İZMİR - İHD Onursal Başkanı Akın Birdal, Abdullah Öcalan'ın çağrısının muhataplarından biri olan iktidarın "ipe un serdiğini" söyleyerek, "Tecrit kalkmalı. Eşitlik ve özgürlük temelinde bu süreci ilerletmeliyiz" dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı tarihi çağrının üzerinden 2 ay geçmesine rağmen devlet ve iktidar tarafından henüz somut bir adım atılmadı. Tüm kesimler çağrıyı sahiplenerek, devletin adım atmasını talep ediyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Onursal Başkanı Akın Birdal, tarihi çağrı sonrası atılması gereken adımlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘KİMİNLE BARIŞACAKSINIZ?’
Birdal, resmi ideolojinin demokratik niteliğe kavuşmadığını belirterek, yüzyılı aşkın süredir tekçi anlayışın devam ettiğini ve bu süre içerinde bir yüzleşmenin halen yapılamadığını ifade etti. Birdal, "’Barış gelecekse de biz getiririz' diyorlar. 1951'de Türkiye Komünist Partisi (TKP) büyük tevkikat olduğu zaman bilinen yazarlar, şairler, siyasetçiler gözaltına alındı ve tutuklandı. Ankara'da işkencede sorgulanırlarken Ankara Valisi Nevzat Tandoğan sorgu yerine geliyor ve 'size ne oluyor, komünizm de gelecekse biz getiririz' diyor. Aynen şimdi böyle bir anlayışla karşı karşıyayız. Barış gelecekse ve Kürt sorununu çözülecekse 'biz getiririz, biz çözeriz' diyorlar. Oysa bu iki yanlıdır. Kiminle barışacaksınız? Bu bağlamda daha bu anlayışa gelinemedi" dedi.
‘İPE UN SERİYORLAR’
Belirsizliklerin umutsuzluğa yol açtığına vurgu yapan Birdal, "Bu işin hala muhatabı yaratılamadı. 27 Şubat'ta Abdullah Öcalan'ın çağrısının 4 muhatabı vardı. Birincisi PKK, ikincisi iktidar, üçüncüsü Meclis ve dördüncüsü de toplumsal ve siyasal muhalefettir. Birinci muhatap olan PKK hemen karşılık verdi. Silahlar sustu. Ama ne yazık ki diğer yandan silahlar susmadı. Yine kongre ne zaman, nerede ve nasıl toplanacak? Abdullah Öcalan'ın sürece dahil edilmesinin önemi büyüktür. Burada da artık tecrit kapısı açılmalı. Kuşkusuz koşulların yaratılması gerekiyor. Yani tecrit kaldırılmalı, koşullar oluşturulmalıdır. İletişim sağlanmalı. Ailesi ve avukatları sistematik olarak her hafta görüşebilmeli. Ancak avukatların başvurusu yanıtsız bırakılıyor. Örneğin gazeteciler gidip görüşebilmeli. Ne yazık ki iktidar ipe un seriyor, güven verici bir adım atılmıyor" diye belirtti.
'TALEP VAR, MUHATAP YOK'
Herkesin barışa ihtiyacı olduğunu vurgulayan Birdal, toplumun tüm kesimlerinin barışı kendi gündemine alması gerektiğini söyledi. Öncelikle bu sürecin konuşulabilir ve tartışılabilir kılınması gerektiğini belirten Birdal, "Bunun için ‘Terörle Mücadele Yasası’ ve ‘Türk Ceza Yasası'ndaki konuşmayı, tartışmayı ve yazmayı engelleyen bütün yasaların temizlenmesi gerekiyor. Bu süreci konuşmadan, tartışmadan nasıl barışa evireceğiz? Yani o yüzleşmeden, sorgulamadan nasıl kalıcı ve onurlu barışa varacağız. Cumartesi Anneleri’nin adalet arayışını 1049'uncu haftası da geride kaldı. Yani bazı düzenlemeler yasal çalışmaları gerektiriyor ve yeni yasaların yapılması gerek. Cumartesi Anneleri’nin hakikat ve adalet arayışında Galatasaray Meydanı polis ablukasında. Bir telefonla bu bariyerler kaldırılıp, anneler, hak savunucuları karanfilleri lisenin önüne bırakabilirler. Amed'de, Hakkari'de, Batman'da yine kayıplar bulunsun, failleri yargılansın talebi var. Ama bunlara da muhatap yok. Bu adımlar atılabilir" diye konuştu.
ULUSLARARASI GÖZLEMCİLER
Toplumdaki tüm kesimlerin temsiliyetinin olacağı bir 'Barış Konferansı'nın düzenlenmesi gerektiğini aktaran Birdal, kolektif iradeyle İmralı Adası'na gidilecek bir heyetin belirlenebileceğine de değindi. Dünyadaki barış süreçlerinde uluslararası gözlemcilerin rolüne değinen Birdal, "İrlanda, İspanya, Güney Afrika, Kolombiya örneklerinde silahlar en son bırakılmıştır ve üçüncü göz dediğimiz uluslararası silahsızlanma komisyonu oluşturulmuştur. Silahsızlanma onların gözetiminde ve denetiminde olmuştur. Ama bizde hemen arabayı atın önüne koyarak, 'Silahları bırakın' diyorlar. Peki, nerede bırakılacak? Kime bırakılacak? Kim alacak bu silahları ve bırakan güçlerin güvencesi ne olacak? Üçüncü gözler nerede? Silahlar bırakılması konusunda açıklamalarda, bu koşullarda silahlar bırakılmasının söz konusu olmadığı söyleniyor" diye belirtti.
'HERKES İÇİN BİR FIRSAT VAR'
Başta hasta tutsaklar olmak üzere cezaevlerindeki siyasetçilerin ve gazetecilerin derhal serbest bırakılması gerektiğinin altını çizen Birdal, infaz yakmaların derhal durdurulması ve İdare Gözlem Kurulu’nun (İGK) lağvedilmesi gerektiğini söyledi. Barış ve demokrasinin olması için Meclis’te bir komisyonun kurulması gerektiğini kaydeden Birdal, yaşanan gelişmelerin fırsat olduğunu söyledi. Birdal, "Bu sadece hak savunucuları ve Kürt halkı ile barış savunucularının duyumsadığı bir fırsat değildir. Bu siyasi iktidar için de bir fırsattır. Bence bu süreci sonlandırırsak siyasi iktidar da çalışan ve yoksullaşan emekçilerin de birtakım görece de olsa sorunlarına çözüm getirebilir. Çünkü şu anda savunma ve güvenlik harcamalarına ayrılan para emeklilere ve çalışanlara ayırsalar bu herkesin işine yarar. Herkes barış için 'bugün ben ne yaptım?' diye kendi kendine sormalı. Kant'ın (Immanuel Kant) dediği gibi 'Ben ne yapabilirim, biz ne yapabiliriz?' sorusunu sormalı. Eşitlik ve özgürlük temelinde bu süreci ilerletmeliyiz" dedi.
MA / Uğurcan Boztaş