İSTANBUL - Tahliye edilen gazeteci Serpil Ünal, meslektaşlarına dönük saldırılar karşısında sessiz kalamayacaklarını vurgulayarak, "Toplum üzerindeki baskının bir yansıması gazeteciler üzerinden gidiyor. Çünkü şiddetin duyulmasını istemiyorlar" dedi.
Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, 19 Aralık 2024 tarihinde Kuzey ve Doğu Suriye'de haber takibi sırasında Türkiye'nin Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) saldırısında katledildi. Gazetecilerin katledilmesine karşı yapılan eylem ve etkinliklerde çok sayıda kişi gözaltına alındı tutuklandı. Gazeteciler Gülistan Dursun, Hayri Tunç, Enes Sezgin, Osman Akın, Can Papila, Pınar Gayıp ve Serpil Ünal ile siyasetçiler Haci Ugiş ve İmam Şenol, 21 Aralık'ta katıldıkları eylemde gözaltına alındı. 9 isim, “örgüt propagandası yapmak" ve "gösteri ve yürüyüşler kanununa muhalefet" iddialarıyla tutuklandı.
Gazeteciler hakkında 27 Ocak’ta hazırlanan iddianame İstanbul 24'üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede, gazetecilerin polise direndikleri ileri sürülerek, Nazım Daştan ile Cihan Bilgin’in fotoğraflarını taşımaları suç sayıldı. Mahkeme, 31 Ocak'ta tensip zaptı hazırlayarak, 9 kişinin tahliyesine karar verdi. Gazetecilerin ilk duruşması 11 Nisan’da görülecek.
'YERDE SÜRÜKLENEREK GÖZALTINA ALINDIK'
Meslektaşlarının katledilmesini protesto ettiği için tutuklanan ve sonrasında tahliye edilen isimlerden Mücadele Birliği gazetesi muhabiri Serpil Ünal, gazetecilere dönük saldırıları değerlendirdi. Gözaltında yaşananları anlatan Serpil Ünal, "Biz birkaç arkadaş biraz erkenden gittik. Nasıl bir program yapacağımızı konuşacaktık. Gider gitmez etrafımız çevrildi ve ‘eylem yasağı var’ denildi. Kimliklerimiz alındı ve kalkanlarla duvara sıkıştırıldık. Bu arada ‘eylem yasaklanmıştır, dağılın’ anonsu geçmeye başladılar. Ama oradan çıkmanın imkanı yoktu. O kadar duvara sıkışmıştık ki arkamızdaki bir dükkanın kapısı içeri doğru gitmişti. Dükkan sahibi ‘Ne yapıyorsunuz, kapı kırılacak’ dedi. Polis, ‘Kapat kapat, kırılırsa tanzim ettiririz’ dedi. Sonra bir arkadaşımızın boğazı sıkıldı, bizi de ters kelepçeyle, yerde sürükleyerek gözaltına aldılar" dedi.
'SESSİZ KALAMAYIZ'
Türkiye’nin Suriye’de yürüttüğü savaşın toplumda görünür olmasını istemediğine dikkati çeken Serpil Ünal, "Arkadaşlarımız, oradaki gerçekleri bize aktarıyorlardı. Sonradan haklarında yakalama kararı var gibi şeyler söylendi. Ama asıl olan arkadaşlarımızın gazeteciliğidir. Suriye’deki gerçekleri onlardan öğreniyorduk. Dolayısıyla onların ölümünün karşısında sessiz kalmamız mümkün değil. Her meslektaşın yapması gerekeni yaptık. Örneğin sağlıkçılar da arkadaşlarının başına bir şey geldiğinde çıkıp açıklama yapıyorlar. Bundan doğal da bir şey yok. Halklara gerçekleri ulaştırma çabasında olan, o savaş ortamında canını ortaya koyup insanlara bilgi ulaştıran arkadaşlarımızı anacağız ve katledilmelerini protesto edeceğiz. İktidar bu sesi duyurmak istemiyor. Oradaki savaş ortamının basına yansımasını istemiyor. Savaşın bir şekilde örtbas edilmesi ve katliamın örtbas edilmesini istiyor" diye konuştu.
'ŞİDDETİN DUYULMASINI İSTEMİYORLAR'
Tüm baskılara rağmen mesleki faaliyetlerini sürdüreceklerini vurgulayan Serpil Ünal, "Baskı aslında her alanda var. Grevler, basın açıklamaları yasaklanıyor. Bu baskıları yansıtanların geri çekilmesi gerekiyor ki baskıyı daha da yoğun bir şekilde sürdürebilsinler. Toplum üzerindeki şiddetin ve baskının gizlenmesi ve açığa çıkmaması amaçlanıyor. Ama gazetecilerin görevi bu. Ben şimdi İstanbul’da yaşıyorum. Ankara'daki bir olayı orada bulunan gazeteci arkadaşımdan öğrenirim. Yani toplum üzerindeki baskının bir yansıması gazeteciler üzerinden gidiyor. Daha çok sosyalist, Kürt ya da muhalif olan gazeteciler gözaltına alınıp tutuklanıyor. Çünkü o şiddetlerin duyulmasını, yansımasını istemiyorlar. Bir itiraz olduğunda bunun şiddet, gözaltı ve tutuklama ile sonuçlanacağını göstermek istiyorlar" ifadelerini kullandı.
DAYANIŞMA VURGUSU
Yaşananlara karşı dayanışma ve mücadele etmenin önemine vurgu yapan Serpil Ünal, şunları söyledi: "Bu baskılar sadece gazetecilere değil, devrimcilere ve kadınlara yönelik de tutuklamalar ve baskılar çok fazla. Diğer yandan işçilerin ve emekçilerin haklarına yönelik gasplar üst düzeyde. Yoksulluk giderek tırmanıyor. Asgari ücret 22 bin 100 TL civarında tutuldu. Grevler yasaklanıyor, işçiler yasağa rağmen hakkını korumaya çalışıyor. Saldırılara karşı korkmamak gerekiyor, dayanışma içerisinde olmak gerekiyor. Mücadeleyi büyütmek için ne yapmak gerekiyorsa devam etmek gerekiyor."
MA / Ömer İbrahimoğlu