Anayasa profesörü Hüsnü Erdem: Süreç odaklı bir anayasa hayata geçirilmeli

img
AMED - 1982 anayasasının Kürt sorununu derinleştirdiğini belirten Anayasa profesörü F. Hüsnü Erdem, “Öncelikli olarak süreç odaklı bir anayasa hayata geçirilmelidir. Yerel yönetimler güçlendirilmeli. Yani Kürtlerin kendisini yönetebilmesinin önünün açılmalı” dedi. 
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” gündemdeki yerini koruyor. Çağrının ardından 1 Mart’ta ateşkes ilan eden PKK, 5-7 Mayıs tarihlerinde de kongresini toplayarak 12 Mayıs’ta yaptığı açıklamayla çalışmalarını sonlandırma kararı aldı. 
 
Bu süre zarfında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Meclis’te komisyon kurulması çağrısını yapsa da iktidar ve devlet tarafından henüz somut bir adım atılmış değil. Öte yandan uzmanlar sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için yeni anayasal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu belirtse de bu noktada da herhangi bir adım atılmadı. 
 
Bir yandan da “anayasa” tartışmaları siyasette sürerken, yürütülen tartışmalarda Kürtlerin temel hakları noktasında nasıl bir yol izleneceği de belirsizliğini koruyor. 
 
Daha önce anayasa değişikliği için başlatılan çalışmalara katılan Anayasa Profesörü ve Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, süreç bağlamında gelişen anayasa tartışmaları ve nasıl bir anayasaya ihtiyaç olduğuna dair ajansımızın sorularını yanıtladı. 
 
Türkiye’de yürürlükte olan mevcut anayasaya dair yıllardır eleştiriler yapılıyor. Mevcut anayasa hangi aşamalardan geçerek son halini aldı? 
 
Anayasalar hem devletin temel yapısını ve işleyişini düzenleyen belgelerdir, hem de temel hak ve özgürlükleri düzenlerler. Her iki yön itibariyle de devleti, iktidarı sınırlama, onun keyfiliğe kaçmasını engelleme ve hak ve özgürlükleri güvence altına alma gibi iki temel işlevi açısından da, 1982 Anayasa’sı orijinal ve otantik haliyle anayasacılık teorisiyle bağdaşmayan, buna ters düşen bir anayasa niteliğine sahip. Yani bireyi devlet karşısında koruma değil de, mevcut devleti birey karşısında korumak gibi bir kaygıdan hareket ediyordu. Demokrasiyi sınırlayan, hak ve özgürlüklerin alanını da dar tutan, hukuk devleti anlayışıyla da çelişen, birçok hükmü barındıran bir anayasaydı. Nitekim Osmanlı-Türkiye anayasacılık tarihinde, kabul edilen anayasalarla mukayese edildiğinde, bu anayasa geriye gidişi ifade eden bir anayasadır. Bu özelliği dolayısıyla bu anayasa yürürlüğe girdiği günden itibaren sürekli eleştirilen, değiştirilmesi ya da yenilenmesi gerektiği söylenen bir anayasadır. 
 
82 Anayasası bugüne kadar tam 19 kez değiştirildi. 2017 anayasa değişikliğini bir tarafa bırakacak olursak, ondan önceki değişiklikler hep pozitif anlamda oldu. Yani demokrasinin alanı olabildiğince genişletildi. Temel hak ve özgürlüklerin alanı eskiye oranla epey değiştirildi, genişletildi. Hukuk devleti alanında var olan eksikliklerin çok önemli bir kısmı kaldırıldı. Yani 82 anayasası bir anlamda bir metamorfoza uğradı. Kendi orijinal ve otantik halinde var olan katı devletçi, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti karşıtı nitelikleri önemli ölçüde yumuşatıldı. Ama hala şüphesiz bu değişikliklerle birlikte 82 anayasası -2017'ye kadarki dönem için söylüyorum- devletçi, tekçi, merkeziyetçi nitelikleri koruyan bir anayasaydı. Ama 2017 yılında yapılan değişikliklerle birlikte esas itibariyle hükümet sistemine ilişkin köklü bir revizyon gerçekleşti. Bu hükümet sistemi maalesef denge ve denetleme mekanizmalarına yer vermeyen bütün yetkileri -yasama, yürütme ve yargıya dair yetkileri de-doğrudan ya da dolaylı bir biçimde tek kişinin iradesine devreden, bırakan bir anayasa değişikliği oldu. Bu anayasa değişikliği sonrasında daha önceden zaten bozulmaya başlayan Türkiye'deki otorite-özgürlük denklemi, çok daha kötüye doğru evirildi. Demokrasinin alanı daraltıldı. Uygulamayla birlikte temel hak ve özgürlükler baskı altına alındı. Sessiz ve suskun bir toplum yaratılmaya çalışıldı. Bunda hiç şüphesiz 2017 anayasa değişikliklerinin ve yeni dönemde oluşturulmaya çalışılan yeni statükonun etkisi belirleyici oldu.
 
1982 Anayasa’sının Kürt sorunun derinleşmesine etkileri nelerdir? 
 
 
Mevcut anayasa geriye gidişi ifade eden bir anayasadır. Bu özelliği dolayısıyla bu anayasa yürürlüğe girdiği günden itibaren sürekli eleştirilen, değiştirilmesi ya da yenilenmesi gerektiği söylenen bir anayasadır.
 
Bu anayasa Kürt sorununda daha derinleştirici bir etki yarattı. Hiç şüphesiz anayasalar çatışmaların çözümünde önemli siyasi ve hukuki belgelerdir. Anayasalar kimi zaman bu çatışmayı yaratan ya da var olan çatışmayı derinleştiren bir etki yaratır. Kimi zaman da anayasalar var olan çatışmayı yok eden ya da çatışmayı yumuşatan bir etki yaratır. 82 Anayasası Kürt meselesi açısından çatışmayı derinleştiren bir anayasa oldu. 82 Anayasası bir taraftan anayasanın tümüne hakim olan Türklük vurgusuyla, diğer taraftan Kürtlerin kendisini yerelde yönetme iradesine ket vuran merkeziyetçi, tekçi yapısıyla, çoğulculuğu reddeden, kültürel kimlik haklarının kullanımı engelleyen yapısıyla, Kürt meselesini derinleştirici bir etki yarattı.
 
Kürtlerin yaşadığı sorunları aşmada dile getirdiği üç temel talep var. Bu taleplerin hiçbiri 82 anayasasında yer almıyor. Bugünkü haliyle de yer almıyor. Bunlardan birincisi; vatandaşlığın kapsayıcı ve kuşatıcı olması isteniyor. Kürtlerin temel taleplerinden biri bu; yani vatandaşlık ya hiç tanımlanmasın ya da tanımlanacaksa kapsayıcı ve kuşatıcı bir kavramla tanımlansın. Bu sadece Kürt meselesi açısından değil. Türkiye'deki diğer farklılıkları kapsayıp kucaklaması açısından da buna dikkat etmek gerekiyor. İkincisi, kültürel kimlik hakları; mevcut anayasanın 42’nci maddesinin son fıkrası, Kürt dilinde ya da farklı dillerde eğitim yapma imkanını tanımıyor. Eğer bir anayasa değişikliği yapılacaksa ya da yeni bir anayasa yapılacaksa en düşük marj bu yasağın kaldırılmasıdır. Kültürel kimlik haklarını güvence altına almak doğru olacaktır. Üçüncüsü de; adem-i merkeziyetçi bir yönetim tarzı. Mevcut anayasa idari özelliği öngörüyor. Mevcut anayasaya baktığımızda merkeziyetçi yönü ağır basan bir anayasadır. En azından uygulama o doğrultuda... Kürt meselesinin kalıcı temelde çözülebilmesi için bu taleplerden üçüncüsü olan adem-i merkeziyetçi bir yönetim tarzının, yani özerkliğin sınırının geniş tutulduğu, yerelin yerel demokrasinin ön plana çıktığı, merkeze ait olan yetkilerin önemli ölçüde yerel tarafından paylaşıldığı yönetim tarzına geçilmesi gerekiyor. Bugün sağlanmış olan negatif barışı, pozitif barışa evirmek, bunu kalıcı kılmak istiyorsak bu üç temel talebin anayasal düzeyde karşılık bulması gerekiyor. 
 
Yeni anayasa bağlamında yol temizliğinin önemine herkes değiniyor. Sizde daha önce verdiğiniz birçok demeçte yol temizliğinin önemine dikkat çektiniz. Yol temizliği için neler yapılmalı ve hangi adımlar atılmalı?
 
Anayasayı değerli ve önemli kılmak ile kalıcı bir toplumsal barışı sağlamak istiyorsak, olabildiğince geniş mutabakat temelinde yapmak gerekiyor. Yani toplumun farklı kesimlerini kapsayan, kuşatan, onların siyasi temsilcilerinin iradelerine yer veren, siyasi, hukuki metinler haline getirmemiz gerekiyor. O nedenle bugüne kadar Osmanlı-Türkiye anayasalarına bakıldığında, orada hakim olan yapım yönteminin dışındaki bir yöntemle yapmak gerekiyor. Yani bugüne kadar anayasalar hep yukarıdan aşağıya yöntemle yapıldı. Toplumun özgür iradesi, dikkate alınmaksızın, bir mutabakat arayışı içerisine girilmeksizin anayasalar yapıldı. 1921 Anayasası kısadır ve geçici bir anayasadır. Sosyolojik meşruiyeti güçlü olan bir Meclis tarafından yapıldı ve kabul edildi. 
 
Türkiye toplumunun kendi özgür iradesi ve inisiyatifiyle yaptığı bir anayasaya kavuşabilme adına olsa da yeni bir anayasa yapmak gerekliliğine inanıyorum. Ama bu anayasanın olabildiğince geniş tabanlı, geniş mutabakat temeline dayalı bir anayasa olması gerekiyor. Bugün itibariyle özgürlüklerin çok önemli ölçüde kısıtlı olduğu, sessiz ve suskun bir toplum yaratılmak istendiği bir dönemde bir anayasa yapabilmek çok kolay görünmüyor. Anayasaların yapılması için gerekli olan bir siyasal iklim ve bir atmosfer var. Demokratik ve özgürlükçü bir iklim olması gerekiyor. Bugün böyle bir iklimin var olduğunu hiç kimse söyleyemez. O nedenle eğer yepyeni bir anayasa yapmak istiyorsak öncelikle yapılması gereken şey bu iklimin yaratılması ve bu iklimin önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Yani yolun temizlenmesi ve güven artırıcı adımların atılmasıdır.
 
 
Bir röportajınızda anayasa tartışmalarına dair “Türkiye toplumunda ve siyasetinde anayasaya yönelik abartılı bir yaklaşım mevcut. Adeta bir anayasa fetişizmi ya da romantizmi yaşanıyor” değerlendirmesinde bulunmuştunuz. Bu konuyu biraz açar mısınız? 
 
 
Anayasanın içeriği kadar uygulanması da önemlidir. Mevcut anayasaya uyulmadığı bir ortamda yeni bir anayasa arayışının da çok fazla bir anlamı olmaz.
 
Anayasalar toplumsal sorunları bir çırpıda çözecek sihirli formüller değildir. Anayasalar toplumsal sorunların çözümünü kolaylaştıran ya da zorlaştıran parametrelerden sadece biridir. Hiç şüphesiz önemlidir. Yani sadece iyi bir anayasa yapmakla ya da kanunları değiştirmekle toplumsal sorunlar çözülemez. Yaşadığımız sorunları çözmek amacıyla hiç şüphesiz sürekli anayasalara, yasalara atıfta bulunuyoruz. “Yeni bir anayasa yapalım, anayasayı değiştirelim, kanun yapalım” diyoruz. Yani anayasayı bu kadar büyütmemek gerekiyor. 
 
Neden? 
 
Çünkü asıl önemli olan anayasanın içeriği kadar uygulanmasıdır. Mevcut anayasaya uyulmadığı bir ortamda yeni bir anayasa arayışının da çok fazla bir anlamı olmaz. Herkes şunu da düşünüyor: “Yani bu mevcut anayasaya uyulmuyor. Yani neden yeni bir anayasa yapılıyor?” Toplumun bu anlamda ikna edilmesi gerekiyor. Siyasilerin buna yönelik açıklamalar yapması gerekiyor. Ve dilini de, söylemini de, siyasetini de buna göre ayarlaması gerekiyor. Hemen herkesin kendi toplumsal tabanını ikna etmesi gerekiyor. “Şu ihtiyaca binaen biz bu anayasayı yapıyoruz” demeleri gerekiyor. Anayasalara bu kadar aşırı anlam yüklediğinizde, anayasal pratik hem ihmal edilebiliyor hem de kendi çabamızla yaşadığımız sorunlara çözüm üretme kapasitemiz ortadan kalkıyor. Ya da bütün sorunların kaynağını anayasa ve yasalarda arıyoruz. Kendimizde ise aramıyoruz. Anayasa ve yasaların ürettiği sorunlar olabiliyor. Ama bunlar hiçbir zaman toplumun kendi dinamikleriyle kendi sorunlarını çözebilmesi, kendi sorunlarıyla yüzleşebilmesinin önünde engel olmamalıdır.
 
Anayasaların sorunların çözümünde parametrelerden biri olduğunu, en iyi anayasa yapılsa bile esas meselenin uygulanmasında olduğuna dikkat çekiyorsunuz. Anayasa nasıl işlevli hale getirilebilir? 
 
İşte o mekanizmalar mevcut anayasada olmasına rağmen uyulmuyor. Demek ki her şeyden önemlisi anayasaya uyulması gerekliliğine ilişkin hem siyasi aktörlerde hem bürokratik aktörlerde hem de toplumda yaygın kabulün gerekliliğidir. Tabii en başta da iktidar sahiplerinde bu kabul gereklidir. Şayet iktidar sahipleri anayasaya uymuyorsa bu bütün toplumlar için geçerli. Mevcut anayasanın hükmü çok açık; “Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar bağlayıcıdır ve herkesi bağlar” diyor. Ama uyulmadığı takdirde anayasanın yapacak bir şey yok ki; anayasanın elinde bir sopa yok. Buna uyacak olan da başta iktidar sahipleridir. Oraya hangi hükmü koyarsak koyalım, siyasi iktidarda buna uyma iradesi yoksa çok iyi bir anayasaya sahip olmanın da bir anlamı yok. Çünkü anayasanın teorisi ile pratiğinin paralel olması gerekiyor.
 
Sizin söylediklerinize göre yeni anayasa yapılsa bile iktidar uymadığı takdirde bir anlamı olmuyor. Bu durumda anayasa tartışmalarını nasıl ele almak gerekiyor? 
 
Buna ilişkin sihirli bir formül yok. Burada çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin temel kurumları var. Bu kurumların gerçekten yerleşik hale gelmesi gerekiyor. Mesela yargıyı anayasal güvence altına alırsınız ama yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiğine ilişkin yine biraz önce söylediklerime paralel olarak toplumda çok güçlü bir ağırlık, çok güçlü bir kanaat, çok güçlü bir kültür olması gerekiyor. Ki, siyaset ya da siyaset kurumu ya da iktidar sahipleri yargıya müdahale edildiğinde gerekli tepkiyi toplumdan görsün. Çünkü iktidar sahiplerinin tekrar seçilebilmesi için toplumdan oy alması gerekiyor. Eğer toplum iktidarı yargıya müdahale ettiği için cezalandırırsa hiçbir iktidar sahibi yargıya gelişigüzel müdahale edemez. Salt anayasal ve yasal güvencelerle bunlar sağlanamıyor. Ne olması gerekiyor? Çok güçlü bir sivil toplum olması gerekiyor. Yine çok güçlü, bağımsız, çoğulcu bir medya olması gerekiyor. İktidarın yine aynı şekilde tek bir merkezde toplanmamış olması gerekiyor. Mesela yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekliliği bundan da önemli. Bütün yetkiyi, gücü merkeze verdiğinizde orayı sınırlayabilmek mümkün olmuyor. Şimdi yerele de devretmek gerekiyor ki merkeze ait yetkiler bu yerel merkezi denetleyebilsin. Merkez de yereli denetleyebilsin. Yani tek bir şeyle açıklamak mümkün değil.
 
AKP iktidarı anayasa değişikliğini çokça gündeme getirdi. Sizin de içinde bulunduğunuz akademisyenler tarafından 2007’de, 2011-2013’te komisyonlar kuruldu. Ancak sonuç alınmadı. Neden? 
 
Türkiye toplumu çok keskin bir şekilde ayrışmış ve kutuplaşmış bir toplum. Siyaset çok daha katı bir şekilde kutuplaşmış ve ayrışmış bir vaziyette. Hal böyle olunca siyasi iktidarın ya da sivil toplumun ya da siyasi partilerden herhangi birinin başlatmış olduğu yeni bir anayasa yapma süreci, akamete uğruyor. Yani geniş tabanlı bir toplumsal mutabakat sağlanamıyor. Herkesin kuşkuları ve korkuları var. 2007'de de mevcut cumhurbaşkanının inisiyatifiyle, o zamanki AKP iktidarı tarafından bir çalışma başlatıldı. 6 akademisyenden oluşan ve içinde benim de bulunduğum bir komisyon oluşturuldu. O zaman bir taslak metin hazırladık. AKP tarafından, “Bizim böyle bir metnimiz var. Sizler de hazırlayın, getirin. Sizin metinleriniz, bizim metinlerimiz üzerinden oturalım, konuşalım, tartışalım, müzakere edelim, bir sonuca varalım” denecekti. Yani o günkü irade o doğrultudaydı. Ama maalesef o dönem AKP’ye yönelik bu vesayet güçlerinin baskısının yoğun olduğu bir dönemdi ve AKP metni kendi metni haline getiremedi ve rafa kaldırdı. 
 
2011-2013'te de maalesef bir netice elde edilemedi. O zaman 59 madde üzerinde mutabakata varıldı. Bu 59 maddenin aslında o gün itibariyle mutabakata varılan maddelerin anayasa değişikliği halinde kabul edilmesinin doğru olacağına inanıyordum. Ama o da yapılmadı. Çünkü herkeste ya hep ya hiç anlayış var. Halbuki siyasette bu doğru değil. Hep tek bir kesimin sürekli kazandığı, diğerlerinin kaybettiği bir demokratik siyaset konsepti yoktur. Yani bu tip süreçlerde müzakereye girilir. Herkesin geri adım atarak, kazandığı bir sonuç vardır. Ama bunlar o zaman da yapılmadı. 
 
 
Yeni anayasa yapım sürecinde nelere dikkat edilmelidir? 
 
 
Bir toplum olabilmek ve kalıcı barışı tesis edebilmek için ciddi adımların atılması gerekiyor. Bu adımlar sadece yasal, anayasal ve hukuki adımlar değildir. Hem vatandaşlık konusu hem ana dilde eğitim konusu olmak üzere kültürel kimlik haklarının güvence altına alınması gibi
 
Öncelikli olan anayasa yapım yönteminin kapsayıcı ve kuşatıcı hale getirilmesi gerekiyor. Süreç odaklı bir anayasacılığın hayata geçirilmesi gerekiyor. Sürecin kendisi çok önemlidir. Sürece odaklanmak gerekiyor. Ve olabildiğince bütün toplumsal kesimlerin sürece dahil edilip katkı sunabilmelerinin önünün açılması gerekiyor. Toplumdaki gerginlik ve kutuplaşmanın yumuşatılması gerekiyor. Anayasa yazımı için, yeni anayasaya katkı sunabilmek için gerekli yol temizliğinin yapılması gerekiyor. Güven arttırıcı adımlarının atılması gerekiyor. Nasıl ki 1876 tarihli Kanun-i Esası ya da 1924, 1961 ve 1982 anayasaları geniş tabanlı mutabakat temelinde yazılamamışsa, o sebeplerle de 2007, 2011-13 süreçleri de başarıya ulaşamadı. Yani bizim temel sorunumuz budur. Bunun öncelikle giderilmesi gerekiyor. 
 
Daha önce İzlanda ve Güney Afrika örneklerinin incelenebileceğini, anayasa masalarının oluşturulabileceğini ve yurttaşların görüşlerinin alınabileceğini söylemiştiniz. Bu modeller dışında hangi önerileriniz var? 
 
Bunlar hep tartışılıp konuşuldu. Güney Afrika modeli önümüzde… Aslında 2011-13 döneminde Güney Afrika modeline yakın bir yöntem izlendi. Meclis bir web sayfası açtı. Hemen herkes birey olarak, örgütlü toplum olarak, dernek, vakıf, meslek odaları olarak kendi görüşlerini ifade edebildi. Bu Anayasa Uzlaşma Komisyonu toplumun farklı kesimleriyle, sivil toplum örgütleriyle, meslek odalarıyla görüştü. Bunları bizzat dinledi. Hemen herkes her kesim kendi görüşlerini özgür bir şekilde ifade etti. Paneller, sempozyumlar, konferanslar düzenlendi. Yani teknolojinin el verdiği bütün imkanlar kullanıldı. Zaten Güney Afrika modelinin önemi de oydu. Güney Afrika'da halkın ayağına kadar gidildi. Masalar kuruldu ve bu masalarda konuyla ilgili isimler gidip vatandaşları dinleyip onlardan not aldı ve görüşlerini paylaştı. Telefon hatları kuruldu. Yani telefonlarla dahi talepler alındı. Billboard'lara anayasaya katılıma dair afişler ve pankartlar asıldı. Güney Afrika'da vatandaşın sürece katılımı için ne gerekiyorsa yapıldı. Bizde de açıkçası 2011-13'de de buna yakın -bunun kadar olmasa dahi- bütün araçlar önemli ölçüde kullanıldı. Ama bizde bir türlü toplumun farklı kesimleri arasındaki bu gerginliği, kutuplaşmayı, sertliği, katılığı giderecek kadar adımlar atılmadığı için, anayasayı yapamadık.
 
Mutfakta yeni anayasa yapabilmek için her türlü malzeme var. 82 anayasasının yürürlüğe girdiği günden itibaren tartışıyoruz. Bütün dernekler, sivil toplum örgütleri, meslek odaları, siyasi partilerin anayasa değişikliğine ya da yeni anayasaya ilişkin sayısız ve sınırsız önerileri, teklifleri, politika metinleri, raporları var. Önemli olan siyasi aktörlerin bu amaçla kapsayıcı, kuşatıcı bir yaklaşımla, yeni bir anayasa yapma iradesine sahip olmalarıdır. Bu iradeye kendi aralarında oturur, konuşur ve anlaşırlarsa anayasa yapmak kolaydır. Yani bizim deneyimi ve tecrübemiz yeterince var…
 
Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlayan süreçte, Türk-Kürt kardeşliğinin ve kalıcı barışın sağlanması için anayasa değişikliği ne derece önemli? Bu değişiklik sağlanmazsa sürecin başarıya ulaşması mümkün mü? 
 
PKK'nin fesih ve silah bırakma kararı alması sonrasında bu negatif barış tamamen sağlanmış olacak. Bu negatif barışı, pozitif barışa dönüştürebilmek için adımlar atmak gerekiyor. Bütünleşebilmek bir toplum olabilmek ve kalıcı barışı tesis edebilmek için ciddi adımların atılması gerekiyor. Bu adımlar sadece yasal, anayasal ve hukuki adımlar değildir. Hem vatandaşlık konusu hem ana dilde eğitim konusu olmak üzere kültürel kimlik haklarının güvence altına alınması ve ademi merkeziyetçi bir yönetim tarzı… Yani Kürtlerin kendisini yönetebilmesinin önünün açılması... Yine çoğulculuğun önündeki yasal düzenlemeler ya da yasa altı düzenlemeler varsa, bunların da gözden geçirilmesi gerekiyor. Kişisel kanaatim bütün bunlardan çok daha önemlisi, yargısal ve idari pratiktir. Yani gündelik hayatta bir Kürt vatandaşının karşı karşıya kaldığı ayrımcılığa dair muamelelerin ortadan kaldırılmasıdır.
 
Belli başlı maddelerde değişiklik ve pratikleşme olmadan sürecin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığını mı söylüyorsunuz? 
 
Elbette, yani kalıcı barışın tesis edilmesi mümkün değildir.
 
Anayasa değişikliği için kime ne tür sorumluluklar düşüyor?
 
Asıl sorumluluk güç sahibi ve karar alma ile aldığı kararları eyleme geçirme gücü olan mevcut iktidardadır. Şayet yeni bir anayasa yapılacaksa, bu yeni bir anayasa yapabilmenin gerektirdiği toplumsal ve siyasal iklimi oluşturması gerekiyor. Bundan sonraki süreçte de bu iklim oluşturulduktan sonra, diğer siyasi aktörlerin de aynı doğrultuda adım atması gerekiyor.
 
MA / Rukiye Payiz Adıgüzel 

Diğer başlıklar

14:53 Ailelerden İmralı başvurusu
14:53 İHD: Mültecilerin hakları tanınsın, nefret söylemi son bulsun
14:34 Licê’de kadın ve çocuk ölümlerine karşı yürüyüş
14:27 Anadolu Üniversitesi'nde 'soruşturma' protestosu
14:18 Revan Zana Barıştıran'ın mezarı tahrip edildi
13:45 Duhok kırsalı bombalandı
13:20 Amed Barosu: Mülteci hakları pazarlık konusu yapılmamalı
13:16 Yangın felaketinde yaşamını yitirenler mezarları başında anıldı
12:48 Aysel Doğan'ın cenaze törenine katılanların davası ertelendi
12:40 MKG: Gazeteci Sevda Erkılınç tahliye edilsin
12:21 Demokratik Birlik İnisiyatifi’den Mêxmur’daki ablukanın kaldırılması çağrısı
12:10 Net UYP açığı 319,5 milyar dolar oldu
12:05 ÖHD’den Antalya cezaevleri raporu: Tedavi hakkına engelleniyor
11:17 DEM Parti: GGM'ler kapatılmalı
11:08 Zeytinlikleri maden talanına açan teklif komisyonda kabul edildi
10:28 Barış İçin Toplumsal Girişim’den ‘Barışa giden yol’ konferansı
10:02 Açlık grevindeki oğlu için duyarlılık çağrısı yaptı
09:53 İsrail-İran savaşı: Testilerden biri kırılacak, diğeri zarar görecek
09:51 Anayasa profesörü Hüsnü Erdem: Süreç odaklı bir anayasa hayata geçirilmeli
09:41 Engelliler 'Barış ve Demokratik Toplum Arayışı' konferansında buluşacak
09:40 Amedlilerden süreç uyarısı: Adım atılmazsa İsrail-İran savaşı buraya sıçrar
09:35 Gazeteci Amed Dicle: Ortadoğu'da tekçi ulus devletin panzehri demokratik ulustur
09:28 İstanbul’da dolandırıcılık iddiası: Yüzlerce kadın ‘duygu sömürüsü’ ile kandırıldı
09:19 Mêrdîn Kalesi'nde çıkan yangın söndürüldü
09:17 Amed’de Kürt Kadın Platformu Konferansı gerçekleştirilecek
09:16 4 ülkenin bakanları İsrail-İran gündemiyle bir araya gelecek
09:13 Bir kolu olmayan hasta tutsağa 11 günlük hücre cezası
09:03 Eşini ve oğlunu kaybetti: Savaşı durdurup adım atsınlar
09:02 Şirnex'te çocuğa yönelik zincirleme cinsel suç: Fail tahliye edildi
09:02 Siyasetçiye feshedilen örgüte üyelikten hapis cezası
09:01 Wan’da kadınlardan şiddete karşı ortak hareket
09:01 Haziran'da yangınlar arttı: Tedbirsizlik göz yummak anlamına geliyor
09:00 Elbak’ta deve besiciliği
09:00 Barış Anneleri: Devlet acil bir şekilde adım atmalı
09:00 20 HAZİRAN 2025 GÜNDEMİ
19/06/2025
23:46 Netanyahu’dan Hamaney’e yine suikast tehdidi
22:09 İBB soruşturmasında 2 gözaltı daha
22:06 Rezan’da Arî Kültür Merkezi Açıldı
21:59 Depremzedeler için destekler 30 Haziran’da bitiyor: Süre sınırlaması kaldırılsın
21:09 Avukatı tutuklanan Ekrem İmamoğlu'ndan ilk tepki
21:05 Hatice Arat, 18 yılın ardından tahliye edildi
20:49 İmamoğlu'nun avukatı tutuklandı
20:38 Uyuşturucuya karşı nöbet 6’ncı gününde
20:30 Mêrdîn Kalesi'nin etrafında yangın çıktı
19:53 İran'da iki tutsağa idam cezası verildi
19:38 Pîran'daki yangın bölgesine inceleme yapıldı
19:33 Özerk Yönetim ile Şam arasında 'enerji' anlaşması
19:26 PYD Eşbaşkanı Hiso: Halkların irade devrimi başlatılsın
19:22 GÖÇ-DER’den 'köye dönüş' çağrısı
18:53 İzmir'de makilik alanda yangın
18:34 'KHK'lilerin iadesi toplumsal barış için önemli bir adımdır'
18:00 DEM Parti’den AKP’nin kanun teklifine tepki: Ölümü dayatıyor
17:32 Efrîn'de katledilen genç için eylem: Anlaşma ihlal edildi
16:55 DEM Parti'den Silivri'de açıklama: Tüm arkadaşların yaklaşımı barışın hep beraber tesis edilmesi yönündeydi
16:52 İran İnsan Hakları Örgütü: Savaş bahanesiyle baskılar artıyor
16:17 Balıkesir'de 2 yangın
16:10 Cemil Bayık’ın annesi vefat etti
15:29 Barış Annesi Latife Dağ hayatını kaybetti
15:26 Adana'da yangın söndürme uçağı düştü
15:11 KYK'den kadın öğrencilere 'İmamoğlu protestosu' uzaklaştırması
14:59 Dr. İlhan Diken mezarı başında anıldı
14:56 Pasur davasında parmak izine dair rapordaki çelişkilerin giderilmesi istendi
14:31 BES TİS öncesi taleplerini açıkladı
14:23 HDK soruşturmasında 2 tahliye
13:51 KRT TV çalışanlarının eylemi 16’ncı gününde
13:49 Colemêrg’te hasta tutsak Giyasettin Sevmiş için açıklama
13:46 Wan Kent Konseyi Eşbaşkanı Doğan tahliye edildi
13:37 Af Örgütü’nden Türkiye raporu: Polis şiddeti, tanıklıklar ve videolarla belgelendi
13:34 Köylülerle görüşen Temelli: Zeytinimize ve toprağımıza göz diktiler
13:17 Gazeteci Şahin davasında mütalaa hazırlanacak
13:15 Meclis kapısından seslendiler: Gerekirse açlık grevine gireceğiz
13:07 İsrail-İran savaşı 7’nci gününde: Hastane hedef alındı
13:02 Konfederasyon ve meslek odaları: Zeytinlikleri madenciliğe açan kanun teklifini geri çekin
13:00 HDP'li Selman Günbat tahliye edildi
11:53 Valilik Cilo Buzulları'nı yok etmekte kararlı!
11:52 MKG'den hasta tutsak gazeteci için dayanışma
11:36 Ayşegül Doğan: Komisyon için taslağımız hazır
11:27 Zeytinlikleri madene açacak kanun teklifi görüşmeleri gergin başladı
10:48 Erxenî'de kaybolan 9 yaşındaki çocuk ölü bulundu
10:48 DEM Parti heyeti 'süreç' görüşmesi için Silivri'de
10:30 Barolardan Meclis'e 17 maddelik çözüm önerisi
10:25 İHD’den ‘Barışa giden yol’ buluşması: Asker ve PKK'lilerin aileleri bir araya gelecek
10:07 Rojhilatlı Ebdulla Hicab: 'Jin, jiyan, azadî' alternatif bir zihniyettir
09:59 PJAK Yöneticisi Mûînî: Kürt güçleri ortak hareket etmeli
09:49 6 kez 'iyi halli' raporu verilen Çetin Arkaş'ın tahliyesi yeniden ertelendi
09:19 Yangın felaketinin 1'nci yılı: Yaralılar yaşam, aileler adalet mücadelesinde
09:18 Hazırladığı albümle Alevi katliamlarıyla yüzleşmeye çağırıyor
09:17 Uyuşturucuya karşı nöbetteler: Gelin gençlerimizi kurtaralım
09:16 Gar Katliamı'nda ölen Güney Doğan'ın babası: Onların hayali barıştı
09:15 Eskişehir Cengiz Holding'in siyanürlü altın madeni projesine direniyor
09:14 Tutsak Oğuzsoy: Avukat diye tanıtılan kişiler tehdit, gardiyanlar darp etti
09:13 Hüsünbeyi: Ortadoğu'daki savaşa karşı iç barışı sağlamak önemli
09:12 'Katılımcı Bütçe' ile halk karar alma sürecinde özne olacak
09:11 Marija Arsenkova: Öcalan ve PKK doğru olanı yaptı sıra Türkiye'de
09:10 EMEP Genel Başkanı Aslan: Birleşik mücadeleye ihtiyaç var
09:09 İzmir susuzlukla karşı karşıya
09:07 Akademisyen Berwarî: İran demokratikleşmezse önümüzdeki yüzyılı kaybeder
09:06 Jineolojî’den Rojda Yıldız: Anasoylu değerler yeniden yeşertilmeli
09:00 19 HAZİRAN 2025 GÜNDEMİ
18/06/2025
23:06 Türkiye, Guherze’yi bombaladı: 65 dönüm alan yandı
22:48 Trump: İsrail-İran durumu için 1 saat içinde toplantı yapılacak
22:41 İran'dan İsrail'e yeni füze saldırısı
22:32 Fed faiz kararını sabit tuttu
22:27 Meclis Başkanı ve Divan üyesi arasında ‘Ermeni soykırımı’ gerilimi
22:00 KRT TV çalışanları sokaktan seslendi: Hakkımızı alana kadar mücadele edeceğiz
21:47 Uyuşturucu karşı nöbet 5’inci gününde: Çocuklarımıza sahip çıkalım
21:09 Duran Kalkan: Sıra Türkiye’de, tek kurtuluş yolu Önder Apo’nun çözümünde
20:51 İzmir’de kadınlar barışı konuştu
20:42 İran'dan 'Umman'a heyet gönderildi' iddialarına yalanlama
20:30 İstanbul'da Deniz Poyraz anması: Mutlaka hesap soracağız
20:01 Abdullah Öcalan'ın doğduğu evde ilk kez Kürtçe klip çekildi
19:57 Rêya Armûşê Belediyesi’nde eşbaşkan seçimi 23 Haziran’da
19:45 DEDAŞ çiftçinin buğday ve trafosunu haciz etti
19:13 DEM Parti’den TÜSİAD’a ziyaret
19:11 Êlih’te çocuk istismarı protesto edildi
19:04 KHK’liler: İşlerimize iademiz gerçekleşsin
19:00 İran’dan 3 uçak Umman’a gitti
18:56 Maden yasası teklifi Eskişehir’de protesto edildi
18:52 İYİ Parti ve DEVA ‘ortak çalışma grubu’ kurdu
18:42 KESK’li kadınlar MEB’i protesto etti
18:35 İran'dan Trump'a yanıt: Hiçbir İranlı yetkili Beyaz Saray'ın kapılarında yalvarmayı talep etmedi
18:04 Baro başkanları Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile görüştü
17:17 Balıkesir'de 2 bölgede orman yangını
17:11 Amed’deki yangında 4 kişi ölmüştü: İhmaller zinciri raporla ortaya çıktı
16:58 DEM Parti Kurtulmuş ile görüştü: Komisyonun kurulup yazın çalışmasında hemfikiriz
16:50 ‘GGM'lerde cinsel ve fiziksel şiddet yaşanıyor’
16:23 Özel’e saldıran Tengioğlu hakkında iddianame hazırlandı
16:03 Baro başkanları AKP grubunu ziyaret etti
15:49 HDP basın çalışanının adli kontrol tedbiri kaldırıldı
15:46 DEM Parti heyetinden MÜSİAD ziyareti
15:42 İşten çıkarmalara tepki: Birleşik emek mücadelesi kazanacak
15:41 Elektrik akımına kapılan çocuk yaşamını yitirdi
15:40 Eğitimciler, ekonomik ve özlük haklarının düzeltilmesini istedi
15:29 DEM Parti’den emekçiler ve emekliler için ara zam önerisi
15:22 Gazeteci Bilen'e 'cumhurbaşkanına hakaretten' beraat
14:57 Hatimoğulları ve Bakırhan uluslararası basınla buluştu
14:45 KJAR: Kadınlar olmadan İran halkları özgür olamaz
14:38 Tabip Odası'ndan yangın açıklaması: İnceleme yapılsın
14:38 Sağlıkçılar: Haklarımızı gasp ettirmeyeceğiz
14:36 DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu'ndan 16'lık zam tepkisi: Hakarettir
14:21 Hamaney: Asla teslim olmayacağız
14:08 Baro başkanları Yeni Yol Partisi’yle bir araya geldi
14:04 'Hukuk sindirme aracı değildir'
13:58 Deniz Poyraz Adana'da anıldı
13:33 Erdoğan’dan siyasi partilere sorumluluk çağrısı
12:51 Ayşe Şan'ın oğlu: Annem artık Kürt halkına emanet
12:47 16 baro başkanı Meclis’te İYİ Parti ile görüştü
12:45 Hüda Kaya hakkında ‘İkinci Kobanê Davası’ndan beraat kararı
12:44 Çocuğuna cinsel tacizden yargılanan failin tutuklanması talebine ret
11:47 ‘Ya hep beraber ya hiçbirimiz’