HABER MERKEZİ - PKK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan, kongrenin toplanmasının ve sonuca götürülmesinin ancak Abdullah Öcalan tarafından alınan kararlarla yapılabileceğini belirterek, “Devlet bizi doğru anlamalı” dedi.
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Stêrk TV’de yayınlanan Özel Program’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” sonrasında yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
‘ÖNDERLİĞİN ÖZGÜRLÜĞÜ ÇÖZÜM DEMEKTİR’
2025 Newrozu’nun tarihsel bir süreçte karşılandığını vurgulayan Murat Karayılan, “Halkımız bu Newroz’u, ‘Önderliğe Özgürlük ve Demokratik Toplum’ şiarıyla kutluyor. Bu Newroz Önderliğe özgürlük ve çözüm Newrozu olabilir. Keza Önderliğin özgürlüğü aynı zamanda Kürt halkının özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü anlamına gelmektedir. Önderliğin özgürlüğü Kürt halkının özgürlüğü ve çözüm demektir. Aynı zamanda Kürt ve Türk halklarının barışıdır. Kendisiyle birlikte yalnızca Kürt halkını değil, Türk halkını da değiştirecek, bölge halkında büyük değişimleri gerçekleştirecek. 2025 Newrozu’nun Önderliğin ve Kürt halkının özgürlüğünün gerçekleştiği yıl olması için bizlerin de tüm gücümüzle çabalamamız gerekmektedir” dedi.
AMED NEWROZ’UNA ÇAĞRI: 2013’Ü AŞMALI
Newroz alanlarını doldurma çağrısında bulunan Karayılan, “Newroz alanları doldurularak Önder Apo’nun ve Kürt halkının özgürlüğü çağrıları yapılmalı. Newrozlarda bir tek ‘Bijî Serok Apo’ ve Önderliğe özgürlük sloganları atılmalı, bu sloganlar kitlesel ve güçlü bir şekilde haykırılmalı. Demokrasi, özgürlük ve eşitlik isteyen herkes Kürt halkının bu talebi etrafında toplanmalı. Bu açıdan özellikle de Amed Newrozu çok önemlidir. Hem Amed’in merkez olma özelliği söz konusudur, hem de tam 21 Mart günü orada Newroz kutlanacak. Bu yüzden Amed Newrozuna katılım 2013 yılından daha büyük olmalı. O zaman 2 milyona yakın kişi katılmıştı. Şimdi daha kitlesel ve büyük olmalı. Riha, Êlih, Çewlig ve Mêrdîn’de yaşayan halkımız iki Newroz’a katılmalı. Hem kendi kentlerinde hem de Amed’deki Newroz’a katılmalılar. Halkımız böylece sürece ağırlığını koymalı ve çağrı yapmalı. Barış, çözüm, özgürlük ve demokrasi talebi o alanda büyük bir kitleyle dile getirilmeli. Bütün dünya bu büyük özgürlük ve demokrasi şölenini izlemeli” diye belirtti.
‘DEVLET BİZİ DOĞRU ANLAMALI’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısına dair Murat Karayılan, şunları söyledi: “Kendileriyle barış yapmaya çalıştığımız kişilerin, yani devletin bizi doğru anlaması gerekiyor. Önder Apo’nun tarihi çağrısıyla gündeme koyduğu şey sıradan değil, çok büyük bir şeydir. 52 yıldır bir mücadele, 41 yıldır bir savaş sürdürülüyor. İdeolojik duruşu olan kararlı kadrolar yer alıyor bu harekette. Kongre toplama, Parti’yi feshetme ve silah bırakma kararı almak sıradan bir durum değildir. Bundan ötürü ancak bu partinin kurucusu ve tüm arkadaşların esas aldığı Önder Apo bu süreci sonuca götürebilir. Önderliğimiz bunu aktif bir şekilde hareket ederek ve örgütleyerek sağlıklı bir şekilde başarıya taşırabilir. Hiçbir grubun dışarıda kalmaması, herkesin ikna olması için böyle olmasını belirtiyoruz.”
‘KONGREYE KATILMA KOŞULLARI OLUŞTURULMALI’
Murat Karayılan, kamuoyunda yapılan “şart kabul etmiyoruz” tartışmalarına da şöyle yanıt verdi: “Bazıları bunları şart olarak yorumluyor ve ‘şart kabul etmiyoruz’ diyor ancak bu, tekerin dönmesi için bir ihtiyaçtır. Önder Apo’nun bu sürece aktif olarak katılmasının imkanları olmalı. Yani özgür olmalı, özgür hareket etmeli. Alanda olmayan, yurtdışındaki ya da zindandaki bazı arkadaşlarımız, açıklamalarında Önderliğin teknik yoluyla mesaj gönderebileceğini belirtiyorlar. Ancak bu bir mesajla bitecek bir iş değildir. Mesela kongre olursa, Önder Apo, bütün aşamalarından ve alınan kararlardan haberdar olmalı ve cevap vermeli. Evet, belki kongre alanına gelemez ve dışarıdan katılır; bu anlamda teknik de bir rol oynayabilir ama yanına heyet gidip gelmeli, heyetlere perspektif verip göndermeli, ikna olmayan kişilerle ayrıca konuşabilmeli. Herkes bilmeli ki, mevcut durumda ikna olmayan arkadaşlarımız, savaşçılarımız ve komutanlarımız vardır. Dışarıdan böyle konuşan arkadaşlar bildikleri kadarıyla değerlendiriyorlar, fakat biz buradayız ve daha iyi biliyoruz. Bu hususta bazı konuların buradaki arkadaşlara bırakılması daha iyi olur. Şimdi bu aşamanın başarıya ulaşması yolunda mesela bazı devlet yetkilileri de ‘mutlaka yapılmalı, gerçekleşmeli ve yerine getirilmeli’ diyorlar ya; doğrudur, bunlar yerine getirilmeli ama yerine getirilmesi için de koşullar yaratılmalı.”
‘DEVLET DE ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALI’
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Öcalan silah bırakılması ve feshedilmesi için çağrıda bulunsun; gelsin DEM grubunda Meclis’te konuşsun; böylece sonuna kadar ‘umut hakkı’ tanınsın” sözlerini de hatırlatan Karayılan, “Peki şimdi çağrı yapıldı ve devlet cenahından yetkili kişiler bu çağrıyı beğendiklerini, yerinde bulduklarını ve memnuniyet verici olduğunu belirttiler. Yine PKK olarak bizler de olumlu cevap verdik ve bu sürecin yürümesi için ateşkes ilan ettik. Doğrusu önce bunu da olumlu karşıladılar ve Önderliğin çağrısını tamamladığını belirttiler. Belki sonrasında tutumunu değiştirenler oldu ama son tahlilde biz de olumlu yaklaşıyoruz, Önderliğimizin projesine inanıyoruz ve tamamıyla katılacağımızı belirtiyoruz. Bu durumda gerekli yasal düzenlemelere gidilmesi ve Önderliğimizin önünün açılması gerekiyor. Ancak bunu yapmak (yani yasalarda düzeltmeye gitmek) yerine ‘Kongre tarihi ne olacak, nerede toplanılacak’ gibi şeyleri tartışıyorlar. İyi de mevcut durumda alanda savaş var ve bunu hayata geçirmenin imkanı yok ki! Eğer devlet tarafı da gerçekten bu sürecin hayata geçmesini istiyorsa, belirtildiği gibi Kürt ve Türk halkları arasında birlik ve barışın gelişeceği, eşitliğin sağlanacağı, hakların verileceği bir dönem yaşanacaksa, herkesin bu konuda üzerine düşeni yapması gerekiyor. Mesela mevcut savaşçı ve komuta yapımızın çoğu 1999 ve 2000 yılı ardından saflarımıza katılan arkadaşlarımızdır. Bu yıllardan sonra katılanların hepsi Önderliğin özgürlüğünü sağlamak amacıyla katıldılar. Bu arkadaşların, Önderliğin sesini duymayana, Önderliğin özgürlüğünün önünün açıldığını görmeyene kadar kolay kolay ikna olmaları mümkün değil. Bunun için çaba gösterilmesi gerekiyor. Bir de savaştayız. Savaşta olan bir güce nasıl böyle bir şey söylenir? Dolayısıyla devlet içerisindeki aklıselim kesimler de bütün bu durumları göz önüne almalı ve sürecin işlemesi için ihtiyaç duyulan, gerekli şeyleri yerine getirmeliler. Süreç ancak öyle süreç ilerleyebilir” diye konuştu.
‘BARIŞ DİLİ OLMALI’
Sürece dair konuşulan dile de dikkat çeken Karayılan, “Devlet tarafından 'terörsüz Türkiye' denilmektedir. Yani onlar şiddeti terör olarak adlandırıyorlar. Kuşkusuz o şiddet terörse de, her neyse de tek taraflı değildir. Eğer bizim yaptığımız ‘terör’ ise, devlet tarafı bizden çok daha fazla terör uygulamıştır. Kürdistan'da faili devlet olan 17 bin 525 faili meçhul saldırı gerçekleştirilmiştir. Bunların çoğunluğu ölümle sonuçlanmış, bir kısmında ise saldırıya uğrayanlar yaralı veya yara almadan kurtulmayı başarmışlardır. Başka da, boşaltılan köyler, katledilen insanlar saymakla bitmez. Şimdi bazıları hassasiyetten söz ediyor; peki Kürt halkının da hassasiyetleri yok mu? Tabii ki vardır. Kısacası bir savaş yaşanmıştır; kökleri 100 yıl öncesine dayanmaktadır ve biz şimdi bu sorunu çözmek istiyoruz. Yani biz barışmak istiyoruz. Ancak bunun için öncelikle kullanılan dilin düşmanlık değil, barış dili olması gerekiyor. Kuşkusuz zihniyetin de düşmanlık değil dostluk zihniyeti olması gerekiyor. Ancak şimdi bakıyoruz; sahip olunan zihniyet de, kullanılan dil de eskisi gibidir. Dillerinde ateş püskürüyor, tam bir düşmanlık yapılıyor” ifadelerini kullandı.
‘SÜRECİ SABOTE ETMEK İSTEYENLER VAR’ UYARISI
Süreci sabote etmek isteyen kesimler olduğu uyarısında bulunan Karayılan, “Açık ki devlet tarafında da sabote etmek isteyen kanatlar vardır, Kürt tarafında da vardır. Daha da önemlisi Ortadoğu Bölgesi'nde bu savaşın devam etmesini arzulayan birçok kesim vardır. Çünkü bir çok kesim bu savaştan rant elde ediyor. Zaten bunun için Önder Apo, artık ekseni değiştirmek istiyor. Yani savaş isteyenler vardır. İnsan onları anlıyor. Onların dillerinin keskin olması ve ağızlarına ne geliyorsa söylemeleri normaldir. Fakat bakanlık yapan, görev olarak bağlayıcılığı bulunan devlet yetkililerinin aynı dili kullanması ayrı bir konudur. Acaba biz beraber barışı mı kuracağız yoksa birbirimizi mi yok edeceğiz” diye sordu.
‘HERKES GERÇEĞE GELMELİ’
“Bu savaşta kimse, 'ben yendim, kazandım' diyerek ucuz bir zafer yaratamaz” diyen Karayılan, “41 yıldır savaş söz konusudur ve taraflar birbirlerini yok edememiştir. Ne biz devlet güçlerini Kürdistan'dan çıkartabildik, ne de onlar bizi örgüt olarak tasfiye edebildiler ve mevziilerimizi elimizden alabildiler. Yani sonuç patadır ve bunu kabul etmeleri gerekir” dedi. Abdullah Öcalan’ın Türkiye’de değişimi geliştirmek ve demokrasiyi kurmak istediğinin altını çizen Karayılan, “Bu biçimde Türkiye’nin önünü açmak için çabalıyor. Türkiye şimdi bir darboğazdan geçiyor değil mi? Bölgedeki mevcut gelişmeler Türkiye’ye dönük tehdit yaratıyor. Bunu hepimiz görüyoruz; dolayısıyla burada bunları uzun uzun anlatmaya gerek yoktur. Fakat biz dönemi doğru okuduğumuzda, Türkiye’nin bir darlık içerisinde olduğunu görüyoruz. İşte Önder Apo, ‘eğer Türkiye bu darboğazı Kürtlerle barış yaparak aşmak isterse biz varız’ dedi. Dolayısıyla eğer istiyorsanız, o zaman sizin de ona göre yaklaşmanız gerekir. Herkesin gerçeğe gelmesi gerekir” diye konuştu.
BAKAN GÜLER’E YANIT
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in “Yapılan çağrıda ateşkes yok; onun için kimse böyle bir şeyi düşünmemeli” sözlerine de cevap veren Karayılan, şunları söyledi: “İyi de savaş içerisinde nasıl bir biçimde süreci yürütebilirsin ki? Dikkat edin; işte tıkanma budur. Yani tıkatıyorlar. Dolayısıyla, sürecin yürümesi için her şeyden önce bu tutumların son bulması gerekir. Çünkü bu tür yaklaşımlar ön açmıyor, tersine tıkatıyor. Özcesi Türk devleti içerisindeki akli selim kişiler bunu görmeli, buna göre ön açan bir hareketi geliştirmelidirler. Yoksa bu bakanın sergilediği yaklaşım ekseninde hiçbir ilerleme sağlanamaz, tersine bu türden, insanın onurunu inciten temelsiz konuşma ve açıklamalar süreci tehlike altına sokuyor. Bunu herkesin bilmesi ve gerçekten süreci ilerletmek istiyorlarsa, bu türden şeyleri bırakması gerekir.”
‘HER TÜRLÜ SALDIRI KARŞISINDA KENDİMİZİ KORURUZ’
Abdullah Öcalan’a bağlı olduklarının altını çizen Karayılan, şöyle devam etti: “Bu hareketin fikir ve düşüncesini Önder Apo yaratmıştır; bizler de Önder Apo’ya katılmışız. Şayet Önder Apo, şimdi 10 yıl boyunca bir konu üzerine yoğunlaşmışsa, biz kesinlikle ona inanıyoruz ve kendisine katılıyoruz. Ancak devlet buna gelmezse ve önünü açmazsa, ‘sizi silahla yok edeceğim’ derse, öyle yağma yok. O zaman biz 41 yıllık tecrübe temelinde taktiğini belirlediğimiz, doktrinimizi netleştirdiğimiz, planlamasını yaptığımız toplantımıza göre yaklaşırız. Bu temelde Kuzey de dahil olmak üzere her yerde güçlü hamleler gelişir. Özcesi, imkanlarımız vardır; seçeneksiz değiliz ve hiçbir şeye mecbur da değiliz. Askeri olarak da siyasi olarak da seçeneklerimiz vardır. Biz de bölgesel düzeyde bir gücüz. İlişkiler yaratabiliriz ama biz özgücümüze dayanarak; her türlü saldırı karşısında kendimizi koruyabilir ve gelişme sağlayabiliriz.
ÇÖZÜME DE SAVAŞA DA HAZIRIZ
Bizler Önder Apo’nun projesine de hazırız. Şimdi onun için çabalıyoruz. Bu noktada Önder Apo’nun da bize pratikte katkı sunması, devletin de bu konuda yolu açması gerekiyor. Barış olacaksa, o zaman bazı şeyleri kabul etmeliler, bu biçimde silahlar devreden çıkmalı. Önder Apo’nun deyimiyle mücadele, şiddet ve silahtan siyasi ve hukuki zemine çekilir. Biz buna göre bir dönüşüm sağlayabiliriz ama bunun için de karşımızdakilerin meseleyi doğru ele almaları lazım. Her şeyi şişirerek, kendine göre ayarlayarak, toplumda kendine göre algı oluşturarak ve herkesi kendine göre hareket ettirerek bu olmaz. Kısacası biz açığız; hem Önder Apo’nun çağrısı temelinde barış ve çözüm sürecine hazırız hem de devlet bunu kabul etmeyip de üzerimize gelirse savaşa da hazırız. Bunu herkes bilmeli.”