Murat Karayılan: Rojava'da hiçbir örgütle bağımız yok

img

HABER MERKEZİ - PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, "Açıkça ilan ediyoruz; biz PKK olarak Rojava’da yokuz. Hiçbir örgütle organik ve örgütsel hiçbir bağımız yoktur" açıklaması yaptı. 

Kürt sorununun demokratik çözümüne dair tartışmalar gündemdeki yerini koruyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan, 41 aylık mutlak tecridin ardından 23 Ekim'de yeğeni Ömer Öcalan ile görüştü. PKK Lideri, “Koşullar oluşursa süreci çatışmadan ortamından hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik sahibim” mesajı verdi. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, İmralı'ya gitmek için 26 Kasım'da başvuru yaptı. Adalet Bakanlığı, başvuruya henüz bir dönüş yapmadı. 
 
Gelişmelere dair tartışmalar sürerken, Suriye'ye yeni bir tablo ortaya çıktı. Heyet Tahrir el-Şam'ın (HTŞ) saldırısı sonrası 61 yıllık Baas rejimi düştü. Türkiye ve bağlı Suriye Milli Ordusu (SMO) adlı paramiliter gruplarlar da Kuzey ve Doğu Suriye kentlerini hedef aldı. 
 
PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, Stêrk TV’nin bir programında gündemdeki gelişmelere dair soruları yanıtladı. 
 
'ADIM ATILMADAN ÇÖZÜM OLMAZ'
 
Karayılan, İmralı tecridinin halen devam ettiğine işaret ederek, "Ömer Öcalan bundan birkaç gün önce bir milletvekili olarak Meclis’te yaptığı konuşmada bazı yeni bilgiler verdi. Önder Apo’nun, ‘eğer imkan yaratılırsa rolümü oynayabilirim’ dediğini, bahsettiği imkanın şahsi bir imkan olmadığını, kendi şahsı için herhangi bir şey istemediğini, zeminin yaratılması gerektiğini belirttiğini aktardı. Bu, devletin adım atması gerektiği anlamına geliyor. Siyasi adımlar atmalı ve zemini yaratmalı ki Önder Apo da çözüm için rol oynasın ve çaba geliştirebilsin. Yani zemin yaratmadan çözüm nasıl olacak? Kuşkusuz olmayacak" dedi. 
 
'BAHÇELİ’NİN ÇAĞRILARINDAN BAŞKA BİR ŞEY YOK'
 
DEM Parti'nin yaptığı başvuruya dikkati çeken Karayılan, "Üzerinden baya bir zaman geçmiş olmasına rağmen halen cevap verilmedi. Yani öyle bir hava oluşmuş ki, sanki bir heyet veya DEM Parti’li yetkililer, Ada’ya giderse ve görüşme olursa bir anda her şey yerine gelecek ya da çözüm gelişecek. Böyle bir kanaatin oluşturulması veya kendiliğinden oluşması doğru değildir. Kuşkusuz İmralı’ya gitme isteği yanlış bir şey değildir fakat sanki, ‘işte gidersek sorun da çözülür’ yaklaşımı doğru değildir. Dolayısıyla İmralı’ya gitme isteğinin yanı sıra adım atılmasını da istemek gerekiyor. Çözümden yana olan tüm kesimler devletin adım atmasını talep etmeli. Yoksa devlet şu anda halen de eski siyasetini devam ettiriyor. Bu minvaldeki uygulamalarını tek tek saymaya gerek yok; bunlar zaten biliniyor. İşte güçlerimize dönük saldırıları devam ediyor; kayyum siyaseti devam ediyor; Rojava’ya dönük saldırılar devam ediyor. Özcesi düşmanlık politikası devam etmektedir ve pratikte hiçbir değişim yoktur. Peki, o zaman bu şartlarda Önder Apo nasıl yeni adımlar atacak? Oysa ki devletin adım atmasına ihtiyaç vardır, ancak şimdiye kadar hiçbir şey olmamıştır. Yalnızca Devlet Bahçeli’nin çağrıları vardır, ondan başka da hiçbir şey yoktur" ifadelerini kullandı.  
 
'İKTİDAR ÇÖZÜM İÇİN ADIM ATMALI'
 
"Hiçbir adım atmadan Önder Apo’dan isteklerde bulunmak doğru değildir" diyen Karayılan, "Bu, Önder Apo’yu baskı altına almaktır. Bunun için bu çerçevede yaklaşılmalı. Her şeyden önce AKP iktidarı çözüm için adım atmalı. Bu talebin öne çıkarılması gerekiyor" vurgusunda bulundu. 
 
SURİYE'DEKİ GELİŞMELER
 
Suriye'deki gelişmelere dair soruları da yanıtlayan Karayılan, Baas rejiminin "zamanı doğru okumadığından, değişim ve dönüşüm çağrılarına kulak asmadığından" kaynaklı çöktüğünü belirtti. Suriye'ye dönük müdahalede ABD, İsrail, İngiltere ve Türkiye’nin yer aldığı söyleyen Karayılan, Suriye'nin yeniden dizaynın gündemde olduğunu, her gücün kendine göre bir hedefinin olduğunu kaydetti. 
 
Karayılan, "Görüldüğü kadarıyla bu konuyla ilgili olarak bu planda yer alan güçler arasında çelişki vardır. Herkesin amacı farklıdır. Mesela Türkiye’nin amacı farklıdır; İsrail ve diğer tarafların amaçları daha farklıdır. Türkiye, Suriye’yi kendine göre dizayn etmek istiyor. Hatta bu süreci bir Sünni-İslam Devrimi olarak ele alıyor ve bunu kendi zaferi olarak görüyor. En son olarak Tayyip Erdoğan’ın Erzurum’daki konuşmasında Halep’te Türk bayrağının açılması konusunu bir başarı olarak gördüğü açığa çıktı. Özcesi Türkiye her şeyi kendisine göre örgütlemek istiyor.
 Esasında geçmişten beri Türkiye’de bulunan ve kendilerine muhalefet diyen gruplar bir geçici hükümet kurmuştu. Son 5-6 yıldır o hükümet vardır; sözüm ona başbakanı ve bakanları vardır. Şimdi Antep’te ve İstanbul’da yaşıyorlar. Türkiye esas olarak bu muhalefet hükümetinin gelip Şam’a oturmasını ve iktidar olmasını istiyordu. Türkiye’nin istemi bu yönlüydü, ancak görülen, oyun kurucu güçler bunu kabul etmemiştir. Onlar HTŞ lideri Muhammed Golani’nin önünü açmayı tercih etti. Onun öncülüğünde Suriye’yi toparlamak ve yeniden dizayn etmek istedikleri anlaşılıyor. Türkiye ise bunu kabul etmeye mecbur kalmıştır. Yoksa AKP iktidarının istemi bu değildir. AKP kendi yandaşlarını hazırlamıştı ve onların iktidar olmasını istiyordu fakat onların bir temeli ve gücü yoktur. Esas güçlü olan HTŞ’dir. HTŞ liderinin belli ilişkilerinin olduğu anlaşılıyor. Yine kendini dönüştürme iddiasında olduğu görülüyor ve bu temelde de önleri açılmıştır" değerlendirmelerinde bulundu. 
 
'KÜRTLERİN STATÜ ELDE ETMESİ ENGELLENMEK İSTENİYOR'
 
AKP'nin HTŞ’ye dayatmalarda bulunduğunu söyleyen Karayılan, HTŞ öncülüğünde Suriye'nin yeniden inşasına ne kadar izin verilip verilmeyeceğine dair bir belirsizliğin olduğunu kaydetti. İç savaş ihtimalinin de olduğuna dikkati çeken Karayılan, Türkiye'nin öncelikli olarak Kürtlerin statü elde etmesini engelleme hedefinin olduğunu kaydetti. 
 
'HER ŞEY TÜRKİYE'NİN İSTEĞİNE GÖRE OLMAYACAK'
 
Her gelişmenin Türkiye'nin isteğine göre şekillenmeyeceğini vurgulayan Karayılan, "Öyle her şeye müsaade edilmeyecektir, çünkü bunu Türkiye için geliştirmediler. Evet; Türkiye’nin de bunda bir rolü vardır ama bir irade de vardır. Bu irade, Türkiye’nin isteklerinin gerçekleşmesine ne kadar izin verecek? Çünkü planın ana eksenini İsrail’in güvenliği oluşturuyor. Yani İsrail’e dönük olan tehditleri ortadan kaldırma temelinde bir plan kurulmuş ama Türkiye onun tersine bir süreci geliştirmek istiyor. Mısır’da başarılı olmayan Sünni-İslamcı bir planı şimdi Suriye’de başarmak istiyorlar. Bu kendisiyle birlikte siyasal İslam’ı da gürleştirecektir. Zaten bunun işaretleri görülüyor. Bu da kendisiyle tehlikeler getirecektir. Onun için Suriye’ye dönük daha fazla mücadele ve savaşın gelişme ihtimali vardır" diye kaydetti. 
 
Suriye'de yeni bir dönemin başladığını ve bu durumun Ortadoğu için de yeni bir dönemin başlangıcı anlamına geldiğine dikkati çeken Karayılan, "Bu yeni dönem çerçevesinde her şey ele alınıyor ve bölgenin bu temelde dizayn edilmesi hedefleniyor" dedi. 
 
'ORTAK STRATEJİ' VURGUSU
 
Karayılan, Kürtlerin "ortak bir strateji oluşturmaları" halinde başarılı olma ihtimallerinin yüksek olduğunu vurguladı. Karayılan, "Bunun için ben bu önemli dönemde Kürt siyasetinin tüm sorumlularına, yani başta KDP, YNK, PYD olmak üzere her dört parça Kürdistan’da tüm partilerin başkan ve eşbaşkanlarına, yine aydınlara ve kendini sorumlu gören herkese çağrıda bulunuyorum: Bu tarihi dönemde herkes sorumlu yaklaşmalı. Kimse şimdiye kadar olan duruşunda ısrar etmemeli. Kimse fikirsel ve ideolojik ayrılıkları, bir platformda birleşmenin önünde engel haline getirmesin. Örgütsel çıkarlar değil, ulusal çıkarlar esas olmalıdır. Belirttiğim gibi çok düzenli bir birlik olmasa da diyalog olmalı; bir yaklaşım olmalı" çağrısı yaptı. 
 
'ROJAVA'DA YOKUZ' 
 
PKK'nin Kuzey ve Doğu Suriye'deki varlığına dair iddialara dair de konuşan Karayılan, iktidarın "hoşlanmadığı" tüm çevreleri "PKK'li" olarak nitelendirdiğini söyledi. Karayılan, benzer bir argümanın Kuzey ve Doğu Suriye için de kullanıldığına işaret ederek, "Neden? Çünkü esas olarak oradaki statüyü ortadan kaldırmak istiyor. Oradaki iktidardan, özerk yönetimden rahatsızdır, onları ortadan kaldırmak istiyor. Bu yüzden isimlerini söylerken PYD/YPG demiyor, PKK/PYD/YPG diyor. Bu bir özel savaş dilidir. Kimlik sahibi tüm Kürtleri hedeflemek için bu dili kullanıyor. Bu yüzden bütün devletler, partiler, siyasiler -Kürt olsunlar olmasınlar- Türk devletinin bu özel savaş diline kanmasınlar. Öyle bir şey yoktur. Orada Kürt, Arap, Asuri-Süryani halkları var, beraber demokratik sistemle yönetimlerini oluşturmuşlar ve statü sahibi olmak istiyorlar. Açıkça ilan ediyoruz; biz PKK olarak Rojava’da yokuz. Rojava’da, hiçbir örgütle organik ve örgütsel hiçbir bağımız yoktur. Ne zaman gittiğimizi ve ne zaman döndüğümüzü herkes biliyor. DAİŞ saldırdığında Kerkük’e, Hewlêr’e, Mexmûr’a, Şengal’e ve şüphesiz Kobanê’ye, Rojava’ya gittik fakat döndük. Şimdi bundan hareketle 'PKK oradadır' diyorlar. Hayır, öyle bir şey yoktur" ifadelerini kullandı.