biz de Rêber Apo’ya cevap verdik. Rêber Apo’nun attığı adımları kendi tarafımızdan tamamladık. Yapılan budur.
Biz de ‘artık tek taraflı atacağımız adımlar bu kadardır; artık daha fazla adım atamayız’ dedik. Eğer sorunu gerçekten çözmek istiyorsanız biz bunun zeminini hazırladık. Yapılan şeyler bu çerçevede.
Onların dediği her şeyi planladık. "Her şey planımıza göre gidiyor" gibi bir durum yok. Böyle bir algı yaratıyorlar. ‘Biz savaştık, PKK’yi bitirdik, PKK’nin hiçbir yolu kalmadı, PKK’yi teslim alıyoruz’ algısını hem içeride hem de dışarıda yaratmak istiyorlar. Herkes bilsin ki doğrusu böyle değil.
Türkiye çok sıkıştı; çünkü verdiğimiz mücadele, onların Kürtlere, Rêber Apo’ya yönelik yürüttükleri siyaset iflas etti. Bu Türkiye’ye çok ciddi sorunlar yarattı. Eğer o siyaseti devam ettirseydiler yaşadıkları sorunlar çok daha fazla büyüyecekti. Yine Ortadoğu’da çok büyük değişimler yaşanıyor. Bu değişimler Türkiye’yi de çok etkiliyor. İçerideki sorunlarla Ortadoğu’daki sorunlar birleştiğinde Türkiye’nin kaderi etkileniyor.
Rêber Apo Kürtlere karşı nasıl sorumluluk hissediyorsa Türkiye halklarına ve Ortadoğu halklarına karşı da sorumluluk yaşıyor. Tehlikeyi gördü ve bu tehlikenin önünü almak istedi. Kürtlerin de, Türklerin de, Ortadoğu halklarının da tehlike yaşamasını istemedi. Türkiye’nin Osmanlı’nın yaşadığı sorunu yaşamasını istemedi. Çünkü Rêber Apo gerçekten de sorumlu bir şekilde hareket ediyor. Türkiye’yi de, halkları da seviyor. Sorun yaşamalarını istemiyor. Bu yüzden tek taraflı adımlar attı.
Şu an attığımız adımları kendileri geliştirmiş gibi ya da onlar bize bu adımları attırmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Böyle bir şey yok. Herkesin bu gerçeği çok iyi bilmesi lazım.”
‘ASKERİ BİR SAVAŞ YAŞANMASINI İSTEMİYORUZ’
“Şu an süreç tek taraflı yürütülüyor. Şimdiye kadar da böyle yürüdü. Siz 41 yılın ardından silahlı mücadeleyi sonlandırma, farklı yol ve yöntemlerle mücadele etme gibi çok önemli kararlar aldınız. Bazı kesimler meseleye PKK bizim için güvenliğin teminatıdır diye bakıyor. Yani eğer süreç bozulursa ya da sonuca ulaşmazsa nasıl bir pozisyon alınacaktır?” sorusuna yanıt veren Cemil Bayık, “Herkesin şunu çok iyi anlaması lazım; bizim bir felsefemiz, ideolojimiz, yaşam ve mücadele tarzımız var. Ankara’da nasıl ki bu temelde başladıysak hala da bu temelde mücadele yürütüyoruz ve bundan sonra da bu temelde yürüyeceğiz. Burada bir değişim olmaz. Eğer parti olduysak bu esas üzerinden parti olduk. Daha sonra adımlar attıysak da bu temel üzerinden adımlar attık. Şu anda PKK’yi feshettiysek, silahlı mücadeleyi durdurduysak, silahları tamamen bırakmaya hazırsak, demokratik siyasette yer almak istiyorsak, demokratik siyaseti geliştirmek istiyorsak; bütün bu adımları bu temelde atıyoruz. Türk devleti ile aramızda bir kez daha askeri bir savaş yaşanmasını istemiyoruz. Bunu da herkese gösterdik. Rêber Apo’nun çağrısı üzerine 30 kişiden oluşan bir grup arkadaşımız silahlarını yaktı. Bir kez daha silahlanıp savaşmak istemiyoruz. Bunu gösterdik. Bu, yeterince yaşandı.
Sorunun artık siyasi ve demokratik bir zeminde çözülmesi gerektiği ortaya çıktı. Bu yüzden yasaların değişmesi lazım. Bunları belirttik. Bu temelde kararlıyız. Bu, Türk devletine kalmış. Eğer Türk devleti gerçekten Kürt halkı ile sorununu çözmek istiyorsa o zaman adım atmalıdır. Rêber Apo’nun koşullarında, siyasetinde, yasalarında, kanunlarında değişiklik yapmalıdır. O zaman sorun çözüm yoluna girer. Fakat Türk devleti bizi kandırmak, silahsız bırakmak, zayıf düşürmek, Kürtlere yönelik amaçlarını gerçekleştirmek istiyorsa; bu mümkün değil. Herkesin bunu anlaması lazım.
ÖZGÜRLÜK VE SOSYALİZM
Bu hareketin bir amacı var. Özgürlük, demokrasi ve sosyalizmdir. Kurulduğu gün bu temelde kuruldu ve bu temelde de yürüyor, yürümeye devam edecektir. Geçmişte de atılan tüm adımlar bu temeldeydi, bugün de atılacak adımlar bu temelde olacak. Halkımız da, dostlarımız da, herkes de bilsin ki; biz amaçlarımız doğrultusunda yürüyoruz. Kim ne derse desin, bu bizim için bir şey ifade etmiyor.Türk devleti algı mı yaratmak istiyor, kandırmak mı istiyor, ya da bazı milliyetçiler bilmem saldıracaklar mı, reel sosyalizmi esas alan bazı kesimler eleştiri mi yapacak, saldıracaklar mı; bunları fazla esas almıyoruz.
Biz sadece bugün yaşamıyoruz bunları, çıktığımız ilk günden bu yana bunları az çok yaşıyoruz. Belki söylediklerine dikkat ettik ama hiçbir zaman onları esas almadık, hiçbir zaman da onlara göre de hareket etmiyoruz. Bizim bir amacımız var. Bir çizgimiz, ilkelerimiz var. Bir yaşam tarzımız var, bir ahlakımız var ve bu temelde yürüyoruz. Herkesin bunu bilmesi lazım. Bu Hareket asla teslim olmaz.
Eğer birileri ‘teslim alırız’ diyorsa kendilerini kandırıyorlardır. Bazılarının Türk devleti Hareketi teslim alacak ya da Hareket teslim olacak gibi şüpheleri varsa; bilsinler ki bu Hareket çok zor günlerde, imkansızlık içindeyken, büyük bir zulüm altındayken bile hiçbir zaman teslim olmadı, direnişi esas aldı, amaçlarını esas aldı.
Bugün hareketin durumu eskisi gibi de değil. Bu koşullarda kimse bu hareketi teslim alamaz, kandıramaz. Ne Rêber Apo’yu ne hareketi kandırabilirler. Rêber Apo ve bu Hareket, kandırılacak bir hareket ve lider değil. Çıkışları, mücadeleleri Kürt halkının, Türkiye halklarının, Ortadoğu halklarının, insanlığın kandırılmasına engel olmak, saptırmalardan, çarpıtmalardan çıkarmak, kökleri, amaçları, talepleri temelinde bir yaşam geliştirmektir. Hareket bu temelde ortaya çıktı ve mücadele ediyor. Böyle basit hesaplar yapıp, algı yaratırız, sorunu çözüyoruz gibi yaparız, PKK’ye bazı adımlar attırırız, silahsızlandırırız; bu şekilde her şeyi bitiririz diyorlarsa, bu mümkün değil.
Bu Hareket amaçlarına bağlıdır. Silahlı, silahsız ne şekilde olursa olsun amaçları doğrultusunda yürüyor. Mücadele tamamen silah değil; o bir yönü. Mücadelenin birçok yönü var. Apocu Hareket çıktığı andan günümüze kadar birçok alanda mücadele yürütmüştür. Bu mücadeleyi sürdürmeye de devam edecektir. Kürt halkının, Kürdistan halkının, Türkiye halklarının, Ortadoğu halklarının ve insanlık için ne gerekirse, bu Hareket onu esas alıyor ve alacaktır. Herkesin Rêber Apo’yu ve Hareket'i bu şekilde anlaması lazım” dedi.
‘DEMOKRATİK SİYASETİ ESAS ALMALARI ÇAĞRISINDA BULUNUYORUM’
Saldırıların devam ettiğini belirten Cemil Bayık, “AKP, MHP’nin desteğiyle iktidarda. Kendi amaçlarına, isteklerine uygun bir şey olduğunda önlerinde hiçbir şey engel olmuyor, istediklerini yapıyorlar. Fakat amaçlarına uymayan, onlara hizmet etmeyen bir şeyde de tüm yasaları ayaklar altına alıyorlar, ne istiyorlarsa yapıyorlar. Gerçekten Türkiye’yi zorluklardan, sıkıntılardan çıkarmak istiyorlarsa; -ki Bahçeli, açıklamasında ‘beka sorunu var’ demişti- bunun yolu birilerini kandırmak, tutuklamak, baskı yapmak değildir. Bütün bunlardan vazgeçmeleri lazım. Türkiye, ‘beka sorunu’ndan bu şekilde çıkamaz. Ancak zihniyetlerini değiştirirlerse, bu zihniyete göre yürüttükleri pratiklerden vazgeçerlerse, yasaları esas alırlarsa, hukuku esas alırlarsa, Kürt halkının taleplerini, Türkiye solcularının, demokratlarının, aydınlarının taleplerini esas alırlarsa, buna göre adım atarlarsa ancak o zaman sorunları çözebilirler. Bu onlar için de iyi olacaktır. Şimdiye kadar yaptıkları her şey kendi iktidarları içindi, iktidarlarını güçlendirmek içindi. Çünkü çok zayıf düştüler, oradan çıkmak istiyorlar. Bu durumdan da baskı yaparak çıkamazlar. Tutuklamalarla çıkamazlar. İstanbul’da Kürtçe müzik dinleyenlere polis saldırıyor, bir kadını hastanelik ediyorlar. Bu şekilde mi sorunları çözecekler, halka kendilerini kabul ettirecekler, iktidarlarını güçlendirecekler? Bu mümkün değil. Bu şekilde iktidarlarını daha da zayıflatıyorlar. Eğer gerçekten iktidarda kalmak istiyorlarsa o zaman halkları kazanmak zorundalar, demokratik güçleri kazanmak zorundalar, yürüttükleri siyasetten ve toplumu parçalamaktan vazgeçmeliler. Birilerini yanlarına, birilerini karşılarına almamalılar.
Buradan da anlıyoruz ki, sadece kendi iktidarlarını hesaplıyorlar ama bu hesap da yanlış. Bu hesapla iktidarlarını güçlendiremezler. Esas olarak bu şekilde en büyük zararı verirler. Çok büyük tepki yaratıyorlar. Bu siyasetten vazgeçmeleri ve demokratik bir siyaseti esas almaları çağrısında bulunuyorum. Bu alanın geliştirilmesi lazım. Onların da, herkesin de kazanımı buradadır” ifadelerinde bulundu.
ROJAVA DEVRİMİ UMUT OLDU
Suriye’de yaşanan gelişmelere ve Rojava Devrimi’nin yıl dönümüne dair değerlendirmelerde bulunan Cemil Bayık şöyle devam etti: “Rojava’da bir devrim oldu, bu bir umut da yarattı. Hem Kürtler için hem de demokrasi, özgürlük savaşı verenler için, kadın özgürlüğü için, ekoloji için yani zulme, haksızlığa karşı çıkan herkes için bir umut oldu.
Rojava’da gelişen modelin hem Suriye’de, hem de Suriye dışında esas alınması gerektiğini söylüyorlar. Bunu herkes dile getiriyor. Bu doğrudur da. Herkes de biliyor ki tüm eksiklerine rağmen Rojava’da bir model geliştirilmişse bu Rêber Apo’nun fikirleri doğrultusunda geliştirildi. Bu devrimin temelinde Rêber Apo’nun çok büyük emekleri var. Rêber Apo orada yıllarca mücadele etti. Oradaki birçok insanımız Rêber Apo ile kalmış, görüşmüş, toplantı yapmış. Yani halkta değişim olduysa, bilinçlenme olduysa, bu Rêber Apo’nun çalışmaları sonucu oldu. Bugün Rojava halkı Rêber Apo’ya sahip çıkıyorsa sebebi budur. Çünkü Rêber Apo onlara hizmet etti. Bu hizmet sonucu Rojava devrimi gelişti. Bunu belki herkes tam olarak bilmiyor ama bilenler de var.
Bu devrim kendiliğinden gelişmedi. Bir temeli vardı. Bu temeli kim inşa etti? Rojava üzerinde durduklarında Rêber Apo gerçekliğine ulaşıyorlar. Rêber Apo’nun fikirlerinin bu devrimi geliştirdiğini görüyorlar. Bu yüzden Rêber Apo’nun hakikatini daha iyi anlamak istiyorlar.
KÜRT KADINLARININ ÖNCÜLÜĞÜ
Mesela Kürt Kadın Hareketi, tüm dünya kadınlarına örnek oluyor. Böyle bir hareketin Kürtlerde nasıl geliştiğini anlamak istiyorlar. Orada da Rêber Apo’yu görüyorlar. O zaman da Rêber Apo’nun hakikatini daha iyi anlamak istiyorlar.
Bazıları eleştirilerde de bulunuyor; ‘bir erkek nasıl kadın hareketine öncülük eder’ diyorlar. Rêber Apo buna da cevap verdi; ‘eğer ben öncülük ediyorsam kadın hareketinin bundan sonuç çıkarması lazım. Yani kendilerine öncülük edemedikleri için ben öncülük ediyorum. Tüm isteğim, mücadelem kadınların kendi kendini yönetmesi içindir’ dedi. Rojava’da zihniyette ve pratikte bir değişim olduysa, halkta, kadınlarda bir değişim olduysa, demokratik ulus geliştiyse, halk buna göre yaşıyorsa; bu çok önemlidir.
Eksiklikleri yok mu? Elbette var fakat Rojava Devrimi, buna rağmen herkes için bir modeldir.Eğer Suriye’nin de sorunlarını çözmek istiyorlarsa bu modelle çözebilirler. Yani eskisi gibi, BAAS iktidarı gibi ulus devleti esas alırlarsa Suriye’nin sorunlarını çözemezler. Bu durumda savaş olur, parçalanma olur, katliamlar olur, asimilasyonlar olur. Asla Suriye’nin birliğini sağlayamazlar, Suriye halklarının birliğini sağlayamazlar. Ancak Rojava modeli ile hem Suriye’nin birliğini, hem de Suriye halklarının birliğini sağlayabilirler. Ancak bu model demokrasi ve özgürlüğü getirebilir. Herkes o zaman kendi diliyle, kimliğiyle, iradesiyle, kültürüyle kendini ifade eder, örgütlenir, diğer halklara olan sorumluluklarını da yerine getirir. Suriye kötü durumdan ancak bu şekilde çıkabilir. Rojava, demokratik bir Suriye’nin gelişmesi için mücadele ediyor, bedel ödüyor. Fakat BAAS rejimi yerine iktidara gelenler yine BAAS rejimin fikrini esas alıyorlar. Irkçılığı, ulus devleti esas alıyorlar. Herkesi ulus devlet içerisinde eritip tekleştirmek istiyorlar. Zaten sorunlar bundan kaynaklı oluştu. Bunlar da sorunların devam etmesini istiyorlar.
Şu an Suriye’de iktidar olanlar kim? El-Kaide’dir. Kim onları iktidara getirdi? Amerika, İngiltere getirdi. Afganistan’da da bunu yaptılar. Şimdi de Suriye’de yapıyorlar.Sözde El-Kaide’ye, DAİŞ’e karşıydılar. Peki, bu iktidarı nasıl herkesin karşısına çıkarıp, "bu iktidarı kabul etmeniz, katılmanız lazım, her şeyinizi bırakın Suriye’ye katılın" diyorlar. Yani DAİŞ’e, El-Kaide’ye katılın diyorlar. Bu ne kadar doğru? Kim bunu kabul eder?
Bu halklar yıllarca ulus devlete karşı durdular, BAAS rejimine karşı durdular. Bunun için mi durdular? Bu plan yürümez. Kimsenin bunda ısrar etmemesi lazım. ‘Entegrasyon olması lazım’ diyorlar. Entegrasyon dedikleri şey; Kürt de, Durzi de, Alevi de herkes kendisini inkar etsin, bu iktidara katılsın demek. Entegrasyonu böyle görüyorlar. Rêber Apo’nun, Hareketimizin esas aldığı entegrasyonun bununla hiçbir alakası yok. Bizler demokratik entegrasyondan bahsediyoruz. Devlet ve demokrasinin birbirini kabul etmesi, birlikte yaşaması lazım. Devlet demokrasiyi, demokrasi de devleti kabul edecek.
Demokrasi ne ifade ediyor? Kürt halkı, Süryani, Ermeni, Dürzi, Alevi halkının kendi kimliğiyle, kültürüyle, iradesiyle kendini ifade etmesi, örgütlenmesi demektir. Nasıl ki kendisi için sorumluluk alıyorsa devlet için de almalı, devlet de halklara karşı aynı sorumlulukla yaklaşmalıdır. Ancak böyle huzurlu bir şekilde yaşayabilirler. Birlik böyle olur; zorla, yok etmekle olmaz; gönüllü temelde olur.
Gönüllü birlik de eğer karşındakini tanırsan, iradesini, kültürünü, örgütünü tanırsan olur. Öldürmeyle, asimilasyonla, göç ettirmekle kimse kimseyi kabul etmez. Bunu zaten yıllarca sürdürdüler. Rojava da, PKK de buna karşı mücadele etti. Bunlardan sonuç çıkarmaları lazım. Zorla, ‘kendinizi inkar edin’ demekle olmaz. Rojava da zaten bunu kabul etmez, etmemesi de lazım.Eğer bu siyaseti sürdürürlerse, Rojava, Dürzi, Alevi, DAİŞ’i, HTŞ’yi kabul etmeyen tüm Araplar, Hristiyanlar, aydınlar herkes el ele vererek demokratik bir Suriye geliştirebilir. Kanunlarını yapabilir, birlikte El-Kaide iktidarının baskılarına karşı çıkabilirler. Ancak bu şekilde sonuç alabilirler.”
BARRACK’IN AÇIKLAMALARI
Tom Barrack’ın açıklamasını da değerlendiren Cemil Bayık, Barrack’ın Amerika adına bir siyaset yürüttüğüne işaret ederek, “Kendisi de Lübnanlı bir Hristiyan. Hakkında da birçok iddialar var, araştırmalar yapıldı, bir sermayedardır. Amerika’nın düşüncelerini ne kadar temsil ediyor; o da şüpheli. Tam olarak bilmiyoruz. Fakat Amerika adına bu açıklamaları yapıyor. Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin tamamen kendisini ortadan kaldırması ve Şam yönetimine katılması, içinde yer alması lazım, diyor. İşte ‘tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak’ diyor. Aynı Türk devleti gibi...
Türk devleti yıllarca bu politikayı yürüttü, peki ne sonuç aldı? Bugün Türk devleti bu politikasından kaynaklı zor bir duruma düşmüştür. Yine Kürtlerle bu durumdan çıkmak istiyor. Kürtleri ortadan kaldırmak istiyorlardı ama kendilerini ortadan kaldırdılar. Şimdi de ortadan kaldırmak istediklerini kabul edip o halden çıkmak zorunda kaldı. Suriye’de de aynı şey yaşanıyor. Sürekli ‘tek, tek’ diyorlar, ulus devlet istiyorlar. Halklar bunu nasıl kabul etsin? Bu olmaz. Bu yüzden eğer bu siyasette ısrar ederlerse, o zaman Suriye’deki demokrasi ve özgürlük güçleri bir demokrasi cephesi oluşturmak, kanunlarını yapmak zorunda. Bu temelde de kendilerini ilan etmeliler. Demokratik bir Suriye için mücadele geliştirmeliler. Doğrusu da budur” dedi.
ORTADOĞU’YA MÜDAHALLELER
Kürt sorununun 100 yıllık bir sorun olduğuna ve egemen devletlerin politikaları sonucunda doğduğuna işaret eden Cemil Bayık şunları dile getirdi: “Sykes-Picot, Lozan falan hepsi yenildi. Bunların yenildiğini gördükleri için Ortadoğu’da ‘Arap Baharı’nı geliştirdiler. Sykes-Picot’u geliştirenler bunu yaptı. Ortadoğu’yu bir kez daha kendi çıkarlarına göre örgütlemek istediler. Fakat ne kadar adım attılarsa da Suriye’de tıkandılar. BAAS rejimi onları tıkadı. BAAS iktidarını ortadan kaldırmadıkları sürece Ortadoğu’da çıkarlarını yeniden örgütleyemeyeceklerini gördüler. Eğer Suriye’de bir değişim-dönüşüm olduysa sebebi budur. Çünkü orada düğümlenmişlerdi, boğulmuşlardı. Bu düğümü çözmek için de değişimi esas aldılar. Önlerini açmak ve çıkarları temelinde Ortadoğu’yu yeniden örgütlemek istediler. Şu an savaşı bu temelde geliştiriyorlar. Yaptıkları değişimlerin amacı da budur.
Bu, bölge halkı için tehlikeli bir durumdur tabii. Bölge halkı o ittifaklardan büyük zararlar gördü, Araplar da, Kürtler de gördü. Parça parça edildiler çünkü. Çok acı çektiler, çok bedel ödediler. Şu an bunu kabul etmemeleri lazım. Bir kez daha iflas edilen ittifakların yerine geçen yeni ittifakları kabul etmemeleri lazım. Çünkü kendi çıkarları için Ortadoğu’yu yeniden örgütlemek istiyorlar. Bu halklar için büyük tehlikeler yaratıyor.
Rêber Apo’nun şu an Ortadoğu için geliştirdiği sistem de bunun içindir. Ortadoğu’da dinler, halklar, kültürler karşı karşıya gelmemeli, birbirlerini perişan etmemeli ki, kapitalist sistem Ortadoğu’ya yönelik programını yürütemesin.
SURİYE ROJAVA MODELİNİ ESAS ALMALI
Rêber Apo’nun yarattığı sistem de bunun içindir. Rêber Apo sadece Kürtler için, Türkiye halkları için değil, tüm Ortadoğu halkları için hamleler geliştiriyor. Çünkü şu an Ortadoğu’ya yönelik çok büyük bir müdahale var.
Rêber Apo hem Hareketimize hem Türk devletine müdahale etti hem de Ortadoğu’ya müdahale ediyor. Bu müdahalelerle ne yapmak istiyor? Halkların karanlık günler, katliamlar, acılar yaşamasını istemiyor. Bir arada özgür ve demokratik bir şekilde yaşamalılar. Rêber Apo bunun için bir sistem geliştirdi, çözüm geliştirdi. Bu da demokratik ulus sistemidir. Rojava modeli de tüm eksikliklerine rağmen bu sistem üzerine kuruldu. Eğer herkes savaştan kurtulmak, demokratik ve özgür bir şekilde yaşamak istiyorsa Rojava modelini esas almalı ve Suriye’de, Suriye dışında bu model yaygınlaşmalı.”
HALKLARA ÇAĞRI
Cemil Bayık, Kürdistan ve Türkiye halklarına şu çağrıyı yaptı: “Türkiye halkları için de, Kürt halkı için de söyleyeceğim şey; Rêber Apo’nun geliştirdiği hamleye sahip çıkmaları lazım. Rêber Apo bir çağrı yaptı; fakat bu sadece bir çağrı değil. Bunun pratikte hayata geçmesi için de Rêber Apo tek taraflı birçok adım attı. Herkes de bilmeli ki sadece Rêber Apo ile olmaz. Kürt halkının da, Türkiye halklarının da, Türkiye’de demokrasi ve özgürlük olması gerektiğini, Kürt sorununun çözülmesi gerektiğini söyleyen herkes bu hamleye sahip çıkmalıdır. Yani pratikte hayata geçmesi için çalışma yapın.
Sadece açıklama yapmayın, ‘bu hamle iyi ama şüphelerimiz var’ demeyin. Tamam şüpheler olabilir. Türk devletinin, iktidarın yaptıkları insanlarda şüphe yaratıyor. Geçmişte de yaratıyordu, şimdi de yaratıyor ama bu şüpheleri ortadan kaldırmak için de çalışma yapılması lazım.
Ancak çalışma yaparak bu şüpheler ortadan kaldırılabilir. Çalışma yapılmadığı sürece bu şüpheler devam edecek hatta belki yeni şüpheler de olacaktır. Madem şüpheleri ortadan kaldırmak istiyoruz; o zaman çalışmalıyız. Yani Rêber Apo’nun attığı adımlara sahip çıkmalıyız, gerçekleşmesi için çalışmalıyız. Devlete, AKP iktidarına baskı kurmalıyız. Baskı gördüklerinde mecbur adım atacaklar, eğer baskı olmazsa adım atmazlar.
İstedikleri tek şey, bu hareketin silah bırakması. Kürt sorununu çözmek, Türkiye’deki demokrasi, özgürlük sorununu çözmek gibi bir dertleri yok. Biz de sorunların çözülmesini istiyoruz. Türkiye halkları, sosyalistler, demokratlar, hatta liberaller, iktidara karşı olanlar, ekonomik, kültürel sorunlarının çözülmesini isteyenler bunu nasıl yapacaklar? Ancak bu hamleye sahip çıkarak, iktidara baskı yaparak, devleti, iktidarı yasaları, zihniyetini değiştirmeye mecbur ettiklerinde bu sorunlar çözülür. Herkesin görevi budur.
MANDELA MÜCADELEYLE SONUÇ ALDI
Bu sadece Kürt ve Türkiye halklarının sorunu değil. Diğer parçaların da bu hamleye sahip çıkması gerekir. Bunun için mücadele etmeliler. Yurt dışında, Avrupa’da, Kürtler nereden olursa olsun hem kendileri harekete geçmeli hem de dostlarını harekete geçirmelidir. Eğer büyük bir baskı yaparlarsa o zaman Türk devleti demokrasi ve özgürlük adımları atmak zorunda kalacak. O zaman talepler, beklentiler yerine gelir, şüpheler ortadan kalkar. Sadece ‘süreç iyidir’ deyip, bazı açıklamalar yapmak, eylem yapmamak sorunları çözmez, bir fayda da sağlamaz. Rêber Apo’nun attığı adımlar da sadece Rêber Apo ile sınırlı kalırsa sonuç almaz. Rêber Apo tek taraflı büyük bir çalışma yaptı. Atması gereken adımların hepsini attı, bu adımları tamamlayacak olan da artık kendisine demokratım, özgürlükçüyüm, Türkiye’deki sorunların çözülmesini, demokrasi olmasını istiyoruz diyenlerdir. Artık onlara sorumluluk düşüyor. Türk devletini mecbur bırakırsanız adım atar yoksa atmaz. Güney Afrika’da Nelson Mandela da bu şekilde sonuç aldı. Eğer mücadele etmeselerdi sonuç alamazlardı. Bizim de bundan sonuçlar çıkarmamız gerekir.”