Cezaevi direnişi: Mücadelemiz hem fiziki hem düşünsel özgürlüktür

  • kadın
  • 09:05 25 Haziran 2024
  • |
img
ANKARA - Cezaevlerindeki baskılara karşı devam eden direnişi anlatan tutsak Sariye Taşkesen, "Mücadelemiz eşit ve özgür bir yaşam anlayışıyla halkların kendini bulduğu demokratik ulustur, hem fiziki hem de düşünsel özgürlüktür” dedi. 
 
Cezaevleri, hukukun sopa olarak kullanıldığı ve demokrasinin hiçe sayıldığı Türkiye ve benzeri ülkelerde iktidar karşıtı muhalifler için büyük bir tehdit unsuru olarak kullanılıyor. İktidarlar, kişileri fiziki olarak hapsetmenin yanı sıra fikirleri, eylemleri ve mücadelelerini de hapsetmeye çalışıyor. Ancak bunun karşısında büyük duvarlar arasına büyük bir direniş de filizleniyor. Tarih boyunca tüm haksız ve hukuksuzluklara karşı duruşun örgütlendiği cezaevleri bugün de birçok eyleme öncülük ediyor. “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa demokratik çözüm” kapsamında 27 Kasım’da açlık grevinin başladığı ardından da mahkemeleri boykot ederek aile ve telefon görüşlerine çıkmama eyleminin sürdüğü Sincan Kadın Cezaevi’nde tutulan Sariye Taşkesen’e cezaevi direnişinin tarihi ve bugününe dair sorular yönettik. 
 
Kadınların her alanda erkek egemen zihniyete karşı mücadelesine tanıklık ediyoruz. Bu mücadele alanından bir tanesi de eril zihniyetin inşa ettiği cezaevleri. Cezaevleri aracılığıyla hedeflenen, yapılmak istenen nedir?
 
 
Zindanların oluşumundaki amaç bireyi toplumdan uzaklaştırarak yalnızlaştırma politikalarıyla sosyalitesini minimalize etmedir. Yani toplumsallığı dağıtıma tabi tutarak, bireyi sabitleştirmektir. 
 
İnsan kendini tanımaya ve anlamaya başladığı andan itibaren kadının yaşamdaki varlığı erkeğe oranla hep ileri bir seviyede olmuştur. Doğayı daha iyi gözlemleyerek derinlemesine çözümlemesini yapan ve yaşama geçiren kadındır. Doğayla arasında oluşan bağın topluma aktarılması, ikisi arasındaki kopmaz bağ olması, kadını toplumsal dokunun merkezine taşıyarak ahlaki toplumun yaratıcısı kılmıştır. Uygarlığın gelişmesiyle birlikte kadının elinden çalınan öncü-yaratıcı olma vasıflarının bin yıllık geniş yelpazeli mücadelesinin sonucunda kadının en büyük yaratımlarından bir olan ahlaki topluma çirkinliği-kötülüğü ve ahlaksızlığı dayatmanın sonucu olarak eril zihniyet tarafından zindanlar biçimsel olmanın ötesinde kurallar-kaideler silsilesi olarak topluma lanse edilmiş ve toplum erkeğe tabi kılınmaya zorlanmıştır. Bunun için birçok yol-yöntem denenerek farklı aygıt ve aletlerle farklı argümanlarla var olmaya çalışılmıştır. Bunlardan biri de mekânsal olarak zindanlardır.
 
Zindanların oluşumundaki amaç; bireyi toplumdan uzaklaştırarak yalnızlaştırma politikalarıyla sosyalitesini minimalize etmedir. Yani toplumsallığı dağıtıma tabi tutarak bireyi sabitleştirmek ve mekan içinde paylaştırmak, tasnif etmektir. Böylelikle insanın en fazla zamanını ve gücünü çekip almakla sürekli hareketlerini kodlamaktır. Hiçbir boşluğu olmayan bir görünürlük içinde tutarak sürekli bir gözem, kayıt ve notlandırma sistemiyle bireye ilişkin biriken ve merkezileşen bir bilgi meydana getirmektedir. Bu bilgiyle bireylerin bedenleri ve ruhları üzerinde belirgin çalışmalarla onu pasifize etme amaçlanmıştır. İtaatkar, “yararlı” yani toplum karşıtı bireyler oluşturmaktır. Öyle söylendiği gibi cezaevleri bireyi toplumla bütünleştiren değil aksine ıslah ve terbiye etme programlarıyla toplumdan koparan hatta suçlu mal eden merkezlerdir. Bunu ise cezaevlerinde tutsaklara yaşattığı yaşam tarzıyla üretmektedir eğitim sistemiyle ıslah etme programlarıyla tutsakları eğitmek istemektedir. Fakat insana yönelik bir eğitim sistemi doğanın isteğine karşı hareket etmek gibi bir amaca sahip olabilir mi? Olamayacağından içine aldığını sürekli çürüten, yok eden yani suçlu imal eden bir mekaniğe dönüşmektedir. 
 
Mahrumiyet mekanları olarak tanımladığı ve toplumsal oluşumlardan soyutladığı tutsakları hücrelere koyarak eşit-özgür yaşam haklarını gasp ederek adalete olan inanç ve güvenlerini kırarak veya hiçbir zaman toplumsal yaşamda işine yaramayacak işlerde çalıştırarak pasifize edip yararsız kılmaktadır böylelikle amaçladığı insan tipolojisini yaratıp sistemini devam ettirmektedir. 
 
Dışarıda farklı alanlarda mücadele ederken şimdi cezaevlerinde farklı bir direnişin içindesiniz, cezaevlerinin sizin bilincinizde nasıl bir yeri var?
 
Mekanın insan üzerinde yarattıkları bütün yaşamını olumlu ve olumsuz etkilemektedir. Mekan, insanın fizyolojisini ve psikolojisini şekillendiren bir güce sahiptir. Cezaevleri de bu konsept temelinde oluşturulduğundan sürekli bir sınırlılık ve kısıtlamayla tutsaklar karşı karşıyadır. Oysa dışarıdayken mekanın genişliği-yoğunluğu insanı akan suya yani mücadeleye ortak ederken sürekli o suya yetişme ihtiyacı doğururken cezaevindeki durum tam tersi bir konumdadır. Alfabetik sıraya göre oluşturulan tiplerle ve gökyüzünün geometrik şekillerle belirlenmesi-sınırlandırılması insan zihnini köreltmekte-kadükleştirmektedir. Çünkü zindan gerçekliği-mücadele gerçekliği mücadelenin diğer alanları gibi değildir. Yoğun bir pratik koşuşturmacanın olmadığı daha çok insanın mekanla sınırlı kaldığı-sabitleştiği alanlardır. Bu yüzden cezaevlerindeki asıl insanın özüne döndüğü insanın özünü oluşturduğu savaştır. Yeniden var olma savaşıdır. Elbette bu savaş öyle kolay verilen ve yaratılan bir savaş değildir. Çünkü sistemin bin yıllardır kodlarımıza işlediği belki de gen haritamızda şekillendirdiği alışkanlıklara, davranışlara sahibiz. Bu da bizi bizden uzaklaştıran yabancılaştıran kişiliklerin oluşmasına neden olmuştur. Bu yüzden zordur, zahmetlidir ama imkansız değildir. Bu savaş aynı zamanda insana güç ve moral veren bir savaştır. Önderlik, “Kendini bilmek, bilmelerin en değerlisidir” demiştir. En kıymetli olana ulaşmak insanı hakikatine yaklaştırdığından motivasyon kaynağı olmaktadır, direnişe farklı bir tat katmaktadır. 
 
Bir diğer direniş kaynağı ise zihniyet devrimini gerçekleştirme imkanının olmasıdır. Okuma-araştırma imkanının varlığı insanın vizyonunu geliştirerek çok geniş bir pencereden hayata bakmayı ve yorumlamayı getirir. Bu yüzden zihniyet devrimini gerçekleştirmek önemli, bilinci açığa çıkarmak kıymetlidir. Çünkü zindanın muğlaklaştırma özelliği vardır. İnsan bilincini muğlaklaştıran, kavramları özünden uzaklaştırarak liberal ideolojilerin yüklediği anlamlarla tanımlama vardır. Ve cezaevinin amaçlarından biri de bu muğlaklaşmayı mahrumiyet ve mahkumiyet mantığıyla pratiğe geçirme imkanına sahiptir. Örneğin özgünlük kavramının biz siyasi tutsaklardaki anlamı hiçbir zaman fiziki ve mekânsal serbestlilik anlamını ifade etmemiştir. Daha çok insanın kendini bulma arayışının sonucunda ulaştığı yaratımdır, “xwebûn” olmadır, ama mahrumiyet ve mahkumiyet politikası bu tanıma maddi-somut istemler bağlayarak anlamı özünden uzaklaştırmıştır, insanın hedefini küçültmüştür, tali olana sevk etmiştir. Bu anlayışlara göre artık özgürleşmek kendini tamamlamak yani “xwebûn” olmak değil maddi olana ulaşmak olmuştur. Ne kadar maddi olana sahip olunsa da manevi noksanlık-toplumsal bütünlüğün olmaması bizi öğür yapmaz. Bir kadın olarak cezaevinden çıksak da özgürlük mücadelesindeki “xwebûn” olma bilincini dünya kadınları için istemiyorsak Afganistan’daki, İran’daki, Filistin’deki kadınların özgür olması için mücadele etmiyorsak bizler de ya özgürlüğümüzü gerçekleştirememişiz ya da yarım-eksik kalmışız. Oysa “xwebûn” olmak tek yönlü mücadeleyi kabul etmeyerek komple bir katılım ister. Zaaflardan arınmış iradi olarak nefis savaşı yürütmeyi gerektirir. Özgürlük bir lokma, bir hırka felsefesinin derin anlamıyla dervişane bir yaşamı zorunlu kılar vb birçok kavramı bu temelde ele alıp değerlendirebiliriz ama asıl olan bunların tanımlarını bilmenin ötesinde ne anlama geldiğini uygulanmak ve amaçlanmak istenen politikaların neyi ifade ettiğinin ayırdına varmaktır. Ve bu doğrultuda da doğru bir bilinç ve ideolojik kimlik direnişi büyütmektir. Cezaevlerini diğer mücadele alanlarından ayıran, farklılaştıran en önemli direniş yöntemi pratik mücadelenin yanında düşünsel mücadeleyle zihniyet devrimini gerçekleştirme, kendini tanıma imkanına daha çok yakın olmasıdır.
 
Cezaevlerindeki kadınların direniş deneyimlerinden bahseder misiniz, bugüne kadar neler yaşandı, kendi deneyimleriniz nelerdir?
 
 
Eşit-özgür yaşam arayışı-kimlik arayışı eril zihniyeti korkutmuştur ve kadın daha görünür olmuştur. Bu durum düşmanı kadına yönelimini artırmıştır. 
 
Özgürlük mücadelesinin var oluşuyla birlikte başlayan zindan mücadelesinde her daim kadınlar olmuştur. Öncü kadın Şehit Sara’yla (Sakine Cansız) başlayan bu süreç “Hep Kavgaydı Yaşamım” serisinin 2’nci cildinde çok çarpıcı bir şekilde ifadelendirilmiştir. 12 Eylül faşist askeri darbesinin vahşeti karşısında Amed zindanında bir grup kadın işkenceye, tacize-tecavüze boyun eğmeyerek direnişin sembolleri olmuşlardır. Tabii bu direniş yalnızca Amed zindanıyla başlayan bir direniş dalgası değildir. Öncesinde bir Kürt kadını olan Leyla Qasım’ın Baas rejimini kabul etmeyerek başkaldırısı, pişmanlık duymaması idamla sonuçlansa da Leyla Qasım bugün kadın tarihinin sembol isimlerinden olmuştur. Bu sembollerle birlikte Özgürlük mücadelesinde Kürt-sosyalist kimliğinin yanı sıra kadın kimliğinin açığa çıkması düşmanda dehşet duygusu yaratmıştır. Bir kadının yeniden yaratıma geçtiği, uyanışı yaşadığı halk için, kadın için, erkek için eşit-özgür yaşam arayışı-kimlik arayışı eril zihniyeti korkutmuştur ve kadın daha görünür olmuştur. Bu durum düşmanı kadına yönelimini artırmış ve daha çok cezalandırma istemiyle kadına saldırmasına neden olmuştur. Dört parça Kurdistan’da binlerce kadın bu saldırılar sonucu esir alınarak tutsak edilmişlerdir. Şirin Elemhuli gibi idam edilmişlerdir. İşkencelerde katledilmişlerdir. Tacize tecavüze uğrayarak benlikleri üzerinden hakimiyet kurulmak istenmiştir. Ancak kadınlar bu saldırılara boyun eğmeyerek birçok direniş yöntemini de geliştirmişlerdir. Bunların en önemlisi; kendini tanıma ve bilme temelinde kadın bilincini geliştirmektir. Tarihini, kim olduğunu, neler yaptığını ve yapabileceğini açığa çıkarmasıdır. Böylece kadının kendini tanımasıyla, gücünü yeniden keşfetmesiyle daha iyi ve güzel yaşamak için direnmenin çeşitliliğini de artırmıştır. Fiziki baskı ve işkenceye karşı onurlu direnişinden taviz vermeyerek düşmanın bütün yönelimlerini bertaraf etmiştir. İnce politikalarla geliştirilen özel konsept uygulamalarına karşılık kendi taktik ve stratejisini belirlemiştir. Örneğin, çıplak aramaya karşı “femen eylemler geliştirerek” karşı hamle yapmıştır. Kadın bedeni üzerinde hakimiyet kurmak isteyen eril zihniyeti protesto etmiştir. Cezaevleri koridorlarında kıyafetlerini çıkarmak bedenini baskı aracı olmaktan çıkarmıştır. Yine cezaevlerinde büyük birader rolünü üstlenen cezalandırmalar olsa da işkence yapılışında kameralar karartılarak görüntü alımları engellenmiştir. Yine ayakkabısız koğuşlardan çıkma görüşleri-hastaneyi protesto etme gibi çeşit çeşit eylemlerle kadınlar tekniki somut pratikler içinde her zaman aktif ve yaratıcı olmuştur. Ancak eylemlerini pratik olmanın ötesine taşıyarak düşünsel boyutlarla taçlandırmıştır. Birçok ürün ortaya koyarak eril zihniyete karşı en büyük tepkisini ideolojik entelektüel boyutta vermiştir. Topluma siyasete duyarlı yapısıyla ihtiyaçları görüp birçok dergi-gazete çalışmalarına katılmış, araştırma-inceleme kitaplarının yanı sıra roman-şiir gibi edebi türler de geliştirmiştir. Resimlerle toplumsal olayları anlatmışlardır. Bunlardan biri de Jîna Emînî için yapılan kadın temalı resim dergisidir. 
 
Diğer bir deneyim ise zindanların en etkili eylemi olan açlık grevlerine her daim aktif katılım sağlamıştır. Canlılığın temelini oluşturan açlık güdüsü üzerine hakimiyet kurmak ve bedeni terbiye ederek nefis savaşını yürütmek kadınlar için her daim büyük anlam ifade etmiştir. Açlık grevi eylemlerinde her ne kadar beden açlığa yatırılsa da akla en son gelen şey belki de hiç gelmeyen şey yemek yeme isteğidir. O an yaratılan manevi huzurun insan düşüncesini ve bedenini kaplaması bu güdüyü gerilere itmekte yönelimleri, istemleri değiştirmektedir. Ben de bu süreci deneyimlemiş biri olarak şunu belirtebilirim ki; duygusal, düşünsel, psikolojik olarak kendimi en güçlü en sağlıklı bulduğum zamandı. Zihnimin en aktif çalıştığı, olayları yorumlama bakış açımı geliştirerek ufkumu geliştirdiğim zamanlardır. Çünkü bu süreçte yukarıda da belirttiğim gibi maddi olan, somut olan ikinci plana iterek insanın iç huzuru manevi yönü ön plana çıkarmaktadır. Eriyen bedenle birlikte sanki sistemin üzerimizde yarattığı alışkanlıklar da erimekte, beden kötülükten sıyrılarak arınmaktadır. Aynı zamanda Önderliğimiz için, halk için, kadınlar için eylem içinde olmak bir şeyler yaptığını düşünmek de moral motivasyonu artırmaktadır. Bu yüzden açlık grevi eylemleri salt bedeni açlığa yatırarak gerçekleştirilen bir eylem değil ölümün üstüne korkusuzca giderek bütün korkularınızdan arınmanın eylemidir, deneyimidir. Düşmanı korkutan da bu iradedir. 
 
Cezaevlerinin geçmiş uygulamaları ile bugün arasında ne gibi farklar var? Uygulanan baskı politikaların amacı nedir?
 
Zindan tarihini irdelediğimizde geçmiş uygulamaların daha çok kaba şiddete dayandığını görmekteyiz. İnsanüstü bir vahşetin yaşandığı, sadist saldırılarla tutukluları teslim alma, ihanete sürükleme temel politikalarıydı. Amed zindanı bunun en büyük kanıtıyken bu uygulamalar Kurdistan ve Türkiye cezaevlerinin tamamında yaşanmaktaydı. Ancak bütün bu vahşete karşı onurlu direnişten asla taviz verilmemiştir. Bunun üzerine Türkiye cezaevi politikalarını değiştirmiştir. Tarihsel olarak Kürt karakterleri ve kişiliği incelendiğinde de görülecektir Kürtler asla baskı ve zorbalığa boyun eğmemiş her daim direnmişlerdir. Kürde zorla bir şey yaptırılmayacağı anlaşılınca egemenler tarafından işkencenin çeşidi de değiştirilmiştir. Artık fiziki işkence geriye çekilirken psikolojik işkence ön plana çıkmıştır. Tutsakların en temel hakları gayri hukuki uygulamalarla gasp edilmiş keyfi kararlarla yasaklanmıştır. Mahrumiyet, mahkumiyet anlayışlarıyla en basit sorunlar karmaşıklaşarak çözülmez hale gelmiştir. Tecrit politikalarıyla izolasyon artırılmış, sosyallik, toplumsallık asgari seviyeye indirilmiştir. Koğuş sistemlerinden önce F tiplerine daha sonra S ve Y tiplerine dönüştürülerek tek kişilik hücre sistemine geçilmiştir. Tecrit insanın doğasına aykırı bir uygulama olduğundan CIA ajanları tarafından insanın üzerinde ruhsal ve bedensel hakimiyet kurmak için yaratılmıştır. İnsanın toplumsal bir canlı olduğu, toplumdan koparıldığında yaşayamayacağı bilin bir gerçektir. Bu yüzden tecrit politikasıyla amaçlanan sisteme tabii olmayanların ölüm ve yaşam arasındaki çizgide bırakılmak istenmesidir. Arafta bırakılarak birey tabii olmuyorsa da hiçbir şey yapmasın akli yeteneklerini koruyamasın… Yalnızlığa mahkum etmek, toplumla bütünleşmesi sağlıklı birey olmasını da engellemektedir. Bundan dolayı özel savaş uygulayıcıları tecridi insanlar üzerinde bir tehdit, bir baskı aracı olarak kullanmaktadırlar ve bununla beraber gelişen bir yasaklama furyası da mevcuttur. Öncelikle toplumsallaşmayı sağlayan cezaevi iç ve dış faaliyetleri yasaklamaları disiplin soruşturmalarıyla sürekli her şeyin yasaklanmasıyla insanı meşgul eden, oyalayan, bıktırıcı uygulamalarla tutsakları esastan uzaklaştırmak, tali olmaya odaklamaya sevk etmek istemektedirler. Örneğin kadın cezaevinde takıların verilmemesinin, naylon poşet verilmesinin gerekçesinin güvenlik nedeni olması gibi.
 
Son hamleleri ise hiçbir hukuki geçerliliği olmayan İdari Gözlem Kurullarının (İGK) oluşturulması ve hukuksuzlukları üst seviyeye ulaşarak zirveyi görmeleridir. Bütün yetkilerin bu kurullara bırakılması sonucunda İGK’ler mahkeme rolünü oynayarak yeniden yargılamaya gitmiştir. Absürt kararlar ve trajikomik gerekçelerle tutsakların özgürlüklerini çalarak “istediğim olmazsa seni asla tahliye etmemle” tutukluları tehdit etmektedir. Fiziki işkenceyle kabul ettirilmeyen pişmanlık, ihanet bu kurullarca kabul ettirilmeye çalışılmıştır. Hatta öyle bir seviyeye ulaşmıştır ki pişman olmak da yetersizdir. Suçlu olduğunu kabul etmek yetmemekte, etnik kimliğinden yani Kürtlüğünden vazgeçmen istenmektedir. Bu yüzden kurullarda etnik kimlik sorgulaması yapılmakta legal siyaset kriminalize edilmekte, Kürt siyaseti kötülenmektedir. Söylediklerini yapmıyorsam da, “Ben seni istediğim zaman bırakırım ve sen buna mahkumsun” denmiştir. Elbette cezaevinde uygulanan değişimler bunlarla sınırlı değildir. Birçok bıktırıcı yöntem uygulanmakta, fiziki işkencenin yanında psikolojik işkence üst boyutta yaşanmaktadır. Hizmet ettikleri amaca ulaşmanın her yolunu mubah kabul eden bir anlayışla amaç bireyi kimliksizleştirmek, yalnızlaştırmak ve boyun eğdirmektir. Kendi çizdiği sınırlar içinde yaşayan toplumsal ahlaktan uzaklaşmış kişilikler yaratmaktır. İtaatkar, pasif, her söyleneni sorgulamadan hayata geçiren yararsız ve korkak bireylerin yaratılmasıdır ki, devletler, sistemler varlığını koruyabilsin ve devam ettirebilsin.
 
Cezaevindeki direnişin sizdeki anlamı nedir? 
 
Belirttiğim bütün hususlar cezaevinde yaşananların neden ve sonucudur. Özgürlük mücadelesinin ise cezaevlerine biçtiği anlam öncüler şahsında hep direnişin ifadesi olmuştur ki; temel yaşam perspektifi “teslimiyet ihanete, direniş zafere götürür” şiarında yaşamaktadır. Bende cezaevi insanın kendini tanıdığı, anlam biçtiği, iradi gücünü açığa çıkardığı mekan olmanın yanı sıra özgür insanla özgürleşme mekanıdır. 
Sonuç olarak cezaevlerinin varlığı hayatımıza zorla egemenler tarafından girdiği için asla kabul etmediğimiz mekanlardır. Buradaki asıl olan sana dayatılanı ters yüz ederek bir halkın lehine dönüştürmektir. Çünkü bizim mücadelemiz eşit ve özgür bir yaşam anlayışıyla halkların kendini bulduğu demokratik ulustur, hem fiziki hem de düşünsel özgürlüktür.  
 
MA / Dicle Müftüoğlu
 

Diğer başlıklar

21:42 Kayıp yurttaş sınırda öldürülmüş halde bulundu
21:37 Aslan: Devletçi çözüm modeline karşı halkı temel alan demokratik yolu öneriyoruz
21:13 Tuncel: Halkla ittifak kurulmalı
20:56 ‘Halkların özgürlüğü Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüyle mümkündür’
19:43 İran, Nasrallah için 5 gün yas ilan etti
19:36 Yemen’den İsrail’e füze atıldı
19:28 TJA: 13 Ekim’de tecride karşı coşkumuzla alanda olalım
19:17 Hatimoğulları: Sistem karşıtı güçlenebileceğimiz bir dönemdeyiz
19:06 İstanbul’da ‘Özgürlük Mitingi’ne katılım çağrısı
18:36 DEM Partili Demir’in tutuklanması protesto edildi
18:19 İran sınırında haber takibi yapan gazetecilerin ekipmanlarına el konuldu
17:25 İstanbul’da kadın şöleni: İsyanımızla var olacağız
16:53 Ceylan Önkol katledilişinin 15’inci yılında mezarı başında anıldı
16:04 Licê'de maden protestosu: Geçit vermeyeceğiz
15:34 Erdoğan'dan erken seçim açıklaması
14:43 Hizbullah, Nasrallah'ın öldürüldüğünü doğruladı
14:40 Roboski Katliamı 153'üncü ayında: Unutturmayacağız
14:37 Hasta tutsaklar Oduncu ve Özbek için 'acil tahliye' çağrısı
14:08 YNK şubesine saldırı
13:59 Tutsaklarla görüşen Aydeniz: Tarafsız sağlık raporları verilmeli
13:42 Kayıp yakınları: Geçmişle yüzleşme sağlanmalı
13:41 Cizîr'de 'üreten kadın' fuarı
13:05 Cumartesi Anneleri katledilen Baskın için 'adalet' istedi
12:58 Sultangazi'de DEM Parti binasına silahlı saldırı
12:14 Fernas Madencilik işçilerine sanatçılardan destek
11:11 İsrail'den 'Nasrallah'ı öldürdük' iddiası
10:45 KASED'den 'Kadın Surfest Festivali'
10:05 İzmir'de şüpheli kadın ölümü
09:25 Serbest bırakılan MED-DER çalışanları: Dil mücadelemiz sürecek
09:16 Evden sedyeyle çıkarılan Yıldız'a 'cezaevinde kalabilir' raporu
09:12 Dr. Berwarî: Kürt kazanımlarını 'yok etme' planı devrede
09:11 Psikolog Tekinalp: Narin'i öldüren bir kişi değil, anlayış
09:11 Kürt sanatçı ve yazarların resimleri duvarlara nakşedildi
09:08 Parayı veren keçi katledebilecek: Ekosistemi yok eder
09:07 'Özgürlük' mitingi çağrısı: Çözümün adresi İmralı'dır
09:06 Polis şiddeti yerine eylemciye dava
09:05 9 Ekim'e giden süreç
09:03 Çiçek: İttifakın hedefi faşist iktidarı yıkmak ve geleceği kurtarmak olmalı
09:00 28 EYLÜL 2024 GÜNDEMİ
08:06 Cem Garipoğlu'nun mezarı 3 Ekim'de açılacak
07:50 Ormanların turizm amaçlı kullanılmasının önü açıldı
27/09/2024
23:47 Mersin'de iş cinayeti
23:40 ABD'de Helene Kasırgası: 30 ölü
22:24 Kürtçe'ye baskılar şarkılarla protesto edildi
22:14 Kız çocuğuna istismar suçundan 16 gözaltı
21:25 İzmir'de 3 kişi tutuklandı
21:03 Rıfat Ronî’nin tutuklanmasına tepki: Çalışmalarını sürdüreceğiz
20:33 MED-DER eski Eşbaşkanı Rıfat Ronî tutuklandı
20:18 İsrail: Hizbullah'ın komuta merkezini vurduk
20:05 MED-DER'de ‘Jin û ziman’ atölyesi
18:46 Uçar: İmralı’da sadece tecrit değil büyük bir direniş de var
18:28 İstanbul'da 1 kişi tutuklandı
18:18 Dil kurumlarına operasyon: 2 kişiye tutuklama talebi
18:11 Bazîd'te ölü bulunan çobanın ateşli silahla vurulduğu belirlendi
17:28 Havası en kirli il hangisi?
17:15 İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nde mobbing
17:06 İnsan kaçakçılığı yapan askerlerin duruşması görüldü
16:53 Dil kurumlarına yönelik operasyonda 7 kişi serbest bırakıldı
15:59 'Güvenliğini' sağlamak için görevlendirilen polisin tacizine uğradı
15:45 Kadın katliamı protestosu davasında beraat kararı
15:36 'Serhat Bölgesi’ndeki cezaevlerinde tecrit en üst seviyede'
14:57 Hasret Tutal davası karar için ertelendi
14:54 Öğretmenden çocuğa taciz iddiası
14:45 Karadeniz ormanlarına taş ocakları açılıyor
14:42 Darp ve taciz edilen kadından destek çağrısı
14:31 Wan'da Kürtçeye yönelik saldırılar protesto edildi
14:13 GABB'da kayyımların taşınmaz devri kararını iptal etti
14:03 Alpargün Apartmanı davasında ağır cezalar
14:00 İhlal mektubuna 'olumsuz gündem oluşturuyor' gerekçesiyle el konuldu
13:25 Belediye güvenliğinden öğretmenlere darp, gazeteciye ölüm tehdidi
13:22 Gediz Nehri'nden numune alındı
13:17 Amed’de uluslararası 'tarih' sempozyumu: Kültürel değerler korunmalı
12:46 Barolardan Kürtçe eğitmenlerin gözaltına alınmasına tepki: Hukuksuzdur
12:45 Eğitim Sen mülakat usulsüzlüklerini paylaştı
12:09 Belediyeye verilmeyen asfalt malzemesi çöpe döküldü!
12:09 Ailelerden İmralı için yeni başvuru
12:08 Madencilerin Ankara yürüyüşü sürüyor
12:06 Safitürk davasında 'yeniden yargılama' talebine ret
11:56 PFDK’den Amedspor’a ceza
11:35 Nagihan Akarsel İstanbul'da anılacak
11:21 Cenazenin saklandığı bölgede 2 kişinin daha olduğu tespit edildi
11:01 Türkoğlu: Tecridi kırmanın öncülüğünü kadınlar yapacak
10:41 Depremzedeler adalet talep etti
10:40 Licêliler bakır madenine karşı yarın buluşuyor
10:39 Kürtçe eğitmenler adliyeye sevk edildi
10:35 Rojava’da Jineoloji Akademisi 2’nci Konferansı’nı gerçekleştirdi
10:07 Kürtçe eğitmenler 4 gündür gözaltında: Dilimizle yaşamayı sürdüreceğiz
09:50 Sol Parti 'ittifak'a nasıl bakıyor?
09:33 Özbingöl: Güran cinayetinde bir el delilleri karartma çabasında
09:12 Valinin hedef gösterdiği gençlere takipsizlik
09:10 Ceylan Önkol'un davası 'faili meçhul'e bırakıldı
09:09 DEM Parti'ye saldırı soruşturmasında ilerleme yok
09:07 Bakım merkezinde şiddet ve ihmal
09:06 Siber saldırı dönemi: ABD seçimlerine kadar savaşın dozu artacak
09:05 Federe Kurdistan seçimleri: KDP güç kaybediyor
09:04 1 aile, 2 tutsak, 3 kent!
09:03 Sakık'tan 'özgürlük' mitingi çağrısı: Tecridi kırmalıyız
09:02 Tutsaklar: Banyo ve tuvaletler kamerayla izleniyor
09:01 İki farklı kent iki kadın: Asla ‘yapamam’ demeyin
09:01 27 EYLÜL 2024 GÜNDEMİ
08:26 Bugün hava nasıl olacak?
26/09/2024
23:40 Amed’deki soruşturmada bir kişi serbest
23:35 ABD'de 'Türkiye'den yasadışı bağış' soruşturması
22:59 PEN Norveç, Amed’deki gözaltıları kınadı
20:10 Erzurum Cezaevi’ni ziyaret eden Beştaş: Bu keyfiyeti durdurun
19:35 Grup Yorum sanatçısı Şengül tahliye edildi
19:10 Çoban, askeri noktaya yakın bir yerde ölü bulundu
19:02 Ulucanlar Katliamı 25’inci yılında: Zulme karşı direnmek haktır
18:16 Hatimoğulları: Ey saray, sırtımızdan geçinmene izin vermeyeceğiz
17:42 ‘Cinsel istismar’ suçundan yargılanan öğretmen göreve döndü!
17:28 Gözaltındaki Kürtçe eğitmenlerin ifadeleri alınmaya başladı
17:17 ‘Kürtçe konuşarak saldırılara cevap vereceğiz’
17:08 ÇHD’den İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya hakkında suç duyurusu
16:52 Hastanede temizlik hemşirelere yaptırılıyor
16:22 Kadın katliamını protesto edenlere ceza istemi
15:56 KONDA: En çok siyasetçiler, yargı, medya ve polis hak ihlaline neden oluyor
15:48 Gazeteci Uçar’a dava açıldı
15:41 Hatimoğulları: Bir avuç insanın refahı için milyonlar aç bırakılıyor
15:39 TÜGVA Ordu il kurucusu kaçakçılık operasyonunda gözaltına alındı
15:32 İnsan hakları savunucusu Kanat beraat etti
15:04 Şam’dan açıklama: Geri çekilme şartını kabul etmeden masaya oturmayız
14:44 DBP'den 'suikast' çağrısına kınama: Karanlık zihniyetin karşısında dimdik duracağız
14:41 Özkan’ın taziyesine kitlesel ziyaret
14:34 Karakol bahçesinde işkence uygulanan 4 kişi yeniden tutuklandı!
14:09 MED-DER’de Kirmançkî atölye: Dilimizi konuşarak saldırılara cevap olacağız
14:02 Cem Garipoğlu'nun mezarı açılacak
13:43 Aslıhan Sinem Çiçek davasında avukatların talebi kabul edildi
13:29 Bağ bozumunda kazan sayısı azaldı!
13:20 Gergerlioğlu kendisini duruşmadan çıkaran hakimi HSK’ye şikayet etti
13:02 Tutsak gazeteci Ezîzî hastaneye kaldırıldı
11:51 DEM Parti’den suç duyurusu: Salim Güran ile Ensarioğlu’nun ilişkisi tespit edilsin
11:39 'Beyin Göçü' istatistiği: İşletmeciler ABD'ye, mühendisler Avrupa'ya
11:39 Avukatlardan İmralı’ya gitmek için başvuru
11:29 Kürtçe eğitmenlerin gözaltı süresi uzatıldı
11:05 DEM Parti'den 13 Ekim çağrısı: İmralı kapıları açılmalı
09:53 Güney Afrikalı Dhalamini: Öcalan’ın özgürlüğünü daha güçlü talep etmeliyiz
09:05 Gazeteci Yurtsever: Türkiye işgalden ilhaka geçiş yaptı
09:05 Tarihi yapıları yok edecek barajın yapımına başlandı
09:04 Nurcan Arslan davasında ‘iyi hal’ kararına itiraz edilecek
09:03 Kadınlar ortak mücadele yöntemlerini tartışıyor
09:00 Şüpheli kadın ölümünde ‘intihara yönlendirme'den ceza talebi
09:00 26 EYLÜL 2024 GÜNDEMİ
08:59 Habertürk'te Bafel Talabani için 'suikast' çağrısı
08:18 4 il için sağanak uyarısı
25/09/2024
22:11 Dil kurumlarına yönelik soruşturma: Bir kişi serbest, iki gözaltı
22:03 Mêrdîn'de yaşamını yitiren Özkan, Pirsûs'ta toprağa verildi
21:01 Lübnan'da 600’den fazla kişi öldü, 90 bin kişi yerinden edildi
19:24 KHK eylemi 298'inci haftasında
18:31 Kürtçe için seferberlik çağrısı
17:28 Dîlok'ta iş cinayeti