Temelli: Öcalan'ın altını çizdiği gibi müzakere zemininin oluşması gerekir

ANKARA - DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, "Sayın Öcalan'ın kendisinin de altını çizdiği gibi kararlılıkla bir müzakere zemininin oluşması gerekir" dedi. 
 
Kürt sorununun çözümüne dair 1 Ekim 2025'te başlatılan tartışmaların üzerinden bir yıl geçti. Tartışmalar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'yla Barış ve Demokratik Toplum Süreci'ne evrildi. Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla PKK kendini feshetti, PKK sembolik silah yakma töreni düzenleyerek, silahsızlanma iradesini beyan etti. İYİ parti dışında Meclis'te temsil edilen partilerin uzlaşısıyla "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" kuruldu. Sorunun çözümü için hukuki ve siyasi zemin hazırlama rolü atfedilen komisyon, süreç içerisinde sürece dair çeşitli kesimleri dinlemenin dışında başka çalışma yürütmedi. Sürecin başarısı için doğrudan muhatap konumunda olan Abdullah Öcalan'ın dinlenmesi için gelen toplumsal talep ise henüz yerine getirilmiş değil. Komisyon ve sürecin ağır ilerlediğine yönelik eleştiriler de son dönemde artmaya başladı. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Sezai Temelli, demokratik siyasetin müzakereye muhtaç olduğunu belirterek, bunun giderilmesi için Abdullah Öcalan'la görüşülmesi gerektiğini söyledi. Sürecin başından beri en doğru stratejiyi Abdullah Öcalan'ın belirlediğini ifade eden Temelli, Abdullah Öcalan'ın sürecin esas aktörü olduğunu ifade etti. PKK'nin de belirttiği gibi Abdullah Öcalan'ın baş müzakereci olduğunu dile getiren Temelli, bu gerçekliğin doğru okunarak ve bu farkındalıkla hareket edilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Sayın Öcalan'ın da belirttiği gibi daha önceki görüşmelerinde de bir oyalanma halini yaşadık maalesef. Komisyon toplumun çeşitli kesimlerini dinledi. Bu doğruydu, dinlemesi gerekirdi; fakat bu yöntemle değil" ifadesini kullandı. 
 
‘DİNLEME, OYALAMA ANLAYIŞINI ORTAYA ÇIKARDI'
 
Dinleme yönteminin uzun zaman yayıldığını ifade eden Temelli, "Bu yöntem kendiliğinden bir oyalama anlayışını ortaya çıkardı. Oysa komisyon, bu dinlemeleri alt komisyonlar veya farklı komisyonlar eliyle ya da farklı mekanizmalarla sürdürebilirdi. Tabii ki bu kesimlerin görüşlerinin sürece katılması ya da çeşitli kesimlerle buluşmalar yapılabilirdi. Ancak diğer taraftan esas meseleye odaklanması gerekirdi ve o demokratik müzakere diyebileceğimiz zeminin yaratılması adına belli çalışmaları önceleyebilmek ve daha hızlı, daha kararlı bir tablo ortaya çıkabilirdi. Şimdi Sayın Öcalan'ın eleştirileri de zaten bu yöndedir. Çünkü kendisinin çok önemli hazırlıkları var. Bu hazırlıkları bir an önce komisyonla paylaşmak, bir müzakere yürütmek, bir kereye mahsus da değil, yani düzenli bir müzakere olanağının yaratılmasını sağlamak büyük önem taşıyor" diye konuştu. 
 
'KARARLI BİR MÜZAKERE ZEMİNİNİN OLMASI GEREKİR'
 
Komisyonun İmralı'ya gitmesinin kritik önem taşıdığını ifade eden Temelli, bu ziyaretin önemli bir eşik olacağını, zaman kaybının da telafi edeceğini söyledi. Ziyaretin olanağının mevcut olduğunu dile getiren Temelli, "Şimdi çok daha yoğun, çok daha ciddiyetle Sayın Öcalan'ın kendisinin de altını çizdiği gibi kararlılıkla bir müzakere zemininin oluşması gerekir. Çünkü özellikle 27 Şubat'ta Sayın Öcalan 'Demokratik siyaset stratejisini hayata geçiriyorum' dediği andan itibaren bu demokratik siyasetin müzakereye olan muhtaçlığının giderilmesi, bir kere kendisiyle sağlıklı bir müzakere zemininin yaratılmasından geçiyor. Tabii iç müzakere diyebileceğim Meclis içindeki müzakere de önemli. Elbette bunu yadsıyarak da söylemiyorum. O iç müzakere ve tabii ki esas muhatabıyla yani Öcalan'la müzakere eş güdümlü olarak birlikte muhakkak götürülmelidir" şeklinde konuştu. 
 
'ADAYA GİTMEK İSTEYEN ÇOK ÖNEMLİ KESİMLER VAR'
 
Temelli, Abdullah Öcalan'ın taleplerinin hızlıca karşılanması ve İmralı'ya gidiş-gelişlerin düzenli hale getirilmesi gerektiğini belirterek, "Gerçekten adaya gitmek isteyen çok önemli kesimler var. Hem dinlemek, hem öğrenmek hem de kendi fikirleriyle Sayın Öcalan'la buluşmak istiyorlar. Anlamak isteyenler var. Bugüne kadar bu çok az bir düzeyde yürütülebildi. Ama öncelik tabii ki komisyonda olmalı. Çünkü sürecin yürümesi için bu süreçte düzenlemelerin nasıl yapılacağına dair bu müzakerenin yapılması gerekiyor. Şimdi Sayın Öcalan; ara dönem yasalarına ihtiyaç olduğunu, hukuki güvenceye ihtiyaç olduğunu 27 Şubat'tan bugüne kadar her fırsatta bunu dile getirdi. Bununla ilgili hazırlıklarının olduğunu ve bu düzenlemelere dair komisyonla görüşme yapması gerektiğini söyledi. Şimdi bu aşamadayız ve bunları bir an önce hayata geçirmemiz gerekiyor. Bu görüşmelere bağlı olarak da Meclis bu yasal düzenlemeleri hukuki güvenceyi sağlayacak demokratik mekanizmaları hayata geçirecek adımları atmak zorundadır" diye belirtti. 
 
'SÜRECİN İLK AYAĞI UMUT HAKKI OLMALI'
 
"Nereden başlamak gerekiyor?" sorusunu soran Temelli, sürecin iki temel ayağı olması gerektiğine vurgulayarak, yargı paketleri ile İnfaz Yasası'nda yapılacak düzenlemelerin süreci hızlandırabileceğini söyleyen belirtti. Bu yasal düzenlemelerle "umut hakkı", ağırlaştırılmış müebbet ve infazda eşitsizlik gibi sorunların ortadan kaldırılabileceğini dile getiren Temelli, şöyle devam etti: "Yani umut hakkı sağlanabilir, ağırlaştırılmış müebbet dediğimiz şey kabul edilemez. Bir insan hakkı ihlali olarak gördüğümüz mesele son bulabilir ve bugün yaşanan infazda eşitsizlik durumlarına bir çözüm getirilebilir."
 
'İKİNCİ AYAK GERİ DÖNÜŞ YASASI'
 
Sürecin ikinci ayağının "silahsızlanma kapsamında" dönüşler için hukuki güvence sağlanması gerektiğini ifade eden Temelli, şunları söyledi: "Bunların geri dönüşlerinin sağlanması ve tabii ki siyasete katılım haklarının da demokratik mekanizmalar çerçevesinde ortaya konması gerekiyor. Dolayısıyla silah bırakma, hukuki güvence ve siyasi katılım, bütün bunlar birbirine bağlı çalışan dinamiklerdir. Bunun nasıl olması gerektiğine dair bir program ortaya çıkartılmalı. Bu programa uygun da hem Meclis, hem de diğer idari yapılar kendisini mutlaka yeniden düzenlemelidir. Çünkü artık yeni bir döneme geçtik. 27 Şubat'tan sonra ortaya konmuş olan durum artık başka bir dönemi bize anlatıyor. Dolayısıyla geçmişin retoriğiyle, yaklaşımıyla, geçmişin ajandasıyla meseleyi ele alıp kimse yaklaşamaz. Bu yeni durumun gereklerini yapmakla mükelleftir herkes. Şimdi böyle bir durumdayız ve gerçekten hızlanmalıyız, ciddi olmalıyız, sahici, samimi olmalıyız."
 
'DIŞ POLİTİKASI RASYONALİTEDEN UZAKTIR'
 
Türkiye'nin dış politikada rasyonaliteden uzak olduğunu ifade eden Temelli, rasyonaliteden uzaklaşmanın neden olan gelişmenin Suriye olduğunu söyledi. Temelli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bakın işte 6-8 Ekim Kobanê yıl dönümü yaklaşıyor. Kobanê direnişi ve dayanışma günlerini yaşıyoruz. Bütün bu tarihe baktığımız sürede şunu gördük: Türkiye'nin dış politikası, hele hele Ortadoğu'ya yönelik dış politikası çok yanlış bir strateji üzerinde, irrasyonel bir anlayışla biçimlendirilmiş. Bir kere Türkiye bundan kurtulmalı. Türkiye artık Suriye'ye bakarken doğru pencereden, dış politikasını yapılandırırken artık doğru stratejiden hareket etmek zorundadır. Bu da aslında Kürt meselesinin demokratik çözümü ile çok doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla Suriye'deki Kürtleri tehdit olarak gören senaryonun amacı çok farklı bir amaçtır. Tıpkı her meseleyi terör meselesi olarak gören anlayış gibi. Nasıl ki içeride demokrasi mücadelesini, barış mücadelesini terörize eden zihniyet varsa, bölgede de aynı yaklaşım söz konusuydu. Ama bu bitti artık. Böyle yol almak mümkün değil. Bu Türkiye'yi çökertti, bütün krizlerin kaynağında bu söz konusu oldu."
 
Temeli, söz konusu yanlış dış politikadan çıkışın ise  demokratik ulus yaklaşımı ile mümkün olabileceğini belirterek, "Dolayısıyla dört parça Kürdistan'da ancak ve ancak barışın ve demokratikleşmenin sağlanabilmesi Kürt halkının statüsüne onun özgürlüğüne onun demokratik yaşama katılımına ve söz yetki karar sahibi olmasıyla çok doğrudan alakalıdır. Buda tabii Sayın Öcalan'ın ortaya koymuş olduğu paradigmanın en temel referanslarından biridir ve Suriye içinde de geçerlidir. Suriye'nin demokratikleşmesi, Türkiye'nin demokratikleşmesiyle ya da Türkiye'deki barışın tesisi, Suriye'deki barışın inşasıyla, birbiriyle çok yakından ilişkili ve burada bu ilişkiyi sağlayan, bunu yapılandıran en önemli mekan ve dinamik Rojava'dır, SDG'dir" ifadelerini kullandı. 
 
'HERKES DEMOKRATİK ZEMİNDE ÇÖZÜM İSTİYOR'
 
Toplumun önemli bir kesiminin sürece desteklediğini ifade eden Temelli, "Yani herkes bunun demokratik zeminde çözülmesini istiyor. Kürt meselesinin demokratik çözümünün yegane seçenek olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Evet, bu mesele artık demokratik zeminde çözüme kavuşturulmalıdır. Tabii ki bu uzun bir yoldur ve meşakkatlidir. Önemli handikapları vardır; ama kararlı olmak lazım ve bu yolda yürümek lazım" diye konuştu.
 
MA / Ömer Güngör