DBP Kadın Meclisi Sözcüsü: Özerk Yönetim'in kazanımlarına saldırmaktan vazgeçin

AMED - DBP Kadın Konferansı’nda konuşan Kadın Meclisi Sözcüsü Berivan Bahçeci Rojava Devrimi’nin bir kadın devrimi ve enternasyonalist mücadele mirası olduğunu belirterek, iktidara “Özerk Yönetim’in kazanımlarına saldırtmaktan vazgeçin” çağrısı yaptı. 

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kadın Meclisi, “Örgütlü ve özgür kadınla, özgür toplumu inşa ediyoruz” şiarıyla 3’üncü Kadın Konferansı’nı gerçekleştiriyor. DBP Amed İl Örgütü binasında düzenlenen konferansa DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi çok sayıda kadın katıldı. 
 
Konferansın gerçekleştirildiği salona “Em jinên birêxistin û azad civaka azad ava dikin/Biz özgür ve örgütlü kadınlar, özgür bir toplum yaratacağız” ve “Li hember şerê taybet jin jiyan azadî/Özel savaşa karşı kadın, yaşam, özgürlük” yazılı pankartlar asıldı. 
 
Kürt özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren kadınlar için gerçekleştirilen saygı duruşunun ardından konferans başladı. İlk olarak konuşan DBP Örgütlemeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Narin Gezgör, kadınların iradesine dönük saldırılara dikkat çekti. 
 
Narin Gezgör, Kürt ve dünya kadınlarının buna karşı mücadele yürüttüğünü söyledi. “Jin, jiyan, azadî” felsefesinin önlerini aydınlattığını dile getiren Narin Gezgör, “1990’lı yıllarda Kürt kadınları olarak siyasete atıldık. Ondan sonra kadınlar siyasetin rengini, dilini değiştirdi. 2004’ten sonra eşbaşkanlık sistemiyle kurumlarda kadınların gücü daha güçlü oldu. Kadınların temsiliyeti siyasetten güçlendi. Bu pradigma Ortadoğu ve dünyaya örnek oldu. Eşbaşkanlığı büyük bir aşamaya ulaştırdık. Son yıllarda kadın meclisleri olarak, mücadelemizi her alanda yürütüyoruz, topluma öncülük ediyoruz. Son yılda ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm’ kampanyasına yine kadınlar öncülük yapıyor. Umut ediyoruz ki; 3’üncü kadın konferansımız tüm toplumların Kürdistan toplumlarının özgürlüğüne vesile olsun. Ortadoğu’da yaşayan kadınların özgürlüğüne vesile olsun. Kürt kadınların isteği, Rojava’daki en büyük örnek kadın sistemiyle başarıya ulaşacağız” dedi. 
 
Konferans DBP Kadın Meclisi Sözcüsü Berivan Bahçeci'nin konuşmasıyla devam etti. 
 
‘KÜRDİSTAN SAVAŞ MERKEZİ HALİNE GELDİ’
 
Dünyanın dört bir yanında 3’üncü Dünya savaşı olarak adlandırılan savaşın, halkların ve kadınların yaşamlarını alt üst etmeye devam ettiğini kaydeden Berivan Bahçeci, özellikle Ortadoğu merkezli yürütülen savaşta kapitalist modernite güçlerinin Kürdistanı savaş merkezi haline getirdiğine dikkat çekti. Kürdistan’ın jeopolitik konumunun kapitalist ulus devletlerin iştahını kabarttığını kaydeden Berivan Bahçeci, “Aynı zamanda Sayın Öcalan’ın demokratik ulus paradigmasının bu yaşanan ve yaşanacak olan savaş halinin panzehri olduğu bilinmektedir. Bu nedenle Ortadoğu’da savaş derinleşerek devam etmektedir” dedi. 
 
‘SURİYE HALKININ İRADESİ ESAS ALINMALI’
 
Ortadoğu’nun kapitalist ulus devletlerce yeniden dizayn edilmesi süreci kapsamında HTŞ’nin saldırıları sonucunda Esad rejiminin devrildiğini aktaran Berivan Bahçeci, “Diktatoryal rejimlerin Ortadoğu halk gerçekliğinde karşılığının olmadığı bir kez daha açığa çıkmıştır. Baskıcı, tekçi ve otoriter yönetimler; halkların, kadınların, gençlerin talepleri karşısında hayatta kalamamaktadır. Hatırlayalım, despotik erkek egemen Baas Rejimi döneminde bütün kadın kurumları tasfiye edilmiş, kadın iradesi yok sayılmış, ataerkil zihniyetin kıskacında kadınlar yaşamaya zorlanmıştır. Cinsiyetçilik ekonomik, kültürel ve siyasi açıdan kadın üzerinde büyük bir baskı oluşturmuştu. Rojava Kadın Devrimi ile beraber bu gerçekliğin ters yüz edildiğine hepimiz tanıklık ettik. İşte bu yüzden Suriye’de kadın özgürlüğünü esas alan, halkların bir arada, demokratik, eşit ve özgür bir şekilde yaşamaları sağlayıcı bir yönetim oluşturulmalıdır. Bizler bu süreçte Suriye halklarının iradesinin esas alınmasını savunuyoruz. Diyalog ve müzakerelerle savaşa ve çatışmalı süreçlere son verilmesini hayati görüyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
‘TÜRKİYE, SURİYEDEN ÇEKİLMELİ’
 
Suriye’de yaşanan gelişmelere karşı AKP-MHP iktidarının, SMO ve DAİŞ çeteleri eliyle de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimini bertaraf etmek istediğini aktaran Berivan Bahçeci, şunları söyledi: “Rojava Devrimi’ni nefessiz bırakmanın peşindedir. Til Rıfat’tan Minbic’e yönelik işgal girişiminde bulunan bu çeteler tarafından kadınlar kaçırılmakta, yapılan katliamlarla savaş suçları işlenmektedir. Çeteleri destekleyen TSK ise SİHA’larla sivilleri katletmektedir. Buradan iktidara sesleniyoruz: Neo-Osmanlıcılık hayalleriyle Suriye’de yayılmacı politikalarınızdan, SMO ve IŞİD çetelerini Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin kazanımlarına saldırtmaktan vazgeçin ve Suriye’den çekilin. Rojava Devrimi bir kadın devrimidir. Kürdistanlı kadınların öncülük ettiği enternasyonalist bir mücadele mirasıdır. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir yaşamın inşasıdır. Erkek egemen zihniyetin en karanlık çetesi kadın düşmanı İŞID'in insanlığa karşı işlediği suçlara verilen en devrimci cevaptır. Halkların demokratik, eşit ve özgür bir şekilde bir arada yaşama iradesidir. Bu irade bugün tüm dünya halklarının mücadelesinde bir Kutupyıldız’dır. Bu Kutupyıldızı’nın yolculuğunu durduramayacaksınız.”
 
‘KAYYIMLARLA SÖMÜRGE HUKUKU İŞLETİLİYOR’
 
AKP-MHP iktidarı eliyle sürdürülen kayyım rejimine de dikkat çeken Berivan Bahçeci, “Bugün Colemêrg, Mêrdîn, Êlih, Xelfetî (Halfeti), Miks’e (Bahçesaray) atanan kayyımlar eliyle sömürge hukuku işletiliyor. Eşbaşkanlık sistemi hedeflenerek kadın kazanımlarına el konulmak isteniyor. Ayrıca Kürtlerin diline, kültürüne ve kimliğine saldırılırken, Kürdistan doğası ve ekonomisi talan ediliyor” dedi. 
 
‘ÖRGÜTLÜLÜĞÜMÜZ İLE BERTARAF EDECEĞİZ’
 
İktidarın özel savaş politikalarıyla 2015’ten bu yana kadın bedenine, gençlerin hayatına, toplumsal yaşama ve ahlaki politik değerlere saldırdığının altını çizen Berivan Bahçeci, şöyle devam etti: “Özel savaş sömürgeci politikaların bir parçasıdır. Kadın kazanımlarına el konulması, halkın ajanlaştırılması, dil ve kültürün yasaklanması, halkın üretimden koparılarak mülksüzleştirilmesi, coğrafyanın militarize edilerek kuşatılması ve insansızlaştırılması gibi toplumsal cinsiyet alanından siyasal, toplumsal, iktisadi ve inanç alanına kadar her yerde özel savaş uygulanıyor. Kolluk güçlerinin, korucuların ve paramiliter yapıların Kürdistanlı genç kadınlara yönelik işlediği suçlar kadın kırım olarak karşımıza çıkmaktadır. 
25 Kasım çalışmalarımızın da temelini oluşturan özel savaş politikalarına ve erkek devlet şiddetine karşı mücadele en önemli mücadele gerekçelerimizdendir. Özel savaş politikalarının farkındayız ve bu politikaları örgütlü mücadelemizle biz kadınlar bertaraf edeceğiz. Toplumsal çürümeyi hedefleyen tekçi, cinsiyetçi, din istismarcı iktidarın özel savaş politikalarına karşı ahlaki ve politik toplumu inşa etmeye devam ediyoruz. 15 ilde 3 bini aşkın kadınla yürüttüğümüz özel savaş politikaları atölyelerimize devam edecek örgütlülüğümüzü büyüterek toplumu savunmaya devam edeceğiz.
 
DEMOKRATİK KADIN KONFEDERALİZMİ
 
AKP-MHP bloğu kendine tehdit olarak gördüğü her süreçte önce kadın kazanımlarını hedefe oturtmuş, kadına yönelik erkek devlet şiddetini bu tehditlerden kurtulmanın bir yolu, yöntemi olarak görmüştür. Bugün bu yol ve yöntemlerin tümü kadın kırımının bir parçası olarak devam etmektedir. Kadın aktivistlerin gözaltına alınması ve tutuklanması, kayyımlar aracılığı ile kadın özgürlükçü yerel yönetim anlayışının hedef alınması, eş başkanlığın kriminalize edilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesi bu politikaların sadece birkaçıdır. Neredeyse her gün cezaevlerinde, sokaklarda, meydanlarda sesini yükselten tüm kadınlara yönelen erkek devlet şiddetine tanıklık ediyoruz. Kadınları ve kadın mücadelesini hedefine koyan kadın düşmanı mevcut iktidar, bugün Türkiye’de kadın kırımına varan cinayetlerinin baş sorumlusudur. Cezasızlık politikalarıyla erkek faillere kalkan olan bu iktidar, kadın cinayetlerine göz yummaktadır. Son 10 ayda 316 kadın erkekler tarafından katledildi. 
 
Bizler ideolojik ve politik bir saldırı olarak kadın kırımını, erkek-devletin kadını kapatma, yaşamına sınır çizme bunların gereği olarak da şiddet uygulama üzerinden kendini oluşturduğunu biliyoruz. Bu noktada sistematikleşen kadın cinayetlerinin kadın kırımı haline gelmesi erkek egemen devletin bir politikası olarak görüyoruz. Bugün erkekliğin, cinsiyetçiliğin kurumsallaştığı bir süreci yaşıyoruz. Şiddetin meşrulaştığı ve faillerle onları koruyan sistem arasında çok ciddi bir ittifak söz konusudur. Bu ittifakı bugün bu ülkenin İçişleri Bakanının ‘İkazımıza uymadan kapıya adam gelince açmış, içeride vurmuş onu’ sözlerinde de buluyoruz. Bu ittifak, erkekliği koruyucu mekanizmalarıyla güçlendiriyor ve her gün karşımıza kadın cinayeti olarak çıkıyor. Bizler bu kirli ittifaka karşı kadın ittifakını büyütmeye, öz savunmamızı örgütlenerek güçlendirmeye, 21. yüzyılı kadın yüzyılı yapmaya, yasaklanmaya çalışılan Jin Jiyan Azadî sloganımızı yaşamsallaştırmaya ve Dünya Demokratik Kadın Konfedaralizmini kurmaya kararlıyız. Bu irademizi hiçbir güç kıramayacaktır.
 
ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN MÜCADELEYİ BÜYÜTMELİYİZ
 
Bildiğiniz gibi son bir ayda iktidarın başlatmış olduğu yeni tartışmalar söz konusu. Ortadoğu’daki savaş denklemi, iktidarın işgale ve yayılmaya dayalı dış politikasının iflas etmesi, içeride siyaseti yeniden dizayn etmesini zorunlu kılıyor. Bizler açısından açık ve nettir ki barış hayatidir. Yıllardır onurlu bir barışın inşası için mücadele ediyoruz. Ve biliyoruz ki barışı inşa etmek büyük emek istemektedir. Toplum barışın inşa edilmesinin parçası olmalıdır, bu barış için olmazsa olmazdır. Kürt sorununun demokratik çözümü için Sayın Öcalan’ın rolü hayati öneme sahiptir. Ancak hala Sayın Öcalan üzerinde tecrit devam ediyor. Kendisinin de ifade ettiği gibi Sayın Öcalan koşulları oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek güce sahip olduğu çok iyi bilinmektedir.
 
Barışın yolunun açılması amacıyla, Sayın Öcalan devam eden tecridin kalkması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için yürüttüğümüz mücadelemizi daha üst bir seviyeye taşımalıyız. Ev ev, kapı kapı, sokak sokak, mahalle mahalle çalışma yürütmeliyiz. Örgütlenme seferberliğini gerçekleştirmek için inancımızı, sevgimizi, yoldaşlığımızı ve mücadelemizi daha diri tutmalıyız. Kadınlar olarak mücadelenin en ön saflarındayız. Daha çok olmalıyız. Çoğalmalıyız! Toplumu, savunmaya, eril zihniyete karşı mücadelemizi daha çok büyütmeye ihtiyaç var. Kadın örgütlülüğünü büyütmenin ve toplumu savunmanın hayati olduğu tarihi bir eşikteyiz.”
 
Bahçeci'nin konuşması ardından konferans basına kapalı olarak devam etti.