ANKARA- Meclis’te DEM Parti ve CHP’lilerin Gar Katliamı’na ilişkin yaşananları aktardığı sırada AKP sıralarından “yalan” sesleri yükselmesi üzerine tartışma yaşandı.
Meclis Genel Kurulu'nun 5'inci birleşimi birinci oturumunda 10 Ekim Ankara Gar Katliamı'na ilişkin konuşan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, katliamın ardından TOMA’ların yaralılara su sıktığı anları hatırlatarak, "Bu katliamın önü açılmıştır, bu katliama göz yumulmuştur" dedi. Ağbaba'nın sözleri üzerine, AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin bulunduğu yerden ayağa kalkarak Ağbaba'ya hitaben "yalan yalan" dedi. Ardından konuşmaya devam etmeye çalışan Ağbaba'ya hitap eden AKP Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta da, "Yalan" diyerek sözlerini kesmek istedi.
'BU KATLİAMI SİZ YAPTINIZ'
Ağbaba konuşmasında şunları söyledi; "Türkiye'de birçok eylem yapılıyor; iktidarın nasıl muamele yaptığını bütün dünya biliyor. Ankara'ya bir eyleme geleceğiniz zaman otobüsler aranır, hatta ceset torbası sorulur öyle Ankara'ya gelmelerine izin verilir. Ankara'da miting yapılan alanlar böyle barikatlarla çevrilir, polis anormal şekilde önlem alır. O günü yaşayanlar biliyor ki gece 12'den sonra Ankara'da Gar meydanında hiçbir önlem alınmadı, hiçbir önlem alınmadı ve hatta bakın arkadaşlar, o öldürülen insanlar katledildikleri zaman ambulansın yerine maalesef, Özlem Hanım, biber gazı sıkıldı, TOMA'larla su sıkıldı o insanların önüne, masum insanlara hem de. O katliamda yakınlarını kaybetmiş biri olarak söylüyorum, 12 evladımı kaybettim ben, gençlik kollarımızdan 12 yöneticiyi kaybettik, Cumhuriyet Halk Partisi Malatya. Bunun böyle olduğunu biliyoruz biz. Bakın, mahkemelerden sonra o çocuklara yapılan muameleler... Gar katliamında mahkemeye gittiğimiz zaman polisin yaptığı muamelede âdeta suçlu katledilen insanların yakınları gibi davranıldı. Ben size söylüyorum: Bu katliamın önü açılmıştır, bu katliama göz yumulmuştur. Bakın, rapor yayınladık diyorum, isim isim veriyorum. Ben HDP'nin mitingine bomba atan Orhan Gönder'i cezaevinde ziyaret ettim. Orhan Gönder'in Adıyaman'daki İslam Çay Evi'nde Şeyh Abdurrahman Alagöz Suruç'u gerçekleştirdikten sonra kardeşinin Yunus Emre Alagöz'ün katliam yapacağını, bomba atacağını, canlı bomba olacağını tüm dünyaya duyurduk, basın toplantısı yaptık, Hükûmetinize verdik, hiçbir tedbir alınmadı. O katil, elini kolunu sallaya sallaya geldi, piknik yapa yapa, çay içe içe geldi, o Gar katliamında kendini patlattı. İnsanlık tarihinin en berbat örgütünün önünü o zaman açtınız, Türkiye'yi adeta kevgire çevirdiniz. Bu katliamın sorumlusu sizsiniz."
'YARALILARI PANKARTLARLA TAŞIDIK'
Ardından konuya ilişkin söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ise, yeni bir döneme gelindiğine dikkat çekerek, "Bir defa bu süreci bir terörle ilişkilendirmek meselesine, Türkiye'nin en temel sorunu olan Kürt sorununun demokratik çözümü süreci olarak nitelendirmeyi daha doğru bulduğumuzu kayıtlara geçmek isterim. İkincisi, bakın, bakanlık müfettişlerinin hazırladığı 25 Şubat 2016 tarihli raporda dönemin Ankara Emniyet Müdürü, istihbarat şube müdürü vekili, TEM şube müdürü, eski güvenlik şube müdür vekili, TEM şubesi büro amirinin ihmali olduğuna yönelik tespitler yapılmış. Peki, bütün bu tespitlere rağmen Ankara Valiliği soruşturma izni vermiş mi? Hayır, vermemiş! Ankara Cumhuriyet Savcılığı da buna karşı dava açmayınca kamu görevine ilişkin dosya kapandı ve bu 104 kişinin öldüğü, 104 kişinin katledildiği dosyada tek bir kamu görevlisi yargılanmadı. Şimdi, bir ülke düşünün Ankara'da, başkentte, başkentin göbeğinde 104 insanı, elini kolunu sallaya sallaya gelerek, arama yok bir şey yok gelerek katleden birinden bahsediyoruz. Ben yıllarca sendikacılık yaptım, otobüslerle Ankara'ya geldim, eylem yaptım, durdurulmadığımız durak yoktu. Biz miting alanına girerken çantalarımız delik deşik arana arana gireriz. O gün o mitingde benim yüzlerce arkadaşım vardı, eşim bizzat oradaydı, yaralıları taşıdı. Neyle biliyor musunuz? Pankartlarla taşıdı, pankartlarla. Orada yaralıların üzerine polis gaz sıktı, taksicilerin önü kesildi, taksicilerin yaralıları alması engellendi. Hilvan'a bizzat mahkemeye gitmiş ve o mahkemede insanların nasıl bir zulüm yaşadıklarına tanıklık etmişiz. Ama daha vahimi -hani yasımız ortak ya- bu ülkede Suudi Arabistan şeyhi için 3 gün yas ilan edildi, 104 canımız öldü bu ülkede resmî yas ilan edilmedi" diye konuştu.
DAVA SÜRECİ
10 Ekim Gar Katliamı'nın dava sürecine de değinen Gülistan Kılıç Koçyiğit, "104 insanın katledildiği bu ülkenin yurttaşlarının katliamının sonucunda ‘insanlığa karşı suç’ diye nitelendirilmedi, hâlihazırda cezasızlık. O IŞİD'ciler nerede? Şimdi, HTŞ bakanı olarak Suriye'de bakan koltuğuna oturuyor; itiraz ettiğimiz budur. Bugün gerçek bir barış, gerçek bir adalet, gerçek bir demokrasi, gerçek bir eşitlik istiyorsak geçmişle yüzleşeceğiz, üstünü örtmeyeceğiz, yüzleşeceğiz; kim yanlış yapmış, kim eksik yapmışsa onu açığa çıkaracağız, ondan sonra yepyeni bir yol, yepyeni bir sayfa açacağız. Acılar daha çok taze, yarın biz Ankara Garı'nın orada olacağız; buyursunlar, yasımız ortaksa gelin, hep beraber orada 104 canımız için saygı duruşunda bulunalım, karanfil koyalım. O zaman yasımız da acımız da ortak olur, geleceğimizi de beraber örme fırsatımız olur" dedi.
'İNSANLIK SUÇUNU AKLAMA GÖREVİ...'
Gülistan Kılıç Koçyiğit'in konuşmasının ardından devam eden tartışmalara ilişkin bir kez daha söz isteyen Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Şimdi şunu söyleyelim açık ve net bir şekilde: Biz sonuçta devletle ilgili bir sorundan değil, bir sistem sorunundan ve o sistemin başında olan iktidardan bahsediyoruz. Şimdi, açık delilleriyle bir hakikat ortaya koyuyoruz; MİT istihbarat raporu var mı? var! İstihbarat raporu değerlendirilmiş mi? Hayır! Güvenlik önlemi alınmış mı? Hayır! Ortalıkta hiç polis var mı? Hayır! Sonradan katliamı olduktan sonra ortalığa polis doluyor mu? Evet! Polis gözlemcileri, orada yaralananları hastaneye taşımak yerine, ambulansların yolunu açmak yerine ambulansların yolunu kapatıp biber gazı sıkıyor mu? Evet! Tek bir kamu görevlisinin yargılanmasına izin verilmiş mi? Hayır! Peki, buradan kimi sorumlu tutalım? Şimdi, ülkeyi IŞİD yönetiyorsa tamam, eyvallah, biz IŞİD'i suçlayalım. Ülkeyi IŞİD yönetmediğine göre tabii ki biz kimi eleştireceğiz? İktidarı eleştireceğiz. Niye eleştiriyoruz; Çünkü sonuçta birinci asli sorumluluk bu ülkedeki yurttaşın can güvenliğini, mal güvenliğini korumaktır. Bu can güvenliğini sağlama görevini iktidar yapmamıştır, iktidar bu katliama göz yummuştur. Bizzat belki vekili göz yummamıştır ama mekanizmayı işletmemiştir, istihbarat raporunu değerlendirmemiştir, polisi görevlendirmemiştir, kamu görevlisini yargılamamıştır ve insanlığa karşı bir suçu aklama görevini yargıya vermiştir. Bunu tabii ki eleştireceğiz; 104 insan ya, testiden, tavuktan bahsetmiyoruz, 104 candan bahsediyoruz. Tabii ki bunu söyleyeceğiz yani bunu da mı söylemeyelim" ifadelerini kullandı.