Emekçi: Abdullah Öcalan'ı okuyan herkes kurtuluşunu görüyor

img
İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki 24 yıllık direniş odaklı duruşunun komployu boşa çıkardığını belirten avukat Emran Emekçi, uygulanan tecritle Öcalan'ın Ortadoğu halklarına sunduğu çözüm önerilerinin önüne geçilemeyeceğini vurguladı. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 9 Ekim 1998'de Suriye'den çıkarılmasıyla başlayan ve 15 Şubat 1999'da Türkiye'ye getirilmesiyle devam eden uluslararası komplo 24'üncü yılını geride bıraktı. Türkiye'ye getirildiği günden bu yana İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde ağır tecrit koşulları altında tutulan Öcalan, tecride karşı direnerek hem uluslararası komployu boşa çıkardı hem de Kürt sorunu başta olmak üzere tüm Ortadoğu halklarının yaşadığı köklü sorunlara çözümler üretti. Çözüm önerileri halklar tarafından sahiplenilen Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, günümüzde “mutlak tecrit” dönüştürüldü. Yaklaşık iki yıldır kendisinden hiçbir şekilde haber alınmayan Öcalan’ın İmralı’da geliştirdiği paradigma bugün tüm dünyaya umut oldu. 
 
Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi, İmralı’da yürütülen tecrit sistemine, uluslararası komplonun hedeflerine ve Öcalan'ın geliştirdiği paradigmaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
Emran Emekçi
 
YASALARIN NUFÜZ ETMEDİĞİ BÖLGE
 
Emran Emekçi, İmralı'da uzun yıllardır yürütülen tecrit politikasının tarihte bir ilk olduğunun altını çizdi. Tarihe kara bir leke olarak geçen Guantanamo Kampı örneğinde bile böylesi bir durumla karşılaşılmadığına dikkat çeken Emekçi, İmralı sistemini, "İmralı, hukuk ve yasaların nüfuz etmediği bir bölgedir” şeklinde yorumladı. Son 22 aylık haber alamama haline karşı yaptıkları tüm girişimlerin hukuk mekanizmaları tarafından yanıtsız bırakıldığını vurgulayan Emekçi, verilen görüş yasaklarının izahı olmayacak türden "disiplin cezaları” ile engellendiğini belirtti. 
 
Ortaya konulan gerekçelerin hukuki temellerinin olmadığını söyleyen Emekçi, “Gösterdikleri gerekçelerin maddi temeli yok. Yani genel ve soyut 'güvenlik' gerekçeler. Aile görüşmelerini yaptırmamaya yönelik disiplin cezalarını ve kararlarına bakın. 3 ayda bir periyodik olarak yeniden verilen bu disiplin cezalarının gerekçelerinde örneğin, spor aktivitelerinde volta atmışlar ve konuşmuşlar. Hadi diyelim ki sen spor aktivitesine bir disiplinsizlik, bir hukuka aykırılık gördün, o zaman bunun karşılığı olarak spor aktivitesini yasakla. Kaldı ki spor aktivitelerinde volta atmanın bir ceza gerekçesi yok” diyerek, hukuksuz uygulamalara dikkat çekti. 
 
HÜKÜMET VE YARGI ORTAKLIĞI 
 
Avukat görüş yasaklarının 6 ayda bir sistematik bir şekilde uygulandığını dile getiren Emekçi, bu kararların da Anayasa'ya aykırı olduğunu vurguladı. Verilen kimi "yasak" kararlarının içeriğine avukatlar olarak ulaşamadıklarını aktaran Emekçi, “5275 sayılı 59’uncu maddeye baktığınızda, avukatlara önce müvekkil görüşmesi yaptırılır, o görüşmede bir hukuka aykırılık tespit edilirse tutanağa bağlanır. O tutanak İnfaz Hakimliği'ne gönderilir ve ancak onun ardından yasaklama kararı verilir. Ancak söz konusu Sayın Öcalan olduğunda ne yasa ne madde dikkate alınmıyor” diye belirtti. İmralı tecrit sisteminin başından beri hukuk ve yasadışı bir mekanizmaya göre yürütüldüğünü söyleyen Emekçi, bu mekanizmayı hükümet, idari ve yargı ortaklığına dayanan "defacto" bir mekanizma olarak tanımlayarak, tüm hukuk ve yasadışı kararların bu mekanizma tarafından verildiğine işaret etti. 
 
'AYM BAŞVURULARI İŞLEME KOYMUYOR'
 
Hükümet ve yargı ortaklığı karşısında Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) dahi işlevsiz kaldığına dikkat çeken avukat Emran Emekçi, bu durumun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından hak ihlali olduğu yönünde tespitini de hatırlatarak, "Bu tespit, CPT raporlarında işkence ve hak ihlali olarak da tespit edildi. AYM'ye yaptığımız başvurular da işleme konulmuyor" dedi.  
 
DEVLET İÇİNDEKİ TARAFLAR  
 
Abdullah Öcalan’ın geçmiş tarihlerdeki avukat görüşmelerinde kendisine uygulanan tecride ilişkin, “Tecrit hukuki ve siyasi seçeneğin devre dışı bırakılması, askeri seçeneğin devreye konulması demektir” sözlerini aktaran Emekçi, gelinen noktada bu çıkarımın haklılığına işaret ederek, şunları söyledi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri devlet içerisinde ikili bir çatışma hali olmuştur. Bu çatışma, ülkeye çağdaş demokratik bir cumhuriyet getirmek isteyen aydın eğilimle, ülkeyi tamamen oligarşik ve neoliberal dünya sistemine bağlayıp oradan rant elde etmek isteyen eğilim arasında olmuştur. İmralı'da da bu diyalektik ve çatışma vardır. İmralı’da kapılar açıldığı zaman Kürt sorununun demokratik çözümünü isteyen ve bunun için Sayın Öcalan'la görüşülmesini savunan kesim ile buna karşı çıkan, çözümsüzlükten, savaştan ve ranttan beslenen kesimler karşı karşıya gelmektedir.”
 
24 YILLIK İMRALI DURUŞU
 
Abdullah Öcalan üzerinde bugün yürütülen tecride karşı çözüm konusunda ısrar eden tüm kesimlere “Tekçi sistemimize boyun eğip biat edin, vazgeçmezseniz hepinizin durumu Öcalan gibi olur" şeklinde bir mesaj verildiğini belirten Emekçi, Abdullah Öcalan’ın ise tam olarak bu dayatmalara karşı direndiğini sözlerine ekledi. Öcalan’ın İmralı’da tutulduğu ilk günden itibaren avukatlarına sık sık “Benim buradaki konumum komployu boşa çıkarmak demokratik çözüm ve barışı sağlamaktır” şeklinde ifadeler kullandığını aktaran Emekçi, Abdullah Öcalan'ın bu sözlerinin 24 yıllık İmralı duruşunun özeti olduğunu dile getirdi. 
 
ÖCALAN’IN PROJESİ STATÜKOYU SARSIYORDU
 
Öcalan’ın birçok kez “Eğer devlet ve hükümet içerisinde bir irade ortaya çıkabilirse biz bu sorunu çok kısa sürede de çözebiliriz, yeter ki bir irade ortaya çıksın” diye belirttiğinin altını çizen Emran Emekçi, Öcalan’ın tüm bu demokratik çözüm ve barış ısrarının uluslararası güçler için tehdit oluşturduğunu belirtti. Emekçi, “Ancak özgür demokrat Kürt kişiliği ve halkların özgür, eşit demokratik birliğine dayanan 'Demokratik Ortadoğu Projesi' bu uluslararası güçlerin alışageldiği 100 yıllık statükoyu sarsıp bölge devletlerini anayasal değişime zorluyordu. Çünkü onların şimdiye kadar Kürtlere biçtiği misyon istedikleri zaman kullanabilecekleri bir piyonluktu. Uluslararası güçler tarafından başlatılan komplo sürecinin bu bağlamda ele alınması gerekiyor. Bu komplo sadece Kürtlere yönelik değildi. Tüm Ortadoğu halklarına dönük olan bu komplonun amacı, Ortadoğu haklarının birliğine, demokratik, özgür, eşit yaşamına karşı halkları çatıştırarak ve birliğini parçalayarak istediği şekilde politikalarını hayata geçirmektir” dedi.
 
ULUSLARARASI GÜÇLER KİMDİ?
 
Abdullah Öcalan’ın “Ben Türkiye’nin değil, kapitalist modernite sisteminin tutsağıyım” diye belirttiğini aktaran avukat Emekçi, komplo sürecinde rol alan uluslararası güçleri işaret ederek, şunları söyledi: “Sykes Picot Anlaşması ve Lozan Antlaşması’nın tarafları kimler ise, Kahire Konferansı’nı kimler yaptıysa, Kürtleri Ortadoğu'da dört ulus devlet içerisinde eritip, kültürel kimliğini yitirterek, tarihten silme kaderini biçen uluslararası güçler ile bu uluslararası komployu gerçekleştiren aynı güçlerdir.”
 
'ÖCALAN'IN DİRENİŞİ KOMPLOYU BOŞA ÇIKARDI'
 
Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan tecridin planlı ve programlı bir şekilde hazırlandığını söyleyen Emekçi, bugün İmralı'da uygulanan tecrit yönteminin psikologlar aracılığıyla hazırlandığını belirtti ve şöyle devam etti: "Bu konsept, kaba işkencenin aksine inceltilmiş bir işkence yöntemi ile kişiyi uzun bir süre yalnız bir ortamda tutarak iradesini kırmak ve kendi çizgisine çekmeye dayalı bir sistem olarak bizzat Pentagon tarafından önerilip İmralı’da uygulamaya konulmuştur. Sayın Öcalan, İmralı’da uygulanan tüm bu ağır tecrit politikalarına karşı ortaya koyduğu direnişle komployu boşa çıkardı. Sayın Öcalan verdiği bütün mücadelenin sonunda 5 ciltten oluşan savunmalarıyla tüm dünya sistemini çözümleyerek ve kapitalist moderniteye karşı demokratik modernite sistemini önererek Ortadoğu halklarını ve hatta tüm dünya halklarını daha güçlü politik bir donanıma kavuşturdu.” 
 
ORTADOĞU KRİZİNE ÇÖZÜM 
 
Tecridin ağırlaştırılması ve mutlak bir hal almasının Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu bu paradigmayla bağlantılı olduğunu söyleyen Emekçi, bu paradigmanın küresel çapta ilgi toplayan ve halklara umut veren bir noktaya geldiğini vurgulayarak. Emekçi, “Öcalan’ın İmralı’daki avukat görüşmelerinde, ‘Milyonlarca insanı bir adaya sığdıramazsınız’ belirlemesi de tam bu temelde söylenen bir sözdür. Yani aslında görünüşte bir tecrit olsa da şu gerçeği herkes biliyor ki; Öcalan’ın felsefesi ve Ortadoğu’ya yönelik çözüm çabalarının önüne geçilemez. Çünkü Ortadoğu’ya tek çözüm getirebilen kişi Sayın Öcalan’dır. Bunu anlayabilmek için Öcalan’ın İmralı’da kaleme aldığı ‘Ortadoğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü’ adlı esere bakmak yeterlidir. Bu eser Ortadoğu sorununa çözüm getirebilen tek eserdir” dedi. 
 
TARİH YÜRÜYÜŞÜ
 
İmralı’daki koşulların normal şartlarda bir insanın dayanamayacağı ölçüde ağır olduğuna dikkat çeken Emekçi, tüm bu ağır şartlara rağmen Öcalan’ın dayanabilmesinin yanı sıra üreterek topluma yön verici bir rol taşımasını “müthiş bir tarih birikiminin dışavurumu” olarak adlandırarak, şöyle devam etti: “Öcalan aynı zamanda bir tarih yürüyüşüdür de. Yani Öcalan'ın güç kaynağı sadece günümüzle sınırlı değil. İnsanlığın on bin yıllık neolitik tarihindeki ilk tanrıçalarından tutalım, Sümer rahip devletine karşı direnen İnanna’ya, peygamberlik hareketlerinden günümüz çağdaş hareketlerine kadar tarihte insanlığa katkı sunan bütün düşünürlerden şerbetlendiğini Öcalan’ın kendisi söylüyor. Bu anlamda ezilen halkların manevi kaynaklarının tümünün bileşkesi konumunda bir yürüyüşü var. Kısaca Öcalan ruhsal ve düşünsel dünya zenginliğiyle direniyor. Yine Öcalan’ın kendisi bir diğer dayanma gerekçesine ilişkin ise, ‘Direnişim, İmralı Adası’nı hakların demokratik çözüm ve barış bayramı haline getirmek içindir. Bunun için direniyorum bunun için yaşıyorum’ diye belirtiyor.”
 
FİKİRLERİN ORTADOĞU'YA ETKİSİ 
 
Avukat Emran Emekçi, Öcalan’ın İmralı’da tutulduğu tecrit şartlarına rağmen düşünce ve fikirleriyle başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir etki yarattığının altını çizerken, bunun en büyük örneğinin ise Rojava Devrimi ile açığa çıktığını belirterek, devamında şöyle konuştu: “Sadece Rojava Devrimi de değil. Aynı zamanda dünyanın önde gelen entelektüel dünyasını temsil eden 100’e yakın aydın başta olmak üzere, entelektüel ve uluslararası heyetler de Öcalan’ın felsefesini yakından takip ediyor. Çünkü Öcalan’ın felsefesi bugün sadece Kürtler için değil Galler’den Latin Amerika’ya kadar tüm ezilen haklar için bir umut kaynağı. Öcalan’ın savunmalarını okuyan her ezilen kesim onda kendi özgürlük ve kurtuluşunu görüyor.”
 
‘KÜRT SORUNU 1999’DA ÇÖZÜLEBİLİRDİ’
 
Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki bu duruşuna rağmen devlet ve hükümet tarafından bir yanıt alamadığını söyleyen avukat Emekçi, çözüm ve barış için tüm girişim ve diyalog süreçlerinin ise çeşitli nedenlerle sabote edildiğini belirtti. Bu girişimler şayet dikkate alınsaydı Kürt sorununun henüz 1999 yılında çözülebileceğine vurgu yapan Emekçi, “Ama bu konuda bir adım atılmadı. Atılan adımlar ise çeşitli nedenlerle engellendi. Kimler çözümden yana idi, kimler değildi? AKP döneminde demokratik cumhuriyet temelinde önerilen ‘Demokratik Katılım Yasası’na verilen yanıt Pişmanlık Yasası oldu. Oslo süreci ile Dolmabahçe Mutabakatı’na verilen yanıtlar da bu şekildeydi. İşte 24 yıllık İmralı hikayesi bunu çok iyi özetliyor” dedi   
 
Emekçi son olarak İmralı Adası’nın tecrit ve işkencenin aksine “özgür eşit demokratik birliğin ve demokratik çözüm ile barışın adası” olması gerektiğinin altını çizdi.
 
MA / İbrahim Irmak