İSTANBUL - Kadınların güvencesiz koşullarda çalıştırıldığını belirten DGD-SEN Genel Başkanı Neslihan Acar, “Onurlu bir yaşam için 1 Mayıs’ta alanlardayız” dedi.
Derinleşen ekonomik kriz, emek sömürüsü, düşük ücretler, mobbing ve güvencesiz çalışma koşulları emek ve işçi sınıfının karşılaştığı sorunların başında geliyor. Kadınlar ise bu sorunların daha derinini yaşıyor. Başta güvenceli çalışma koşulları olmak üzere işçiler ve emekçiler, yaşadıkları sorunları ve bu sorunların çözümüne dair taleplerini 1 Mayıs'ta alanlarda dile getirmeye hazırlanıyor.
Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası (DGD-Sen) Genel Başkanı Neslihan Acar, kadın işçilerin emek mücadelesine ve taleplerine dair değerlendirmelerde bulunarak, 1 Mayıs’ta alanlara çıkma çağrısında bulundu.
GÜVENCESİZ EMEK
İktidarın aile politikalarının sermayenin kadın emeğine dönük politikalarıyla paralel olarak ilerlediğine dikkati çeken Neslihan Acar, “Bu sene ‘Aile yılı’ ilan edildi. Bizler yoksulluğu tartışırken, devlet ve sermaye kadınlara evlilik ve aile kurmayı vaat ediyor. Bu koşullarda ise kadınlara, güvencesiz, geçici, gündelikçi ya da yevmiyeli işlerde çalışmaları dayatılıyor. Yani güvencesiz emek, kadınlar üzerinden örgütlenmiş oluyor. Kadınlar derin bir yoksulluk yaşıyor. Kadınlar açısından yeterli beslenmeye ulaşamama ve sağlıklı barınma koşullarından mahrum kalıyor. Aynı zamanda kadınlar, kriz dönemlerinde cinsiyetçi ideolojilerin devlet eliyle organize edildiği ve kadınları eve hapsetmek üzere alınan kararlarla da karşılaşıyor. Bu dönemlerde kadın cinayetlerinde çok ciddi anlamda artışlar da yaşanıyor” dedi.
GÜVENCESİZ ÇALIŞMA VE UCUZ İŞ GÜCÜ
Neslihan Acar, hem kendi iş kollarında hem de kadınların yoğun çalıştığı tekstil iş kolunda örgütlenme faaliyetleri yürütürken, temas ettikleri kadınların maruz kaldığı sorunlara da değinerek, “Yoksulluk zorunlu bir rıza yarattı. Kadınlar güvencesiz koşullarda çalışıyor. Ucuz iş gücü olarak görülüyor. Ücret gasp edilecekse, kadınlardan başlanıyor. Kadınlarda ciddi bir yoksullaşma söz konusu. Ayrıca temas ettiğimiz kadınlarda, aile ekonomileri daraldıkça, kadınlar çok daha genç yaşlarda evlenme, ekonomik krizi atlatabilmek için istemedikleri bir yaşamı yaşamak zorunda kalıyor. Kadınlar toplumsal ilişkiler içerisinde de cinsiyet eşitsizliğini iliklerine kadar yaşıyor. Bunun yanında göçmen kadınlarla da temas halindeyiz. Göçmen kadınlar çok daha güvencesiz ve düşük ücretlere mecbur bırakılıyor. Göçmen kadınların yaşamları, her an tehlike altında, merdiven altı, kayıt dışı, ölse dahi izine rastlanamayacak koşullarda bir işçileşme halinde” diye konuştu.
‘BEDENİMİZ ÜZERİNDEN POLİTİKA UYGULANIYOR’
Kadınların bu yıl 8 Mart’a her yerde çok güçlü bir şekilde alanlara çıktığını anımsatan Neslihan Acar, “Hükümet bir önceki seneyi emekliler yılı ilan etti ve emeklilerin son kalan güvencelerini de ellerinden aldı. Bu seneyi de ‘aile yılı’ ilan etti. Bizim bedenimiz üzerindeki bütün söz hakkını kendi politikaları üzerinden kuruyor. İktidar, geçen sene bir kadın sığınma evi dahi açamamış, Aile Bakanlığı'nın bütün bütçesinin kadının güçlendirilmesine değil de kadının evlenmesine, çeyizine ve ucuz iş gücünü üretmeye harcamış” diye belirtti.
TALEPLER
Kadınların çok ciddi hak saldırıları ile karşı karşıya olduğunu ancak haklarını kazanmaya yönelik mücadeleyi de ısrarla sürdürdüklerini söyleyen Neslihan Acar, “İş yerlerimizde ucuz iş gücüyüz ve eşit işe eşit ücret talebi çok baki. Kadınlar; kendi bedenleri ve yaşamları üzerinde söz kuracak; hükümet politikalarına karşı bir politika üretebilecek konumdadır. Bu saldırıları göğüslemeye çalışarak, hak kopartıcı pozisyon alabileceğimize dair inancımız var. Tüm taleplerimizle ve yan yana alanlara çıkabileceğiz. Kendi hayatlarımız üzerinde karar verebiliriz. Devlet, kadınlarla ilgili bir program yapıyorsa; kamusal hizmetlerden eşit yurttaş gibi faydalanabileceğimiz, ucuz işgücü olarak çalışmadığımız, her an sokakta tacize, şiddete uğramadığımız, karakollarda ve mahkemelerde faillerin aklanmadığı bir düzen oluşturulsun. 6284 etkin uygulansın, İstanbul Sözleşmesi tekrar imzalasın ve kadınlardan özür dilesin. Biz bu taleplerle 1 Mayıs’a gidiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘ONURLU YAŞAM İÇİN 1 MAYIS’A’
1 Mayıs’ta alanlarda olacaklarını belirten Neslihan Acar, “Büyük çoğunluğunu genç kadınların oluşturduğu bir kitle, yaşamsal taleplerini mücadele etrafında biriktirdi. Bu talepler ve mücadele 1 Mayıs alanlarında somutlaşmalı. Hükümetin kadın politikalarını reddediyoruz. Bizim yaşamlarımız üzerinde söz ve karar hakkı bize aittir. Bugün bir işçi kadın da direnişe çıkarken hem kadın kimliğinin hem sınıfsal kimliğinin her gün aşağılandığı ve yok sayıldığını biliyor. Onurlu yaşam talebimiz var. Bunun etrafında bütün kadınları kenetlenmeye ve 1 Mayıs'ta nerede, nasıl zorlayabiliyorsak Taksim'e akmaya, birbirimizi bulmaya çağırıyoruz” dedi.
MA / Yeşim Tükel