İZMİR - Barış ve adalet mücadelesinin birbirinden ayrılamayacağını belirten 10 Ekim Barış Derneği Başkanı İshak Kocabıyık, Kürt sorununun çözümüne dair sürecin ilerleyebilmesi için iktidarın dili ve aklının değişmesi gerektiğini vurguladı.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 28 Aralık’ta Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan ile yaptığı görüşmede verdiği 7 maddelik mesaj gündemdeki yerini koruyor. Kamuoyuna yansıyan mesajlarda, “Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirmek tarihi bir sorumluluk olduğu kadar, tüm halklar için de kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazanmıştır” vurgusu öne çıktı.
DEM Parti heyeti, İmralı ziyareti sonrası Meclis'te temsiliyeti bulunan siyasi partilerin başkanlarıyla görüştü. Yine Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) tutuklu eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile görüştü. Heyetin, görüşmelerini tamamladıktan sonra yeniden İmralı'ya gitmesi bekleniyor.
10 Ekim Barış Derneği Başkanı İshak Kocabıyık, son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
'GEREKLİ ADIMLAR ATILMALI'
Kocabıyık, geçmişte yaşanılanlardan kaynaklı bir güvensizliğin olduğunu ve temkinli davranmak gerektiğini vurguladı. Kocabıyık, her türlü olumsuzluğa rağmen barıştan, çatışmasızlık ortamından ve çözümden söz edilmesinin umut verici olduğunun altını çizdi. Çatışma sürecinin toplumun tüm kesimlerini çok yorduğunu söyleyen Kocabıyık, "Bu toprakların her zerresinde ölüm, katliam, haksızlık, adaletsizlik, inkar ve yok sayma var. Bunların bitebileceğine dair bir inancın başlangıcı gibi gözüküyor. Bu anlamda umutluyuz. Diliyoruz ki gerekli adımlar atılır. DEM Parti'nin oluşturduğu heyetin yaptığı görüşmelerin sonucunda daha net bir tablo ortaya çıkar. Bizim bildiğimiz bu süreç Bahçeli'nin grup toplantısında yaptığı çağrı ile başladı. Bununla birlikte barışa karşı olan bir kesim de ortaya çıktı. Barışa karşı olduğunu deklare eden kesimlerin bile barışa ihtiyacı var" diye konuştu.
'ALEVİLER VE DÜRZİLER TEHDİT ALTINDA'
Ankara'da 10 Ekim 2015'te DAİŞ'in bombalı saldırısında katledilenleri hatırlatan Kocabıyık, "Biz DAİŞ'in katliamına maruz kalmış bir kesimiz. Dolayısıyla barış olabilmesinin temel koşullarından birisi DAİŞ ile olan ilişkidir. DAİŞ'lilerin salınabileceğine dair korkularımız var. Colani, DAİŞ'in Suriye emiriyken anlaşmazlığa düşerek, HTŞ'yi kurdu. İstihbarat teşkilatının başına bizim davamızda adı geçen bir ismi atadı. Lazkiye, Humus gibi yerlerde Aleviler ve Dürziler, HTŞ'nin katliam tehdidi altında duruyorlar. Sadece Türkiye'de olan barışın yeterli olmayacağını, bölgede de barış olmazsa Türkiye'deki barışın uzun süreli olamayacağını düşünüyoruz" diye kaydetti.
'MECLİS İŞİN DIŞINDA TUTULMAMALI'
Meclis'in geçmiş süreçlerde gelişmelerin dışında tutulduğuna dikkati çeken Kocabıyık, "Meclis'in her şeye rağmen bir temsiliyet özelliği var. Meclis'teki partiler toplumun yüzde 90'ını temsil edebilen bir güce sahip. Bu güç barış sürecine takviye edebilmeli.
Kendi tabanlarına başka konuşup, arkadan başka şeyler yapmasınlar. Meclis'te oluşturulabilecek bir komisyon bu sürecin genel çerçevesini çizip, mutabakatın sağlandığını açıklamalı. Bu tür bir açıklama, toplumda bu sürece olumsuz bakan, temkinli davranan kesimleri de ikna edebilir. Dolayısıyla temsiliyet ilişkisinin konuya dahil edilmesi için atılan adımlar çok önemli" ifadelerini kullandı.
EŞİTLİĞE DAYANAN KARDEŞLİK
Kocabıyık, Abdullah Öcalan'ın mesajındaki "Türk-Kürt kardeşliğinin yeniden güçlendirilmesi" çağrısının önemli bir çağrı olduğunu vurguladı. Kocabıyık, ortak gelecek hayalinin tekrar kurulması gerektiğini belirterek, "Sadece Türk-Kürt değil, Ermeniler, Çerkezler, Rumlar, Aleviler ve diğer grupların da bunun içinde yer alması gerekiyor. Kardeşlik lafı çok kullanıldı ve içi boşaltıldı. Dolayısıyla içi boş bir kardeşlik değil, eşitliğe dayanan bir kardeşliğin tesis edilmesi lazım. Bu sürecin başlamasında da bunun için verilen mücadele ve sürdürülemezlik olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de 50 yıldır verilen bir barış mücadelesi var. Onun biriktirdiği dinamiklerin de bu sürecin başlamasında etkisi var. Yani sürdürülemez hale gelen bir çatışma ortamı ve Kürt halkıyla sosyalistlerin verdiği barış mücadelesi Bahçeli'ye o çağrıyı yaptırdı. Umarım bu umudumuz bu sefer yarım kalmaz" diye konuştu.
'DİL VE AKLIN DEĞİŞMESİ LAZIM'
Sürecin olumlu ilerlemesi için "iktidarın dil ve aklını değiştirmesi" gerektiğini vurgulayan Kocabıyık, Hakan Fidan ve diğer iktidar temsilcilerinin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik söylemlerini hatırlattı. Söz konusu dilin barışın dili olmadığını söyleyen Kocabıyık, "Hakan Fidan geçmişteki çözüm sürecinin aktörlerinden biriydi. Bu görüşler devlet aklının korkutmaya yönelik sözleri. Akdeniz Belediyesi'ne yönelik operasyonu da öyle düşünüyorum. 'Bu süreç bizim dediğimiz gibi olacak, çizdiğimiz çerçevenin dışına çıkamazsınız' gibi bir anlayış var. Bunu yok etmenin tek yolu barış istediği ve mücadelesinin toplumsallaşmasıdır. Toplumun bütün kesimlerine sirayet etmesi, devlet aklı ve dilinin barış sürecine uygun hale gelmesine yol açar" diye aktardı.
'BARIŞ VE ADALET MÜCADELESİ AYRILAMAZ'
Barışın tesisiyle birlikte her şey güllük gülistanlık olmayacağını ancak yıkım ve travmaların bir kısmının ortadan kalkacağını dile getiren Kocabıyık, şöyle devam etti: "Barış süreci ile birlikte tamir sürecine gireceğini düşünüyoruz. Yoksulluk ortadan kalkmayacak. Ama hiç olmazsa bugünkü kadar yoksul ve çaresiz olunmayacak. Hukuksuzluk, adaletsizlik yüzde yüz ortadan kalkmayacak. Ama bir miktar daha hukuka uygun adımlar ister istemez atılacak. Barış ve adalet mücadelesi ayrılmaz bir parça. Barış sağlanmadan adalet sağlamanız mümkün değil. Bunu 9 senedir süren Ankara Gar Katliamı yargılamasından biliyoruz."
MA / Tolga Güney