ŞIRNEX - Cizîr'deki Nerdüş Deresi üzerinde yapılmak istenen barajla “sit alanı” ilan edilen köylerin sular altında kalacağını belirten avukat Dilan Elçi, projeye karşı hukuki süreç başlatacaklarını söyledi.
Şirnex'in Cudi Dağı’nın önemli su kaynaklarından biri olan ve halkın su ihtiyacını karşılayan Nerdüş Deresi, bölgedeki kömür ocaklarından dolayı yıllardır zehirli akıyor. Tüm tepkilere rağmen herhangi bir önlem alınmayan dere yatağına Devlet Su İşleri (DSİ) 10. Bölge Müdürlüğü tarafından bir de baraj yapılmak isteniyor. Proje güzergahında yer alan ve Cizîr’e 15 kilometre uzaklıkta bulunan, 32 yıldır “güvenlik” gerekçesiyle yasaklı olan Şax ile Hebler köyleri de büyük oranda sular altında bırakılacak.
Sadece baraj yapımı ile sınırlı kalmayacak olan projede; Hidroelektrik Santrali (HES), sulama, malzeme ocakları, kırma-yıkama-eleme tesisi ve beton santralleri de bulunuyor. Yapılacak olan baraj ile Turizm Bakanlığı tarafından birinci derece sit alanı ilan edilen Şax köyü de sular altında bırakılacak. Şax köyünde ise 7 kale bulunuyor.
Hebler köyünden olan ve aynı zamanda Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Dilan Elçi, baraj projesine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, hukuki süreç başlatacaklarını söyledi.
'SİT ALANI BARAJ ALTINDA BIRAKILAMAZ'
32 yıldır yasaklı olan köylerinin baraj yapılarak yok edilmek istendiğini ifade eden Dilan Elçi, "90'lı yıllarda yaşananlar, özellikle Kürt meselesi ve o dönemin güvenlik politikaları, en acı ve travmatik olaylardır. Bu acı ve travmatik olaylardan biri de güvenlik gerekçesiyle köylerin zorla boşaltılması ve sonrasında bu köylerin belli aralıklarla yakılmalarıdır. Bu köylerden ikisi 1992 yılında boşaltılmış Hebler ve Şax köyleridir. Köylere dönüşün önünde hala büyük engeller söz konusudur. Bütün yaşananlar ile devletin yüzleşmesi, bunları kabul etmesi gerekmektedir. Ancak görüyoruz ki yüzleşmek yerine DSİ 10. Bölge müdürlüğü tarafından Nerdüş deresi üzerinde baraj yapmak istemektedir. Projenin ÇED raporu hazırlanmış, fizibilite çalışmaları yapılmıştır. ÇED kapsamında yapılan halkın katılım toplantısında da köy sakinleri projeyi istemediklerini dile getirmişlerdir. Baraj altında bırakılmak istenen bu köyler, Asur İmparatorluğu'na kadar uzanan köklü tarihe sahipler. Turizm Bakanlığı tarafından da Şax Kalesi ve yerleşim alanı birinci derece arkeolojik sit alanı ilan edilmiştir. Sit alanı olan bir yer sular altında bırakılamaz" dedi.
‘ENGELLER SÖZ KONUSU’
Bölgenin iki tarihi köyünün sular altında bırakılmasının 90'larda yürütülen zorla boşaltma politikasının devamı olduğunu dile getiren Dilan Elçi, “Barajın yapılması durumunda köye dönüş hakkı fiilen ortadan kalkacaktır. Boşaltılma olayı yaşanmadan önce bölgenin meyve ve sebze ihtiyaçları bu köyler tarafından karşılanmaktaydı. Bu denli verimli ve tarihi köyler sular altında bırakılmaya çalışılması vicdanları yaralamaktadır. Kürt meselesi ve o dönemin güvenlik politikaları gerekçesiyle köyler boşaltılıp belli aralıklarla yakıldı. Köylere dönüşün önünde hala büyük engeller söz konusudur” diye belirtti.
HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATACAKLAR
Hebler köyüne yıllar sonra avukat kimliği ile girebildiğini kaydeden avukat Dilan Elçi, yapılmak istenilen baraja karşı hukuki süreci başlatacaklarının bilgisini paylaştı. Dilan Elçi, “Barajların çevreye verdiği zararlar saymakla bitmez. Acak birkaç tanesini söylemek gerekirse; bölgede bulunan bitki ve hayvan çeşitliliği yok ediyor. Tarihi ve kültürel her türlü varlık sular altında kalıyor. Ve en önemlisi mezarlıklarımız yok ediliyor. Her ne kadar gereksinim amaçlı yapıldığı söylense de baraj çözüm değil sorun haline gelmektedir. Yakın çevrede birçok dere yatağı bulunmaktadır, boru hatları ile su ihtiyacı olan köylere su ulaştırabilme imkanı varken tarihi iki köye baraj yapılması kabul edilecek bir durum değildir. Projeye karşı önümüze bir program koyduk. Her iki köyün insanıyla bir araya gelip imza toplayacağız ve topladığımız imzalarla birlikte başvuruda bulunacağız. Hafızamız, tarihimiz ve topraklarımızın sular altında kalmaması için elimizden geldiğince hukuki mücadeleyi sürdüreceğiz” diye konuştu.
MA / Zeynep Durgut