Dêrazor'un bir yanı yıkım, diğer yanı inşa

DÊRAZOR - Suriye'de kentler arasında köprü vazifesi gören ve hem ticaret hem de lojistik açıdan kilit bir noktada olan Dêrazor'da, HTŞ kontrolündeki bölge halen savaşın derin izlerini taşırken, Özerk Yönetim tarafında yeni bir gelecek inşa ediliyor. 

Şam'da henüz kepenkler yeni yeni açılmaya başlarken biz de yönümüzü Qamişlo'ya verdik. Savaşın tüm izlerini taşıyan kentten ayrılırken, kovboy filmlerinde sık sık denk geldiğimiz manzaraların bir benzerinin içerisinde bulduk kendimizi. Düz bir yol, çölü andıran bir vadi arasında uzanıyordu. Yolun her iki tarafında zaman zaman sarı renkli tek katlı evler beliriyordu. 
 
Şam'dan uzaklaştıkça da DAİŞ ve diğer gruplar ile rejim arasında yaşanan çatışmalardan arda kalanları görmek mümkündü. Neredeyse her bir noktada devrilmiş ya da yakılmış bir araca rastlıyor, yıkılmış binalara tanıklık ediyorduk. 
 
Türkiye'den gelen diğer yönetmenlerle birlikte çıktığımız yolculukta etrafı gözlemliyor, neler yaşandığını merak ediyorduk. Sorularımıza yanıt verebilecek tek kişi olan Arap taksi şoförünün bir gözü yolda diğer gözü telefonundaydı. 
 
DÊRAZOR YOLU 
 
Şoför, yol boyunca internetin çektiği her noktada sanal medyada rastgele açılan videolar izliyordu. Neyseki bir süre sonra bir derdimizin olduğunu anlayarak, el hareketleriyle irtibat kurmaya başladı. Ancak şoför ne Türkçe ya da Kürtçe biliyordu ne de biz Arapça. Bildiğimiz İngilizce de sadece hal hatır sormamıza yetiyordu. Neyseki telefondaki çeviri uygulamasından birbirimizle iletişim kurmayı başardık. 
 
ONLARCA KONTROL NOKTASI 
 
450 kilometre uzaklıkta bulunan Dêrazor'a giden yol sakindi. Karşıdan gelen otomobil ve yük dolu 1960-70 model TIR'lar dışında kuş uçmuyor, kervan geçmiyordu. Sadece yeni rejimin yol kontrolleriyle karşılaşıyorduk. Bazı noktalarda 1-2, bazılarında ise 4-5 HTŞ'li nöbet tutuyordu. Derme çatma barakalardan çıkıp, şoföre Arapça nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi soruyordu. Şoför de her seferinde bize bölgeyi gezdirdiğini söylüyordu. Kimi zaman bagaj kontrolü yapılıyor ve pasaportlara bakılıyordu. Tereddütlü bir şekilde onlarca kontrol noktasını geçtikten sonra yeni bir yerleşim yerine yaklaştığımızı hissediyorduk.
 
ÇATIŞMALARIN MERKEZİ: DÊRAZOR 
 
 
Yaklaştığımız yer, DAİŞ'in bir dönem kendisine merkez olarak kullandığı Dêrazor'du (Deyr-i Zor ya da Deyr ez-Zor). Kent merkezine yaklaştıkça ağır çatışmaların izleri daha da belirginleşiyordu. Yolun her iki tarafında hava saldırıları ve ağır çatışmalardan kaynaklı yerle bir olan yapılar, belki bir daha evlerine dönemeyecek insanların arkalarında bırakmak zorunda kaldıkları birkaç parça eşya... 
 
Dêrazor, ülkenin doğusunda yer alıyor ve Fırat Nehri kıyısında bulunan önemli bir şehir. Ülkenin en büyük yüzölçümüne sahip illerinden biri. Mezopotamya'nın en eski yerleşim yerlerinden birisi, zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarıyla biliniyor. Fırat Nehri çevresinde bulunmasından kaynaklı tarıma elverişli bir yer. İç savaş öncesi bölgenin ekonomisi büyük ölçüde enerji ve tarım temelliydi.
 
Ancak DAİŞ sonrası uzun yıllar çatışmaların merkezi oldu. Kontrol, farklı dönemlerde DAİŞ ile rejim arasında el değiştirdi. Yıkılmayan ya da zarar görmeyen tek bir yapı kalmadı. Altyapıyı, kamu hizmetleri, su, elektrik... akla ne geliyorsa çatışmalar nedeniyle kullanılamaz hale geldi. Suriye Demokratik Güçleri (QSD), 2017 yılı ortalarında DAİŞ'e karşı büyük bir operasyon başlattı ve DAİŞ'i kent merkezinden çıkardı. Kent şimdilerde ikiye bölünmüş durumda. Fırat Nehri'nin batısı HTŞ'nin, doğusu ise QSD'nin kontrolünde. 
 
ZIRHLI ARAÇ MEZARLIĞI 
 
 
HTŞ'nin kontrolünde bulunan bölge, aradan yıllar geçmesine rağmen savaşın izlerini taşıyor. Bazı binalardan geriye sadece iskeletleri kalmış, pencereler kırık, yollar çukurlarla dolu. Elektrik direkleri yan yatmış, bazı sokaklar halen enkaz altında, tabelaların tümü ya solmuş ya da üzerlerindeki yazılar artık okunmaz halde. 
 
Çölden gelen ve enkazlardan gelen toz nedeniyle nefes almak güç. Ancak insanlar bu duruma alışmış. Çatışmalar döneminde kenti terk etmeyen ya da geri dönen halk, yıkıntılar arasında günlük ihtiyaçlarını karşılıyor. Araçtan çok motosiklet bulunuyor. 
 
Ana kontrol noktasından geçtikten sonra yolun bir tarafından bir araç mezarlığıyla karşılaşıyoruz; üst üste yığılmış yüzlerce tank, obüs, zırhlı askeri araç. Hemen ilerisinde çatışmaların en yoğun yaşandığı mahalleye giriyoruz. Ara sokaklarda iş makinaları enkazları kaldırırken, sağlam tek bir yapıya rastlamak mümkün olmuyor. 
 
Her yerde silahlı HTŞ'liler nöbet tutuyor, sokak ve caddelerden geçenleri kontrol ediyor. Tabloya alışık olan şoför, bilgisayar ya da telefonla çekim yapmamamız için bizi uyarıyor.
 
20 dakikalık yolculuğun ardından nihayet Fırat Nehri'ne varıyoruz. Uzun bir araç ve motosiklet kuyruğunda ağır ağır ilerlerken, kentin bağlantısını sağlayan ve DAİŞ döneminde patlatılan köprüyü görüyoruz. Köprü kullanılamaz halde olduğu için beton kanalizasyon ya da su boruları üst üste bırakılarak geçici bir köprü inşa edilmiş. 
 
QSD VE HTŞ SINIRI: FIRAT 
 
 
Bir tarafta silahlı HTŞ'liler, karşı tarafta elleri tetikte bekleyen QSD'liler. Özerk Yönetim ve Şam ile başlayan görüşmeler sonrası buradaki tansiyon da düşmüş. Son dönemlerde herhangi bir çatışma durumu yaşanmamış. 
 
Bölge sakinleri rahatlıkla geçiş yaparken, bizdeki tedirginlik daha da artıyordu. Şoför, ehliyet kemerimizi açmamızı, bölge sakinleri gibi hareket etmemizi el hareketleriyle anlatmaya çalışıyordu. Şoförle HTŞ'lilerin kısa sohbetinin ardından her an suya kapılma tehlikesi bulunan "köprü"nün üzerinden geçerek, QSD'nin kontrolündeki bölgeye geçiş yaptık. 
 
YAŞAM OLAĞAN AKIŞINDA 
 
 
HTŞ kontrolündeki bölgeye göre daha az yapının bulunduğu bölgede, göze çarpan ilk husus kontrolün daha sıkı yapılıyor olmasıydı. Araçlara tek tek bakılıyor, kimlik kontrolü yapılıyordu. Kontrol noktasından geçtikten sonra sanki farklı bir coğrafyaya girmiş gibiydi; ya çok çatışma yaşanmamıştı ya da savaşın izleri temizlenmişti. Çatışmalardan zarar görmüş birkaç yapı dışında her yapı olduğu gibi yerindeydi. Günlük yaşam olağan akışında devam ediyor; yollar daha temiz, tek katlı sarı evlerin çevresindeki yemyeşil tarım arazilerinde hummalı bir çalışma yapılıyor, insanlar hayvanlarını otlatıyordu. 
 
 
Kontrol noktaları ve asayiş noktalarında nöbet tutan QSD'lilerin büyük bölümü Arap, yani bölge sakinlerinden seçilmiş. Kendi kendini yönetmek güvenlik ve asayişten başlamış. İnsanlarla iletişim de Arapça yapılıyor. Asayiş üyeleri ile şoför arasında geçen diyaloglardan sadece bir kelimeyi seçebiliyorduk; Türkçe "arkadaş/yoldaş" anlamına gelen "heval" kelimesi.
 
HTŞ'lilerin hepsi erkeklerden oluşurken, QSD noktalarında kadın güvenlik ve asayiş üyeleriyle de karşılaşmaya başladık. Neredeyse her bir köye giden yolda kontrol noktası bulunuyordu, her bir noktada benzer bir uygulamaya tabi tutuluyorduk. Bir sonraki durağımız ise Qamişlo olacaktı. 
 
Yarın: Rojava'ya yolculuk 
 
MA / Azad Altay