Gazeteci Adalı: Suriye'nin birliği için Özerk Yönetim bütün süreçlerde yer almalı

img
RIHA - Gazeteci Mansur Adalı, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimi tanınmadan sorunların çözülemeyeceğine işaret ederek, "Suriye birlik olacaksa mutlaka Özerk Yönetim’in de bütün süreçlerde yer alması gerekiyor” dedi. 
 
Suriye sahasında yaşanan gelişmeler gündemdeki yerini koruyor. Heyet Tahrir el-Şam'ın (HTŞ) saldırıları sonrası 61 yıllık Baas rejiminin düşmesi ile Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine yönelik saldırılara bağlı gelişen gelişmelerin nereye evrileceği merak konusu. 
 
Sahada yaşanan gelişmeleri değerlendiren gazeteci Mansur Adalı, sürecin 1990’lı yılların başında meydana gelen Körfez Savaşı sürecinde yaşananlarla benzerlik gösterdiğini söyledi. Adalı, "Birinci ve ikinci dünya savaşları hegemonik güçlerin dünya üzerinde hakimiyet kurma savaşlarıydı. Yaşanan süreç de 1990’lı yıllarda aynı amaç ve güçler tarafından başlatılan 3'üncü Dünya Savaşı'nın devamıdır. 2 Ağustos 1990'da Körfez Savaşı ile başlatan savaşın yeni bir raundu ve devamı da gelecek. Sovyetlerin dağılması, iki kutuplu dünyanın sona ermesi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komplo, İkiz Kule saldırıları, ABD’nin Irak’a müdahalesi, Arap Baharı, Rojava Devrimi, DAİŞ’in büyük bir coğrafyayı hakimiyetine alması gibi süreçler yaşandı. QSD’nin büyük bedellerle DAİŞ terörünü sonlandırdı. İsrail-Flistin savaşında bir çok gelişme oldu. Geride kalan 34 yılda bir çok hamle ve raund yaşandı. Şuan yaşanan da bunlardan biridir” diye konuştu. 
 
‘HERKES İHTİYATLI’
 
Suriye’de son yaşanan gelişmelerin Rusya-Ukrayna savaşı ile İran’ı doğrudan etkilediğini ifade eden Adalı, "Rusya ve İran, eğer bölgede hegemonya kurma amaçlarından vazgeçmedilerse ileriki süreçlerde hazırlıklarını tamamladıktan sonra yeniden müdahale girişimleri olabilir. Ancak bu güçlerin Ortadoğu’da halkların demokratik bir sistemde yaşaması gibi bir dertleri yok. Sürekli tekrarlanmış ve denenmiş projeler yeniden dayatılıyor. HTŞ projesinin de bunlardan birine dönüşme tehlikesi var. Şuan herkes ihtiyatlı yaklaşıp anlamaya çalışıyor. Bunun nereye evirileceği merak konusu. Süreci belirleyecek olanın iç dinamikler olduğu açık” diye konuştu. 
 
'İSTİKRAR BEKLEMEK SAFLIK OLUR'
 
"BAAS rejimi yıkıldı, her şey bitti demek saflık olur” diyen Adalı, şunları söyledi: "Bunun sahada karşılığı yok. Uluslararası güçler, Ortadoğu’da -Suriye buna dahil- hiçbir zaman istedikleri gibi atlarını koşturamıyorlar. Halkların iradesine karşı istedikleri her şeyi yapamıyorlar. Halklar hep bir direniş içinde oldu ve olacağa benziyor. Demokratik değişim yönünde pratik adımlar atılır, kimlik ve inançlara dair haklar güvence altına alınırsa belki bazı gelişmeler yaşanır. Ama mevcut geçici hükümetin şeriat yasalarını esas alması, ahlak polisi gibi eskiden iflas etmiş pratik ve siyasetleri devreye sokması bu sürecin halklar lehine gelişmediğinin delili oluyor. Sürecin bu denli gelişmesinde istikrarın sağlanacağını beklemek saflık olur” dedi. 
 
KÜRT-ARAP İTTİFAKI 
 
Süreç içerisinde Kürtler ve Araplar arasındaki stratejik ittifakın da hedeflendiğini söyleyen Adalı, "Suriye Demokratik Güçleri (QSD) alandaki konumunu bütün birleşenleri ile koruyor. Son 35 yılda bazı hükümetler yok oldu ve tarihe karıştı. Önder Abdullah Öcalan’ın fikirleri ile donatılan bir güç (Suriye'deki Kürtler) söz konusu. 1978’den bu yana büyük savaşlara rağmen hala ayakta ve güçlü pozisyonda. Suriye Demokratik Güçleri de 2012’den bu yana ittifaklar ile bölgede etkin güç olma rolünü devam ettiriyor. Kürt-Arap ittifakı ile küçük gruplar üzerinden saldırılar var. Kürtler içinde de bu saldırılar var. Arap halkının kendi içinde de böylesi durumlar söz konusu. Bugünlerde Kürt-Arap ittifakına karşı oluşturulmak istenen saldırılar provokatif saldırılardır. Stratejik ittifak varlığını koruyor ve bugün QSD içinde yer alan bütün birleşenler en ön cephede yerini alıyorlar. Her gün birçok Arap savaşçı şehit düşüyor. Bu yüzden basında yer alan bazı iddiaların sahada karşılığı yok. Bölgenin istikrarını bilinçli bir şekilde bozan, Türk devleti gerçeği var. Bu algı oyunlarını geliştiren de onlar. Temel amaçları Kürt-Arap savaşını geliştirmektir" diye kaydetti. 
 
'DÜNYANIN QSD’YE BİR VEFA BORCU VAR’
 
"Dünyanın YPG ve QSD’ye karşı bir vefa borcu var" diyen Adalı, QSD'nin DAİŞ'e karşı verdiği mücadeleye işaret etti. Adalı, şöyle devam etti: "DAİŞ’e karşı verilen bu mücadeleyi dünya halklarının unutmaması gerekiyor. DAİŞ’in varlığı son günlerde arttı. Türkiye’nin girişimleri DAİŞ’i hortlattı. SMO içinde DAİŞ sembolleri taşıyanların görüntüleri canlı yayınlarda yayınlandı. DAİŞ’li tutuklular ve Hol Kampı gibi yerlerin ne olacağı merak konusu. Hol Kampı pimi çekilmiş bir bomba gibi ortada duruyor. Türk devleti bu kamplara ulaşıp çeteleri dünyanın her yerine ihraç etme hevesi hep oldu. DAİŞ’lilerin uluslararası hukuk normlarına uygun yargılanması gerekir. Bunun için Özerk Yönetim’in tanınması gerek. Yeni Şam hükümeti, Özerk Yönetimi tanımalı ve Türkiye’nin oyununa gelmemeli. Sorunlar müzakere ve diyalog ile çözülebilecek sorunlar. Bölgede yoğun diplomasi trafiği var. Yeni hükümet kapsayıcı olmalı. Geçici hükümette Özerk Yönetim’den kimse yok. Bu kapsayıcı değil. Uluslararası yapılacak toplantılarda Özerk Yönetim’e yer verilmez ise bu istikrarsızlığa neden olur. Suriye birlik olacaksa mutlaka Özerk Yönetim’in de bütün süreçlerde yer alması gerekiyor."
 
MA / Emrullah Acar